tag:blogger.com,1999:blog-41587932764169361062024-03-05T08:23:09.778+03:00! A®ZU'NUN İN©İLERİArzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.comBlogger139125tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-91565401289838959352011-02-01T17:50:00.001+02:002015-06-27T17:44:56.655+03:00İlişkinizdeki sorunlar veya kafanızdaki soruların muhtemel çözümleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMwINQsx1juJWGDeouh7FIA273CnCdQKrBu-2gY8QyDcnGsKdeiKgBimmdl_S43ccFRlfhSrv6qr_G0C4Q69GOecJ3aRRRnhUxX1_ifwDTtC_LOOXDvHQperW7DjgspIPjqK5ML8OIy17h/s1600/Love-romantic--Love--Couples--lovers--ROMANCEJC--VinchCouple--foto-video-1--Soft--TeressaI--sexo---sex---xxx--Paare_large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMwINQsx1juJWGDeouh7FIA273CnCdQKrBu-2gY8QyDcnGsKdeiKgBimmdl_S43ccFRlfhSrv6qr_G0C4Q69GOecJ3aRRRnhUxX1_ifwDTtC_LOOXDvHQperW7DjgspIPjqK5ML8OIy17h/s400/Love-romantic--Love--Couples--lovers--ROMANCEJC--VinchCouple--foto-video-1--Soft--TeressaI--sexo---sex---xxx--Paare_large.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Kız arkadaşınızın modu hava durumu gibi değişiyorsa, nasıl davranmak gerekir.?<br />
Erkek arkadaşınızın YouTube'a aptal bir videonuzu koysa ne yaparsınız.?<br />
Aldatılmanın üstesinden nasıl gelirim.?<br />
Bir ilişkide kadın baskın karakterli ise sorun çıkar mı.?<br />
<br />
Yukarıdaki soruları ne ben cevaplıyacağım, ne de siz cevap verin diye sorulmuş değildir. Yukarıdaki sorular gibi daha binlercesi her genç kız ve erkeğin aklından geçmekte. Bu sorulara, kimi zaman bir arkadaşa danışarak, kimi zaman da gazetelerin kadın erkek ilişkileri uzmanlarına yöneltilerek cevapları aranmaktadır.<br />
<br />
Peki bu sorulara cevap bulmanın başka bir yöntemi yok mudur.?? Yani, sadece bir kaç arkadaşımızdan veya bir iki gazetedeki uzmandan alacağımız yanıtlar bize yeterli gelmezse ne yapmalıyız.? Bu cevaplar bizi tatmin etmediğinde, bu sorunlarla birlikte mi yaşamaya devam edeceğiz.? Aynı soruya verilecek bir çok cevap arasından bizim kafamıza yatan, kendimize özel sorunumuza çözüm olacak bir yanıt bulabileceğimiz bir yer olsa güzel olmaz mı.?? Bizim sorunumuz çerçevesinde bir çok tavsiye, öneri ve/veya görüş sunacak bir sosyal paylaşım sitesi harika olmaz mı.?<br />
<br />
İşte tüm bu sorularımıza cevap bulabileceğimiz bir yer biliyorum.. Bu yer sizin de çok işinize yarayacaktır.. Buna eminim.. Kadın erkek ilişkilerinin her türlüsünü, (Flört, Aşk, Cinsellik, Ayrılık, Kişilik, Sağlık, Moda ve Diğer başlık isimleri altında) bulabileceğiniz bir yer.. Burada hem siz soru sorup cevap arayabileceğiniz gibi, hem de o yerin Güzin Ablalarından biri olabilirsiniz.. Tabii ki yeterli birikim ve tecrübeye sahip olup, kendinize güveniyorsanız.. Ama, belki de sizin bir cevabınızla bir arkadaşınızın sorununu çözmüş olacaksınız.. Bir tek kişinin sorununu çözmek bile tek başına insana huzur verecek bir mutluluk kaynağı.. <br />
<br />
Burası neresi ki, diye fısıltılarınızı duyuyorum.. Açıklayacağım elbette.. ABD'de okuyan Türk gençlerinin de ortaklaşa 4 yıl önce ABD'de kurdukları <a href="http://girlsaskguys.com/">GirlsAskGuys.com</a> adlı sosyal paylaşım sitesini belkide duymuş olanınız vardır.. Şu anda 4 milyonu aşan kullanıcı sayısına sahip bulunan bu sitenin kurucuları bu defa Türkiye'de bunun aynısını Türkçe olarak kurmuşlar.. Henüz çok yeni olan sosyal paylaşım sitesi, kurucularının açıklamalarına göre, yıl sonuna kadar 1 milyon kullanıcı sayısına ulaşmayı hedefliyorlar..<br />
<br />
Şimdi üzerinde bu kadar laf ettiğim bu site neresi, onu da söyleyip bitireyim sözlerimi.. <a href="http://kizlarsoruyor.com/">KizlarSoruyor.com</a> adlı bu site, kullanıcılarına interaktif olarak hizmet sunan bir platform. İhtiyacınız olan cevapları anında bulabileceğiniz bu platform sizi bekliyor sevgili gençler.. Sorunları olan kadın ve erkekler.. Ayrıca, bu site üyelerine sordukları soru veya cevaplarının popülaritesine göre Xper puanı kazanıyorlar.. Kazandıkları bu puanları biriktirerek hediye kazanıyorlar. Bu hediyeleri ise bazı firmaların (Firma ismi vermeyim, reklam olmasın) sitelerinde kazandıkları puanları kullanarak alma imkanına sahipler..<br />
<br />
Umarım ve dilerim, herkes kendi aradığı cevabı bularak mutlu olur.. Hatta, başkalarının aradıkları cevap da sizde olabilir ve onların mutluluğu sizin elinizdedir belkide..<br />
<br />
Hepinize sevgiler sunuyorum..<br />
<br />
resim : <a href="http://www.picfor.me/tr/">picfor.me/tr </a>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-88259108988501061452011-01-20T14:00:00.000+02:002011-01-20T14:00:07.906+02:00Aldatma ve Argonot Erkekler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-lGn43L76vBdxqGmJgOopmVxmztvGgjUA6_tNX3cyvH-OTLzgM-1wO_LtytkD2zGGAemPTvXq4Zv1zZqCfwqG_crBahYHi9L_WAdg-acnN2aY3aOpwPyd63adyu8FpuPX-bsy20lskIU6/s1600/argonot_erkekler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-lGn43L76vBdxqGmJgOopmVxmztvGgjUA6_tNX3cyvH-OTLzgM-1wO_LtytkD2zGGAemPTvXq4Zv1zZqCfwqG_crBahYHi9L_WAdg-acnN2aY3aOpwPyd63adyu8FpuPX-bsy20lskIU6/s320/argonot_erkekler.jpg" width="298" /></a></div>Artık iyice kabullenmeye başladım.. Daha önce de bilidiğim ve savunduğum bir durum olmasına rağmen, insanların zaman içinde farklı düşünceler ve kültürlerin etkisiyle başkalaşım geçirebilecekleri, fikir ve düşünce yapılarında değişim yaşanabileceği konusunda böylesine karamsar olmamıştım.. Ben insanların zaman içinde, iyi yönde gelişme göstereceklerini savuna geldim her zaman..<br />
<br />
Ancak, bugüne kadar gördüklerim ve onlardan edindiğim izlenimler beni yanılttı.. Son olarak da, bir kız arkadaşımın anlattıkları beni bu konuda daha da karamsarlığa sevk etti.. Arkadaşımın anlattıkları daha önce sizlerin de çok kez şahit olduğunuz ve duymaktan gına geldiğiniz, aldatma mevzuu.. Eşi tarafından aldatılmış bir kadının hangi ruh hali içinde olabileceğini sizin anlayış ve tasvirinize bırakıyorum.. Arkadaşımın anlattıklarına göre de, kocası bu işi neredeyse eşinin gözü önünde yapamasa da anlatabilecek kadar, o düzeyde pişkin biri..<br />
<br />
Öyle görünüyor ki, bu dönem <b>"Yüzyıllar"</b>dan bahsedilen bir dönem olacak.. İlk olarak <b>"Muhteşem"</b> olanıyla başladık, bakalım hayırlısı.. Sonrasında nasıl bir yüzyıl gelecek..Yazılarını beğenerek okuduğum bir öğretim görevlisi (kendisi son dönemde sadece kendi web sayfasında yazmakta) ve yazarın, bir yazısında şöyle bir başlık atmıştı; <u><b>Aşk yüzyılı bitti, seks yüzyılı başlıyor.</b></u>. Böyle diyordu o ünlü yazarımız.. Hatta bu isimli bir kitabı çıkacaktı ama, sanırım işlerinin yoğunluğu nedeniyle bitirmeye vakit bulamadı..<br />
<br />
<b>Aşk,</b> yüzyıllara hapsedilecek bir olgu mu ki, bitsin diyebilirsiniz.. Aslında ben de sizin gibi düşünüyorum.. Aşk, yüzyıllara sığacak bir bir olgu olamaz.. O insanlık var olduğu sürece var olmaya devam edecek.. Fakat, konu bu değil.. Başlığın adını boşuna <b>"Aldatma ve Argonot Erkekler"</b> olarak koymadık.. Fakat, önce şu <b>"Argonot"</b>un ne olduğunu bir izah etmek lazım ki, konu iyice anlaşılsın..<br />
<br />
Bu "Argonot", daha önce duymuş olabileceğiniz <b>Yunan mitolojisinde</b> geçen <b>Argonot </b>değil.. O Argonotlar mitolojide kaldı.. Bu "Argonot", denizlerde yaşayan bir canlı.. Daha çok da, deniz dibinde bitkiler gibi kayalıklara tutunarak yaşayan bir hayvan türü.. Kendisinin salyongoz türü bir kabuğa sahip olduğu ve ahtapota benzediği araştırmacılar tarafından söylenmektedir..<br />
<br />
Pekala şimdi bu bitkimsi-hayvanımsı canlı ile erkekler arasında nasıl bir alaka, nasıl bir benzerlik kuruyorsun, diye sorabilirsiniz.. Ben de tam bunu izah edecektim.. Bu canlı türünün bir özelliği var ki, başka bir canlıda örneğine rastlayamazsınız.. Bu canlının en önemli özelliği, <u>"çoğalma"</u> yönteminin ilginçliğine dayanmakta.. Argonotların döllenmeleri başka diğer canlılara benzemeyen bir özelliğe sahiptir.. <u>Çiftleşme mevsimi geldiğinde, erkek argonotların cinsel organı bedeninden ayrılarak, başka bir kayalıkta yaşayan dişi argonotu bulur ve döller.</u>. Sonra da, sahibine yani ayrıldığı bedenine geri döner..<br />
<br />
Şimdi, argonot canlısının bu özelliği için, diyecek hiç bir sözümüz olamaz.. İnanan kişiler, Tanrının verdiği bir özellik der.. Diğerleri de tabiat kanunu olarak kabul eder ve bir sorun kalmaz ortada.. Fakat, dedik ya ne alakası var da, erkeklerden bahsettiğimizi de açıklayalım.. Bahsedeceğim konuyu az çok tahmin ettiğinizi sanıyorum.. İnsan kılığına girmiş Argonot erkekler var ki, bunlar aynen yukarıda bahsettiğim canlıyı örnek alan tipler.. Örnek aldıkları deyince, onun yaptığını beceriyorlar anlamında değil elbette.. <br />
<br />
Bu tipler, her önlerine çıkan kadınla yatmayla da yetinmeyip, yatamadıklarına da sarkıntılık ettikten sonra, artık eski yalanların da işe yaramadığını bildiklerinden, <i>"Vallahi de ben bir şey yapmadım.. O kadını tanımam bile.. Ben nasıl olduğunu anlamadım, yaptıysa o kendi başına yapmıştır.."</i> diyen erkekler.. Yapıp yapıp sonra da, <i>"Yahu ben hatırlamıyorum.. Bende de unutkanlık mı oldu nedir.."</i> gibi geçici hafıza kaybına uğrayanlar..Yani anlayacağınız, karşılarındaki kadının çaresizliğini çok iyi kullanmaktan tutun da, ne kadar alçalabilirlerse o kadar alçalmaya varan rezil bir durum içinde bu bahsi geçen yaratıklar.. Kadına deyim yerindeyse, <b>"Yersen"</b> dedirtecek mazeret ve yalanlarla dolu bir yaşamları var.. Tam bir <u>"Argonot Erkek"</u> örneği diyebileceğimiz kişiler.. Siz rastlamadınız mı hiç böyle tiplere.. Mutlaka rastlamışsınızdır.. Çarşıda pazarda, ya da arkadaşınızla iki tek atmak için gittiğiniz barlarda.. Eğer, havada uçuşan organları görürseniz, hah işte burada o canlılardan bulunuyor deyip, hemen başka tarafa gitmeye bakın.. <br />
<br />
İşte yukarıda söz ettiğim arkadaşımın kocası da, şu anlattığım hayvanımsı türden biriymiş, anlattığına göre.. Dinlerken yüzüm renkten renge girecek derecede pisliklerini anlattığı kocasından, benim de desteğimle ayrılmaya kesin karar verdi.. Dedim, sen ayrılıp kurtul, onun ne hali varsa görsün.. Arkadaşım da, severek evlendiği için, kolayca da vazgeçmek istemiyordu.. Ama, sonunda canına tak etti ve boşanmaya karar verdi, o argonottan..<br />
<br />
<u>Ey Erkekler..!!! Sakın OT olmayın..!!<br />
OT olacaksanız bile, sakın ARGON-OT olmayın..<br />
Hiç olmadı, bari daha yararlı bir OT olabilirsiniz..</u><br />
<br />
Çok vurduk erkeklere.. Bir dahaki yazıda da, <b>Dişi Argonotlar..</b><br />
<br />
<b>Arzu BREDA</b>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-56510541105686366002010-11-25T14:07:00.000+02:002010-11-25T14:07:15.528+02:00İnternet, Sosyal Medya ve İnsan Kaynakları Üzerine..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicFBJlNAU3eesen3BpJzfYbE1fDEXpnYIQKsCm9R14v6_FQPVxv2Qef5lFVuFnqwz5T-7gVtFYaTyzi-cYjiRvPvXmlFSM5MQciXuD68ZJxJnCpaMWlFo8-rL9oG9aelSE76d1fcsCSXT0/s1600/Facebook_addiction_by_gladiator656.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicFBJlNAU3eesen3BpJzfYbE1fDEXpnYIQKsCm9R14v6_FQPVxv2Qef5lFVuFnqwz5T-7gVtFYaTyzi-cYjiRvPvXmlFSM5MQciXuD68ZJxJnCpaMWlFo8-rL9oG9aelSE76d1fcsCSXT0/s400/Facebook_addiction_by_gladiator656.jpg" width="400" /></a></div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İnternet, artık öyle bir seviyeye geldi ki; Bundan böyle bırakın ondan vazgeçmeyi, hayatınızdan çıkarmayı, aksine günden güne girdap gibi bizi içine çekmekte. İlk başlarda sadece bir oyun, eğlence, yerine göre bilgi veya haber alma, arkadaşlarımızla iletişim kurma, kimi zaman da içimizdeki şeytanın dürtülerine uyarak gizlice toplumun genel ahlak kuralları dışında saydığı sitelere göz atma amaçlı başlamıştır. Bu durum toplumun çoğu kesimi için söylenebilecek bir değerlendirmedir. İnterneti bu sayılanlar dışında elbette işinde ve işinin genel amaçları için kullanmayı düşünerek başlayanların olduğunu da kabul etmek gerekir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İnternet hayatımız her ne şekil ve amaçla başlamış olursa olsun, sonraları internetin kendi yapısı gereği onun bizi çekmiş olduğu yöne doğru gitmek zorunda kalıyoruz. Bu gitme eylemi ise, normal bir gidiş olmamakta, başta da söylediğim gibi biz “<b>savrularak</b>” onun girdabına sürükleniyoruz.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İnternet, artık o saydığımız işlevlerin dışında genel <b>Medyanın</b> da önemli bir parçası, hatta bilinen genel medyayı da içine alarak kendisi bir <b>Medya</b> durumuna gelmiş bulunuyor. Önceden medya diye adlandırılan öğeler de artık internetin içinde bir öğe durumuna düşmekten kurtulamadılar.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yukarıda bahsedilen bu durumlar elbette iş dünyasının gözünden kaçmamakta. Aklı başında işyeri yönetici ve patronları da internetin bu gelişimini görmezden gelemezdi. Hatta internetin bu duruma gelmesi ve insanları içine çekip hapsetmesinin ardında da aklı başında işyeri yönetici ve patronlarının interneti kendi işlerine yönlendirmeleri ve amaçları için kullanmalarının da payı daha fazla olmuştur.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şirketlerin internet üzerinde bu kadar etkin olmalarının başlıca gayesi, <b>Reklam İşverenlerinin</b> yardımıyla reklam pastasından kendilerine en büyük payı kapmak olduğu gün gibi aşikar. Bu pasta ise bildiğimiz pastalardan çok farklı olarak günden güne büyüyen bir pasta. Çünkü, internet insanları öylesine içine çekiyor ki, insanların bundan kurtulabilmeleri artık olanaksız hale gelmiş bulunuyor.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Peki, o zaman bir soru soralım kendimize. Bu <b>Reklam</b> işverenleri bizi nerede bulup kendi reklamlarını izlememizi sağlayacaklar? Bize nereden ulaşma imkanı bulacaklar, yerimizi-yurdumuzu, yaşadığımız yeri nereden tespit edebilirler? Aslında bu soruların cevabı önceden verilmiş durumda. Biraz ekonomi bilgisi olan, hayatın içinde olan kişiler bunun yolunu çok iyi bilmektedirler. En basit anlatımla, insanların toplu olarak bulunduğu yerler reklam için en elverişli alanlar olduğunu bilmeyen yoktur. O halde internette toplu olarak insanların bulunduğu alanlar neresidir? Elbette, internetin <b>Sosyal Paylaşım</b> alanları olacaktır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İnsanların bir birleriyle iletişim içinde oldukları ve kendi aralarında bir çok şeyi paylaştıkları ve bu arada da yeni yeni arkadaşlıklar kurarak çoğaldıkları bu ortamları bu işverenlerin boş bırakmayacağı da bilinen bir gerçek. Böylece iş dünyası için devamlı genişleyen bir reklam alanı açılmış olmakta ve onlar da bu alanı çıkarları için kullanmaları kadar doğal bir durum olmasa gerekir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şirketler açısından bu <b>Sosyal Medya</b> alanı iştah kabartan koskoca büyük bir pasta olduğuna göre, bu alanda bulunan insanları da tanımak isteyecektir. Bu tanımak istemenin genel amacı, orada bulunan insanların her türlü alışkanlıkları, yaşantıları, kültürleri, nelerden hoşlandıkları ve bunlara benzer bir çok özelliklerini bilmek istemeleri. Bu alanlarda bulunan insanların bu özelliklerini bildikten sonra da bundan faydalanmak onlar için çok kolaylaşmış olmaktadır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şirketlerin sosyal medya alanlarında bulunan kişileri tanımalarından sonra kendi reklamları ve ürünlerinin tanıtımını ne şekilde yapacakları konusunu onlara bırakalım. Onlar -<span style="color: blue;">kendileri veya aracıları</span>- zaten bu konuda uzmanlaşmış olduklarını kabul etmek durumundayız. Onlar açısından durumun bu şekilde olduğunu belirledikten sonra, biz biraz da kendi durumumuzu ele alıp, gözden geçirmeliyiz.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şirketler bunları yaparken bizler ne durumdayız? İnternette ve sosyal medya ortamında bizler aç kurtların sofrasında bir kuzu gibi “<b>yapayalnız</b>” bir durumda, her türlü saldırıya açık “<b>çıplak</b>” bir vaziyette miyiz? Bu soruya hem <b>Evet</b>, hem de <b>Hayır</b> diye cevap vermek mümkün.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Tamam, eğer interneti ve sosyal medyayı “<b>adabınca</b>” (<span style="color: blue;">Bulunduğumuz ülke şartlarına uygun, fazla zıpırlıklarla uğraşmadan, etliye-sütlüye bulaşmadan</span>) kullanıyorsak “<b>belki</b>” <b>Evet</b> diyebiliriz. Fakat, böyle yapmayıp, kafamıza estiği gibi davranıp, her türlü “<b>zıpırlığı</b>” yaparsak bu soruya Evet cevabı vermek biraz güçleşmekte.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Peki bu <b>Evet</b> veya <b>Hayır</b> cevabı hangi durumlarda önem kazanmakta? Bu sorunun yanıtı özellikle kamu veya özel işyerlerinde çalışanlar ile bunlardan daha da önemlisi, henüz herhangi bir iş yaşamına sahip olmayıp, kamu veya özel iş yerlerine “<b>iş başvurusunda</b>” bulunan kişileri çok ilgilendirmekte. Kendi işini kurmak isteyenler bu soruların kapsamı dışında olsalar da, onlar da bulundukları toplumun karakteristik özelliklerine uygun olmayan davranışlarının internet ortamında görülmesinden mutlaka etkilenecekler ve bu özel alanlarında bile rahat davranamayacaklardır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Günümüzde artık kamu veya özel fark etmeksizin büyük kuruluşlar ve bunların <b>İnsan Kaynakları</b> departman veya büroları, iş başvurusunda bulunan kişilerin başvuru sırasında verecekleri <b>CV</b>’leri dışında da, onların internet ortamındaki hallerini araştırarak yaptıkları <span> </span>“<span style="background-color: white; color: blue;">kendi bakış açılarına göre</span>” her türlü olumsuz davranışı, işe alınmama sebebi olarak dosyalamaktadırlar. Aynı uygulamayı zaman içinde halen çalışmaya devam edenlere de işten çıkarma sebebi olarak bir “<b>silah</b>” gibi kullanma alışkanlığının arttığı görülmektedir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu tür bir uygulamaya maruz kalmamak, iş başvurumuzun bu tür nedenlerle geri çevrilmesini istemiyorsak, bu departmanların genelde kaynak olarak gördükleri bazı sosyal medya ortamlarında özellikle de “<b style="color: blue;">Facebook</b>” ortamında kendimize çok dikkat etmeliyiz. Çünkü, İnsan Kaynakları departmanlarının kaynak olarak en çok başvurdukları yer <b>Facebook</b> veya <b>Google </b>olmaktadır. Zira insanların en fazla rağbet ettikleri sosyal medya Facebook olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Ve bu rağbet günden güne de müthiş bir artışla güncelliğini korumaktadır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu sosyal medya ortamında hem rahatça hareket edip, hem de kendimizi korumanın yolu-yordamı, çaresi yok mudur? Çaresiz der olur mu hiç?! Her derdin, sorunun bir çaresi, çözümü mutlaka bulunur. Bunun da çözümü, (<span style="color: blue;">laf aramızda kalsın</span>) benim de yaptığım ve benim gibi bir çok kişinin yaptığını yapmak. Yani, gerçek adınızla aldığınız bir hesabın yanında bir de “<b>Fake</b>” (<span style="color: blue;">başka isimle</span>) hesap açmak olmalı. Ancak bunu yaptığınızda, çok dikkatli davranıp, gerçek hesabınızla bu fake hesabınızı ilişkilendirmemeye özen göstermelisiniz. Yani, siz artık internet ortamında iki kişisiniz. İnternette bu çift kişiliği sürdürmek zorundasınız. Bu sahte kişiliğinizi o kişilik altında belirtseniz bile, gerçek kişiliğinizin olduğu hesabınızda ve/veya gerçek hayatınızda bunu hiç kimsenin bilmemesi gerekmektedir. En yakın dostunuz, hatta anne-babanız, eşiniz veya çocuğunuz bu durumunuzu bildiğinde, onların da bir başka yakınlarına ağızlarından kaçırabilme ihtimalini unutmamanız gerekir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Uykunuzun kaçmamasını istiyorsanız bu kişiliği sadece “<b style="color: red;">SİZ</b>” bilmelisiniz.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bir şeye daha “<b>dikkat</b>” etmenizi öneririm. O da, internet ve sosyal medya alanında fake kişiliğinizle çok fazla “<b style="color: red;">ÜNLÜ</b>” olmamanız gerekir. O takdirde sizi çok merak edenler bir yolunu bulup, mail adresinizin şifresini kırmaya kalkışabilir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bunlara dikkat ederseniz, internette istediğiniz gibi cirit atıp, at oynatabilirsiniz. Son defa söylüyorum. Her şeye rağmen “<b>gözaltında</b>” olduğunuzu aklınızdan çıkarmayın.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">…</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Çok değerli dost ve arkadaşlarım, bilhassa bu blog aracılığıyla iletişimde bulunduğum sizlerden uzun bir süredir ayrı kaldık. Bu yazının ardından yine hemen yazmaya başlayacağımı sanmıyorum. Ama, merak etmeyin her şey yolunda gidiyor.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ben daha çok Sosyal Medya alanını tercih ettim. Kendimi o aç kurtların sofralarına amade bir kuzu olarak saldım o ortama. Ben oradayım. Gelen beni hemen bulabilir. Sizleri de o kurtlar sofrasına bekliyorum. Belki taze kuzular, iştahları daha da kabartır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Herkese çok teşekkür ediyorum, bu uzunca makaleyi okuma zahmetine girdiğiniz için. Görüşmek dileğiyle hoş kalın, sevdikleriniz ve sevenlerinizle beraber..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Sevgilerimle..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Arzu BREDA</b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Görsel:<a href="http://fc03.deviantart.net/fs51/i/2009/313/5/8/Facebook_addiction_by_gladiator656.jpg">deviantART</a></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b> </b><o:p _moz-userdefined=""></o:p></div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-51939465751771275882010-04-10T14:07:00.003+03:002010-04-12T18:16:21.590+03:00"OLUR" demenin çaresizliği ve sevinci..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguPjzqINb0VLMQpn5LATdAxGkPDUlcfv4Nm4cF-JJCZW0OhcwVzP_ceeYTWLtCkYcjltCEtnHFLIbQ2HigjGKlzZo_Cz2aHOJa5v30Xc6QgQlwzHeOWzz4-WEJdsz2FzbYOeNdpDiqY6E/" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="396" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguPjzqINb0VLMQpn5LATdAxGkPDUlcfv4Nm4cF-JJCZW0OhcwVzP_ceeYTWLtCkYcjltCEtnHFLIbQ2HigjGKlzZo_Cz2aHOJa5v30Xc6QgQlwzHeOWzz4-WEJdsz2FzbYOeNdpDiqY6E/" width="400" /></a></div>Canımın içi büyüklerim, küçüklerim, akranlarım, dostlarım, arkadaşlarım, kardeşlerim, izleyicilerim ve ziyaretçilerim;<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Sizlere bir ayrılık haberi vermek üzere bu satırları yazıyorum. Bu ayrılık, zorunlu bir ayrılık benim için.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yok, hayır!.. Hemen yanlış anlamayın.. Temelli bir gidiş olmayacak bu ayrılığımız.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ama, sizlerden bir süre ayrı kalacağım. Bu sürenin ne kadar olacağını şimdiden ben de bilmiyorum.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Belki altı ay, belki de bir sene.. Bana sorarsanız, bir asır gibi geleceğine eminim, sizlerden bu kadar ayrı kalmak.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ancak, son zamanlarda bloguma girdiğim yazıların ne kadar az olduğunu, biliyorsunuz ya da farkındasınızdır..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bunun birinci sebebi, çalıştığım şirketle ilgili.. Şirketimiz, geçen yıldan başlayarak yeni hamleler yapma kararında olduğunu ve bunun sonucunda da, çalışanlarından biraz daha özveride bulunmalarını, bu özverinin de karşılıksız kalmayacağını bildirdi, tüm çalışanlarına. Biz de çaresiz “<b><i>Olur</i></b>” dedik.. Biz çalışanlar için özverinin anlamı, daha çok çalışma ve daha az boş vaktinin olması demek oluyor. Durum böyle olunca, özellikle benim yazılarımı ve diğer bloglara yaptığım yorumları genelde işyerindeki boş zamanlarımda yazmış olduğumdan, işyerinde özel internet kullanmamı sınırlamam gerektiğini düşündüm.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Sizleri ve beni çok üzen bu ayrılığın ikinci sebebi ise, sizlerinde sevineceğiniz bir nedene dayanıyor. Bir süredir birlikte olduğum <a href="http://arzununincileri.blogspot.com/2009/12/selimle-ayrlmamz-ve-artk-her-sey-bitti.html"><b>Selim</b></a> ile nişanlanmamıza karar verildi. Bu kararı almamızı, daha çok ailelerimiz istedi. Şimdiye kadar bu kararı almamızı engelleyen, Selim'in işsiz olması idi. Ailelerimiz, "<i>Şimdi, o neden de ortadan kalktığına göre ve uzun süredir birlikte olduğunuza göre, bunu resmileştirmek her iki taraf için de daha uygun olur</i>" dediler. Biz de, sevinçle "<i><b>Olur.</b></i>" dedik tabii ki.. Eminim ki, siz değerli dostlarım da sevinçle "Olur" diyeceksiniz.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şimdi ayrılık sebeplerini kısaca izah ettikten sonra, bu ayrılık sırasında sizleri yine arada ziyaret edip, yorumlarımdan ve kendi haberlerimden mahrum bırakmayacağımı bilmenizi isterim. Sizlerin hiç birini gerçek yaşamda tanımamış olsam da, aramızda kalben güçlü dostluk ve arkadaşlık bağları oluştu. Bu dostluk ve arkadaşlık bağlarının, bundan sonra da devam etmesini istiyorum ve diliyorum. Bu ayrılık süresince de, her ne kadar benim yazı ve yorumlarımdan uzak kalsanız da, kalbim her zaman sizlerle olacaktır. Sizlerin de beni unutmayıp, kalbinizin bir köşesinde saklayacağınızı umuyorum.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Lütfen, sevginizden mahrum bırakmayın beni..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Hepinizi çok seviyorum..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>HEPİNİZE KUCAK DOLUSU SEVGİLER BIRAKIYORUM..</b></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>HOŞÇAKALIN.. SEVGİYLE KALIN..</b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<center><object height="300" width="400"><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=567089" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=567089" wmode="window" bgcolor="#000000" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" menu="false" scale="noScale" width="400" height="300" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object></center>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com46tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-43035563816323939732010-04-05T14:56:00.000+03:002010-04-05T14:56:31.350+03:00Yirmiyedi..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPmHhCY94SviRBaSbqElBX2Ajogh2hSNhd2g3A8aoMMfImRvOCa4PvW-elN85-R2ccFNAKYjQB3YZBcU1h_LEHGEWcb7E4hbu5vh8J7_nvXTwLrQBwerP6VFnaYqaShFUDcgYZxSYMJuw3/" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPmHhCY94SviRBaSbqElBX2Ajogh2hSNhd2g3A8aoMMfImRvOCa4PvW-elN85-R2ccFNAKYjQB3YZBcU1h_LEHGEWcb7E4hbu5vh8J7_nvXTwLrQBwerP6VFnaYqaShFUDcgYZxSYMJuw3/" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;">Bu gün bana e-posta yoluyla, freindfeed aracılığıyla veya facebook duvarıma yazarak, 27. yaş günümü kutlayan, en başta Canımın içi arkadaşım Nesliciğim..<br />
Nesliciğimin biricik kardeşi ve canım arkadaşım Mehbupcuğum..<br />
Yine facebook duvarım aracılığıyla doğum günümü kutlayan, canım arkadaşlarım Siminya, Tariq Kareemowski, Ramazan Yüzay, Hanife Bölge, Burcu Aydoğan, Efsa, Erdal Birinci, Mehmet Tuncel, Zaza Kentli..<br />
Friendfeed'de Neslinin benim için açtığı feede yorum yaparak doğum günümü kutlayan tüm dostlarım..<br />
Ayrıca, doğum günümden haberi olmayıp da, bu post nedeniyle gelip kutlayacak olan tüm blog dostlarıma çok teşekkür ediyorum.. :)<br />
İyi ki, varsınız canım dostlarım ve iyi ki sizleri tanıdım.. Sağ olun, var olun.. :))<br />
<br />
Daha nice yaşlarda hepbirlikte oluruz inşallah.. 27x2, 27x3'lerde de.. :))<br />
Ne var, çok mu şey istedim ki?!?!...<br />
Yok ya, her şeyin hayırlısı.. Sağlıkla ve mutlulukla, ve de doslarla beraber..<br />
<br />
Herkese kucak dolusu sevgiler yolluyorum.. Durmayın kapışınnn... :))</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com33tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-33350037229878081582010-03-29T18:58:00.000+03:002010-03-29T18:58:03.159+03:00Seçgül kızın hikayesi..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://th05.deviantart.net/fs28/300W/f/2008/149/a/b/abe96ecc018a2673b828a325848c9759.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://th05.deviantart.net/fs28/300W/f/2008/149/a/b/abe96ecc018a2673b828a325848c9759.jpg" /></a></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span>Kasabanın birinde, <b>Seçgül</b> adında çok güzel bir kız yaşarmış. Bütün erkekler, onunla evlenmek ister, fakat o hiçbirini beğenmezmiş. Yine, onun reddettiği gençlerden biri, unutmak için şehre yerleşmiş. <o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span>Yıllar sonra kasabaya uğradığında, kimseyi beğenmeyen bu kız kimle evlenmiş acaba diye merak etmiş ve birilerine sorup, kızın evlendiği kişinin evini bulmuş ve kızın evinin önünde beklemeye başlamış. Biraz sonra içerden oldukça çirkin, göbekli filan bir adam çıkmış. Genç adam, böyle birini görünce çok şaşırmış.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span>Kapıyı çalmış ve Seçgül’e sormuş; "<i>Senin gibi kimseyi beğenmeyen bir kız, nasıl olurda böyle biriyle evlenir?</i>" Seçgül hüzünlenmiş ve demiş ki; "<i>Şu gördüğün gül bahçesine gir ve bana en güzel gülü koparıp getir, fakat kesinlikle geçtiğin yere geri dönme</i>."<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span>Genç adam, en güzel gülü getirmek için bahçeye girmiş. Karşısına çok güzel bir gül çıkmış, fakat mutlaka daha iyisi vardır diye, ilerlemeye devam etmiş. Karşısına çok güzel güller çıkıyor, fakat o, en iyisini bulmak amacıyla ilerlemeye devam ediyormuş. Birde bakmış ki,<span> </span>bahçenin sonuna gelmiş ve orada sadece solmuş bir gül kalmış. Geri dönemeyeceği için de, <span> </span>mecburen o solmuş gülü götürmüş kıza.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span>Seçgül, genç adama bakmış ve, "<i>İşte benim hikayemde böyleydi</i>" demiş.</span><o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="margin-left: 18pt; text-align: center;">*<span> </span>*<span> </span>*</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 18pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yukarıdaki Seçgül kızın hikayesi gibi çok hikayeler duymuşsunuzdur. Karar vermekte zorlandığı için evde kalmış veya istemediği evlilikler yapmış bir çok kız ve(ya) erkeğin hikayeleri de bu kızın hikayesinden farklı değildir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Peki bu karar verememe veya yanlış karar verme, sadece evlilik sürecine mi mahsustur? Hayatın her alanında bizleri bir karar verme süreci beklemektedir. Bazen çok kolaydır karar vermek, ama bazen de çok zorlanırız. Özellikle bizim için çok önemli olan, hayati diyebileceğimiz konularda karar verirken, çok zorlanır, hatta bu nedenle strese girer, günlerimizi zehir ederiz kendimize.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Karar vermekte zorlanmamızın nedeni, vereceğimiz kararın doğruluğundan emin olabilmektir.Vereceğimiz yanlış bir kararın bizi ne gibi durumlara sokabileceğini düşünür, bu düşünce sonucu da, bizi çeşitli olumsuz duygularla birlikte, kaybetme korkusu sarar. İçgüdülerimize güvenmek bizi doğru karar almaya bir adım daha yaklaştırırken, kaybetme korkusuna kapılmak yanılmamıza neden olabilir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Sonradan pişmanlık duygusuyla boğuşmamak için, verdiğimiz kararların doğruluğundan nasıl emin olabiliriz? Ya da diğer bir deyişle verdiğimiz her kararın arkasında göğsümüzü gere gere durabiliyor muyuz? Diyet yaparken bile verdiğimiz kararın arkasında ne kadar emin durursak, kilolarımızı o kadar kolay ve hızlı bir şekilde kaybettiğimizi görürüz.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Dünyaca ünlü bilim dergisi <b>New Scientist</b>, karar verirken doğruluk payını artıracak etkenleri 10 ana başlıkta topladı. Karar verme sürecinde zorluk yaşayanlara duyurulur. İşiniz aslında sandığınızdan daha kolay. İşte size, karar vermenizi kolaylaştıracak 10 maddelik rehberiniz..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>1. Kararlarınızın sonuçlarından korkmayın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Karar vermeyi zorlaştıran en önemli faktörlerden biri, daha kararı vermeden sonucunu düşünmeye başlamaktır. Yapılan araştırmalara göre, aslında kararın sonucunu düşünürken, her zaman abartıya kaçıldığını gösteriyor. Yani kararın sonucunda, hiçbir zaman önceden hayal edildiği kadar acı, ya da mutluluk yaşanmıyor. Kişileri bu abartılı, yanlış öngörülerde bulunmaya iten ise, kaybetme korkusudur.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>2. İçgüdülerinize güvenin<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Aşırı bilgi birikimi, hayatın her alanında, özellikle de pratik düşünülmesi gereken zamanlarda sorun yaratabilir. İyi ve doğru bir karar için, her zaman uzun bir süreye ihtiyaç olduğu düşünülür. Oysaki, hayatın bazı alanlarında ani ve içgüdüsel fikirler, uzun zaman harcanarak alınan kararlardan çok daha iyi sonuçlar verir. Bilimsel araştırmalara göre, ilk kez karşılaştığımız insanlara ait izlenimlerimizi, o kişinin yüzünü gördüğümüz ilk 100 milisaniye içinde ediniyoruz.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>3. Duygularınızı küçümsemeyin<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Kararlarınızı alırken duygularınızı küçümsemeyin. Önemli olan, duygularınıza güvenerek karar almanız değil, karar alırken hangi duygulardan yararlandığınızdır. Örneğin, öfke altında aldığınız kararlar daha bencil, daha aceleci ve daha risklidir. Üzüntü ise, doğru karar alınmasını sağlayan tek duygudur. Hatta araştırmalara göre, hayatı, kararları ve geleceği en iyi öngören kişilerin, depresyondakiler olduğunu göstermektedir. Psikologlar, bu özelliği, <i>'Depresif gerçekçilik'</i> olarak tanımlıyor.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>4. Şeytanın avukatı olun<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Hiçbir zaman, gerçek anlamda objektif olamayacağınızı kabul etmelisiniz. Geçmişiniz, yaşadıklarınız ve duygularınız, farkında olmasanız da sizi taraf yapar. İyi ve doğru bir seçim yapmak istiyorsanız, hatalı olduğunuzu gösterecek kanıtları görmezlikten gelmeyin. Fikirlerinizi çoğaltmaktan, değiştirmekten kaçınmayın. Kendinize açıklıkla bakmayı deneyin ve öyle karar verin.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>5. Ayrıntılara boğulmayın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Karar alma sürecinizi sekteye uğratacak en büyük kriz anlarından biri de, ayrıntılara takılmaktır. Psikologların <i>'Demir atma etkisi'</i> adını verdikleri bu durumun, ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz. Örneğin, indirim döneminde, eşyanın orijinal fiyatına bakınca, kelepir olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak, aslında ürün, indirimli fiyatı ile hala değerinin üstünde satılıyor olabilir.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>6.Gidenin ardından yas tutmayın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i>'Zararın neresinden dönülse kardır'</i> sözüne fazla inanmayanlar, eski alışkanlıklarından kopmakta zorlanırlar. Oysa, bazı durumlarda geçmişi bırakıp, geleceğe yönelik kararlar almak, zarardan çok yarar getirir. Yürümeyen bir ilişkiyi zorla yürütmeye çalışmak, kapasitenin üstünde bir işin altından kalkmaya uğraşmak, ya da artık kullanılamayan giysilerden vazgeçmek gibi. <i>'Olan oldu, biten bitti'</i> mantığını benimseyenler, geçmişteki hatalardan pişmanlık duymadan, yeni kararlara doğru kolayca yol alabilirler.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>7. Gözlüklerinizi değiştirin<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Hayata bakış açınızı değiştirdiğinizde, geçmişte gözden kaçan birçok şeyi fark etmeye başlayacaksınız. Örneğin, ürününe <i>'yüzde 10 yağ</i> içerir' yerine, <i>'yüzde 90 yağ içermez'</i> yazan satıcılar artık sizi avlayamayacak. Siz, görmek istediğiniz gibi bakmak yerine, birkaç farklı açıdan bakmaya başladıkça, kararlarınızı daha kolay ve daha emin bir şekilde vermeye başlayacaksınız.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>8.Toplumsal baskılara yenilmeyin<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İnsanların fikirlerini oluştururken ve karar verirken, sosyal yapıdan nasıl etkilendiğine dair verilecek en doğru örnek, dini tarikat, çete ve örgüt mensuplarıdır. Tek yaşayan kişiler, grup içindeki kişilere göre, kararlarını her zaman daha kolay verirler. Sorumluluğunuzun ve kararlarınızın hiçe sayıldığı ortamlardan uzak durun. Bireylerinin fikirlerine saygı duyan, tartışmaya açık gruplar içinde yer almak, size çok şey kazandıracaktır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>9.Seçeneklerinizi azaltın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Fazla seçenek, hata yapma oranınızı artırır. Örneğin, elinizde birden fazla diyet programı varsa, kendinize en uygun olanını seçmekte, mutlaka zorlanırsınız. Seçenekler arttıkça, inceleme, değerlendirme süreci artar, zihin karışır ve beyin bir anda bloke olma tehlikesi ile karşı karşıya gelir. Az ama öz seçenek, her zaman fazla seçenekten daha iyidir. O nedenle karar vermeden önce, seçenekleri azaltmakta her zaman fayda vardır.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>10.Topu başkalarına paslayın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bazı durumlarda karar vermek, sanılandan daha zor ve karmaşıktır. Bu gibi durumlarda karar verme görevini, başka bir kişiye devredebilirsiniz. Örneğin, kendinize uygun birkaç diyet programı arasında sıkıştığınızı hissediyorsanız, bırakın kararı doktorunuz versin. Ya da, arkadaş grubunuz için, ortak bir plan yapma görevini, başka kişilere paslayabilirsiniz. Böylece, hem zihninizi rahatlatır, hem de stres düzeyinizi aşağıya çekebilirsiniz.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="color: #666666; text-align: justify;">Resim :deviantART </div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-36371587247724374822010-03-24T19:07:00.002+02:002010-03-31T18:58:56.872+03:00Şeyh Bedrettin - Azap Ortakları - Erol Toy - Roman<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFTI86veB3M7Vl6K2LFI_36Pepi_747NdhG9Kai4g5guBf_Lp6aaXUeGlMw-iE8W8AbRLAEfTQvQK3ZF2ZK3BrXmUPHQ7B9a3N09xanSV2aE6T_DlMahGWh6VUOB7FuXLhQEEpDOvVL5I/s1600-h/EROLTOYTEK.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFTI86veB3M7Vl6K2LFI_36Pepi_747NdhG9Kai4g5guBf_Lp6aaXUeGlMw-iE8W8AbRLAEfTQvQK3ZF2ZK3BrXmUPHQ7B9a3N09xanSV2aE6T_DlMahGWh6VUOB7FuXLhQEEpDOvVL5I/s200/EROLTOYTEK.jpg" width="150" /></a></div><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Size son günlerde okuduğum bir romanı paylaşmak istiyorum. Evimizdeki kitaplıkta rastladığım, bu güne kadar okumaya yeni fırsat bulduğum, <b>Azap Ortakları</b> adlı bu roman, <a href="http://www.edebiyatodasi.com/news_detail.php?id=1657"><b>Erol Toy'un</b></a> eserlerinden biri. İki cilt olan bu romanı ikinci mi, üçüncü kez mi okuduğunu söyleyen babam ilk cildi bitirip, ikinci cilde geçince başladım okumaya..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p _moz-userdefined=""> </o:p> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Çok sürükleyici bir anlatıma sahip olan, 1974 yılı ikinci baskısı bu romanın konusu arka kapağında yazdığı şekliyle söyle:</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> “<i>Bu roman; toplumsal bunalımların temeline eğilen bütünlüğüyle; Timur – Yıldırım çatışmasından sonra parçalanma tehlikesine düşen bir imparatorluğu ve insanların umutsuzluğunu.. Kardeş kavgalarının acıklı sonuçlarını.. Bu kavgaların hangi fikirlere tohumluk ettiğini.. O fikirlerin eyleme dönüşmesini ve eylemin karşısında egemenlerin direniş ve davranışlarını anlatmaktadır.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i> <span class="goog-spellcheck-word">Simavnakadızade</span> Şeyh Bedrettin’i eksen alarak, doğuşunu, fikirlerine mayalık eden ortamı, eyleme dönüşen koşulları, eylemin ve eylemcilerin tutumlarını, olayların sosyal ve psikolojik konumunu belirginleştirerek, bütün bir toplumun öyküsüne dönüştürmektedir.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><o:p _moz-userdefined=""> </o:p> 555 yıl (*) öncesini, olaylarını, kişilerini okurken, dünün soluğunda, bugünü yaşayacağınızdan hiç kuşkumuz yok.</i>.”</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> (*) Kitabın ilk baskı tarihi 1973 olduğuna göre, yaklaşık 600 yıl öncesini anlatıyor.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p _moz-userdefined=""> </o:p> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Size ayrıca, kitabın Birinci bölümünden bir pasaj sunmak istedim.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> İnsanı öylesine içine alıp, uzun yolculuklara, geçmişe götürüyor ki, sonra da, bugünün o <span class="goog-spellcheck-word">geçmişden</span> çok da farklı olmadığını anlayıveriyor insan..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Sevgilerimle..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> * * *</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWlZoicHklpVh97Ciis1CWMEvL8vfP1ub_93zdGAaqZHhC_3uc9Un4BcBcau1ciPl_i2E41O-9N3Wqrz-F6W-aDALHAJx63rXkdzPOQXMwA4pyqRZ_tm7CFXqqMbn3Q7m9Ih4mHTxUMMo/s1600-h/azap_ortaklari_2010_1_21_27134.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWlZoicHklpVh97Ciis1CWMEvL8vfP1ub_93zdGAaqZHhC_3uc9Un4BcBcau1ciPl_i2E41O-9N3Wqrz-F6W-aDALHAJx63rXkdzPOQXMwA4pyqRZ_tm7CFXqqMbn3Q7m9Ih4mHTxUMMo/s1600/azap_ortaklari_2010_1_21_27134.jpg" /></a></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> […]</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Ve dahi sonunda, nice yağlı leşkeri var ise, tutsak eyledik.. Öylesine sessiz olup bitti ki bu işler, ben dahi şaşkalozluğumdan, çenemi açmayı unutmuşum. İsrail Gazi yiğiti, tezden toparlanıp, bizim Abdal’ı <span class="goog-spellcheck-word">şaplakladı</span>. <i>“Hadi bakalım” </i>diye buyurdu.. <i>“Naralan da, hisar içinde kendini güvenlikte sanıp, uykunun derinine dalmışları dök alana..”</i> O bunu deyende, duru mu Cavlak koldaşın.. Bir şaplak dahi ben yapıştırdım Abdal’ın akıl küpüne.. Beri bak <span class="goog-spellcheck-word">Tonus</span> baba uşağı, dedim. Narana kurt kuş titreyip, ödleri ağızlarına tırmanaraktan, kedi köpek dahi seğirtmezse, keyif anında babanın <span class="goog-spellcheck-word">kubarına</span> pislerim.. Daha ben sözümü bitirmemiştim ki, senin bu kubar sarhoşu oğlun, bir debelendi.. Bir iki çırpınıp horozlanaraktan bir böğürmeye başladı, he he hey!.. Zaten bu Abdal tayfasının, anacına geç Gazi babam.. Saçından tırnağına sıvan, gülüp geçer, kem söz sahibine bulaşır, diyerekten de, babasının sakalına ak düşmüş desen, delilenmeye oturur.. İşte yine öyle olup, ellerini ağzının kıyısına koymak gereğini bile duymaksızın bir başladı.. Ben kulaklarımı tıkamak zorunda kaldım. <i>“Hey Kayser uşağı, Sırp Kırması, Urun kafiri <span class="goog-spellcheck-word">Simavna</span> ahalisi!.. Kalkın bire hey!.. Orhan Gazi <span class="goog-spellcheck-word">Alplerinden</span>, Süleyman Paşa yiğitlerinden, <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Bey kolbaşılarından, <span class="goog-spellcheck-word">Tonus</span> Baba canlarından Koca İsrail Gazi geldi.. Titreyin hey!.. İne Bey aslanlarından, Yahşi Bey yamanlarından, <span class="goog-spellcheck-word">Tonus</span> Baba kulu Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span> bile geldi.. Dikilin hey!.. Köse <span class="goog-spellcheck-word">Mihal</span> zıpırlarından, Kalenderi kötülerinden, İsrail çopurlarından, Cavlak <span class="goog-spellcheck-word">Toga</span> bile geldi.. Zıplayın hey!.. Akçakoca kaplanlarından, Karamürsel toramanlarından, baş kesen, gövde biçen <span class="goog-spellcheck-word">Lenkoğlu</span> Döne bile geldi.. “</i> Bire sus, diyoruz.. yeter olsun, kötü cazgır.. Hisar ahalisi çoktan ayaklanıp, korkudan helanın yolunu şaşıraraktan yatağının ortalık yerine pisledi.. A’a.. Bilirsin Abdal zevzeğini.. Bir kez başladı mı <span class="goog-spellcheck-word">hönkürmeye</span>, zembereği boşalıp, ezberindeki tükeninceye sen olsan susturamazsın.. <i>“Balaban Bey tımarından, Bozüyük <span class="goog-spellcheck-word">hımarından</span>, burçlardan güzel baktıran, palasına kelle yıktıran Şahne Davut bile geldi.. Korkun hey!.. İsrail Gazinin göz bebeği, Abdal Boga’nın bilgi emeği, Kötü Cavlak’ın en güvenilir desteği, İnce Samsa bile geldi, hey!..”</i> diyor da, başka bir şey demiyor.. Samsa yakarır bir yandan, ben şamarlarım öte yandan.. Dinletebilen beri gelsin.. Belli ki at koşturduğumuz suskunlukta kurmuş bunları. Bir iyice ezberlemiş. Şimdi sırası, yeridir diye, dehliyor gemsiz at örneği. Sonunda, <span class="goog-spellcheck-word">aklındakiler</span> tükenmiş olmalı ki, ağzı açık kalakaldı. Biz, bir <span class="goog-spellcheck-word">baktığımızleyin</span> ne görelim; Hisar ahalisi, yarı cıbıl fırlamış ortalığa. Alan, insan korkusunun kümesi, adem yığınının harmanı olup, taşmış. Gelen ilkin, babalının açılmış ağzına öykünerek bir seyreyliyor bizi. Sonra ne olup bittiğini anlamak amacıyla, bakınıyor sersem sersem.. İsrail oğlumuz, söz anlatacak bir yetkiliyi aramakta kalabalığın ortasında. Sonunda iki kişiyi çekti beri yana; <i>“Varın, banınızı çağırın” </i>buyurdu.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">[…]</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">İki kişi önüme düştü. Hemen sağımızdaki eyvandan içeri daldık. Vardık ki, karı kızan toplaşmış. Kimi zırlar siyim siyim, kimi aygın baygın <span class="goog-spellcheck-word">höpürdemekte</span>.. Köşeğin biri ise, dört dönmekte.. Belli ki, pundunu bulsa savuşacak.. Hemen yakası toparlayaraktan, sen ban mısın, dedim.. Korkuyla gerildi yüzü.. Gözleri fır fır etti, yuvalarında.. Ne onayladı sorumu bir sözcük söyleyip, ne yadsıdı eylemiyle.. Ensesinden tutup sürükleyerekten, bizim babalının önüne fırlatıverdim, ban bu olsa gerektir, diye.. Babalı durur mu, hemen nacağa hamle eyledi. Belinden tutup, yana yatırdı ki, tavuk örneği boğazlaya.. O anda, Gazi İsrail’in ayakları dibine bir can yumağı <span class="goog-spellcheck-word">töperlendi</span>. Sarı saçları, oyluklarının çukurunu <span class="goog-spellcheck-word">yepeşlemekte</span>, ipek kuşlar gibi.. Acısı, sırtındaki bürümcekte titreşiyor.. Duruşu yapısıyla bir melek beyim.. Davranışı tutumuyla bir peri.. Tümümüz ağzı açık bakakalmışız.. Tanıksınızdır ki, her zaman nacak kullanmakta bir eşi daha bulunmayan Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span> bile, eli havada taşlaşmış.. Ben o an, ne düşündüm biliyor musun? Bu cariye öyle bir yere gönderilmeli ki, değeri biline.. – Durdu.. Evrenos’un kaşlarını çatarak, pot kırdığını belirtmesini gözledi. Hemen sürdürdü sözünü, - O pop, akılsız Cavlak.. Ahırda tımar düzmeyip, bey anacında olay anlattığını unutmayasın.. Kendine gel ve dahi aklını başına al.. Koca beyimizin keli kızarsa, cavlağını <span class="goog-spellcheck-word">şaplaklayıverir</span> ki, boynunu yerinden koparır.. – Evrenos’un kaşlarının açıldığını görende, düşündü.. Sonra anımsamış gibi sallanarak, konuştu. – Ne demekteydim? Hah, demekteydim ki, bir bulunmaz elmas parçası ki, yere düştüğü anda, ellerim kendiliğinden uzandı <span class="goog-spellcheck-word">kaldırmaklığa</span>.. Ne var ki, ilkin yumuşak, ağlamaklı bir ses durdurdu bizi.. <i>“Babamı bağışlayınız.” </i>dedi.. Ardından da, <i>“Orhangazi akıncılarının, karşı durmayanlara dokunmadıklarını duyardık. Haksızlıktan sakındıklarını işitirdik.. Yanıldık mı?”</i> diye <span class="goog-spellcheck-word">hörleyivermez</span> mi? Dikildik kaldık.. Ve dahi nefeslenen İsrail Gazi’nin işaretiyle, Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span>, korkudan yarı ölmüş ademi salıverdi. Sonra eğildi İsrail Gazimiz.. O ipek yumağını incitmekten sakınarak, omuzlarından tutup kaldırmak istedi. N’olduysa, o an oldu.. Kız, omuzlarının yumuşaklığında savaşçı elinin nasırını alazlayıp, doğruldu. <i>“Teşekkür ederim komutan.”</i> deyip, tutmaya komadan sarıldı boynuna İsrail’in. Ahalinin ve dahi bizlerin gözü önünde, <span class="goog-spellcheck-word">şappadanak</span> öpüverdi. Baktım Abdal kulun, ağzını şapırdataraktan beni dürtüklemekte. Hemen şaplağı yetiştirdim. Gayri bundan öteye, töremiz gereği bu kızı yağma payından silmek gerek.. Madem ortaklık yerde, kolbaşımızın kızlığını devşirmiştir, gayrısını yapabilemeyiz, dediğimde, bir sevinsin Abdal akılsızı.. <i></i>demez mi? Anla gayrı sen nasıl akılsızlara güvenip, kol kuruyorsun Koca <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">[…]</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Anlatılabilemez. Nice geveze olsa da, Cavlak <span class="goog-spellcheck-word">takımdaşın</span> dahi dillendiremedikten öte, anla olup biteni.. Sanki biz hisarı vurmamışız. Gerçekten gelin almaya gitmişiz. Sanki onlar, bayrak dikip, at koşturmuşlar gitmemiz için.. Baktık ki, böyle pek bir iyi kaynaşılmakta.. Ben başta olmak üzere, yağma payımızı ödül olarak bıraktık oğulluğunla, gelinine.. Sonradan dedik ki, tutsakları götürsek ve dahi durumu baştan sona bir bir anlatsak. <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi Beyimiz de kendi payından ve dahi öteki beylerimizin payından geçer, üstüne üstlük armağan dahi verir.. Bu yüzden, sana, <span class="goog-spellcheck-word">Simavna</span> hisarının fethedildiği ve dahi Al Osman beyliğinin has bir malı olduğunu onurla duyururuz. Ne var ki, hiç yağma alınmadığını, hisardan salt askerlerin tutsak edildiğini de bilgine sunarız..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Daha sözünü bitirmeden, zıpladı <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi..</div><div></div><div></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Bire ettiğin nice iştir? Beylik payını kim bağışlayabilmiş ki, biz vaz gelelim?.. Tez, sıçra git. Tez getir beylik payını.. Yoksa olacakları kendin bilirsin..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;">Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span> hiç söze karışmamıştı. <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> öfkelenince, bir adım attı.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Baka Bey karındaşımız.. Töreleri yasalar, birlikte <span class="goog-spellcheck-word">koduk</span> biz. Alnımızın teri, nacağımızın hakkı olaraktan.. Hiçbir yasamızı, hiçbir töremizi bozabilmeyiz.. Baştan buyruldu ki, güzellikle elde edilen yerden yağma tutulmayacak, çapul aranmayacaktır. Toprağı bol olsun Osman Gazi yoldaşımız dahi, bunu böylece belirtmedi mi? Şimdi sen nice <span class="goog-spellcheck-word">Beybaşı</span> olasın ki vaz gelinmiş yağmadan pay isteyesin?..</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Bire köşek Abdal, vaz gelinmiş yağmadan pay isteyen mi var? İşte Cavlak yoldaşının belirttiğine göre yağmayı toplamışsınız. Sonra paylaşmışsınız. Bey payını, alp hakkını gözetmişsiniz. Ondan öte, bir kişiye <span class="goog-spellcheck-word">armağanlamak</span> neyin nesidir? Bu töreyi yıkmaktır ve dahi cezalandırılması gerekli bir suçtur..</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Biz sandık ki, Koca <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span>, bizim hatırımıza hileyle alınmış bir kalenin, yağmasız <span class="goog-spellcheck-word">vireyle</span> teslim olduğunu yazacaktır deftere. Adına öyle davrandık ve dahi istedik ki, İsrail karındaşımıza, bir buyruk yazıp, bir sancak göndere. Ve dahi, diye ki; Kolbaşılarımdan İsrail Gazi, <span class="goog-spellcheck-word">Simavna</span> kalesi kadılığına, Şahne Davut ise yasavulluğuna atanmıştır. Samsa, <span class="goog-spellcheck-word">Lenkoğlu</span>, Cavlak <span class="goog-spellcheck-word">Toga</span> ile Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span> kullarım da, yeni hisarlar almak üzere görevlendirilmişlerdir..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> <o:p _moz-userdefined=""></o:p><span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi yeniden oturdu.. Sakallarını sıvazlayarak anılara döndü. <span class="goog-spellcheck-word">Toga</span> ve Boga’yla çıktığı Anadolu akınları. Bilecik, Bursa kavgaları geçti aklından. O zaman nasıllarsa, yine değişmeden sürdürüyorlar uğraşı.. Kocamadan, yılmadan.. Kendisi gibi.. İsteseler şimdi onlar da, kendi durumunda olur, buyruk verir, bey atarlardı.. Yeryüzünde savaşmaktan başka işlev olmadığı düşüncesiyle, hiçbir Beylik ödevini yükümlenmezlerdi nedense.. Bu yüzden, bunları kırmak mümkün değil..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Akıncılık yasası adına ne yazılmışsa Söğüt Beyliğinde, tümünde imzaları vardı.. Şimdi kırarsa onları, bir daha birlikte vuruşmazlar. Kararlı oldukları belli. Şimdiye değin kaç kez takım başı değiştirdiler. Akıllarına eserse, çekip giderler, kimseden buyruk almadan. Keyifleri dilerse, doğru Bey yanına varıp, dilediklerini söyler, kendi başlarının buyruğunu kendileri verirler.</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Tanınmış iki alp, saygı uyandıran iki yoldaştılar.. Koldan kola, takımdan takıma aktarırlar kendi dilediklerince. Şimdi bir ters söz etse, küserler.. Alttan aldı, yiğitlerine saygı duymanın bilinciyle..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.25pt;">- Biz burada, Orhan Bey adına görev yapıp, beyliğin çıkarını korumakla yükümlüyüz. Ettiğiniz iş, bizi zora koşar gibime gelmektedir yoldaşlar. Hani alınmayın, kırılmayın ama, bildiğim bir işi söylemekten vazgelmem, zarar verir beyliğimize.</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;">Cavlak Toga’nın tepesi atıyordu. <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi iyi bilir bunu. Çıplak kafası kızarmaya,</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">etsiz yüzü seğirmeye başladı. Abdal, yoldaşını böyle gördü mü, <span class="goog-spellcheck-word">edepsizlenir</span> ki, gayrı ağzından çıkanı bilmeyesiye.. Bunu da çok görmüştür <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Bey.. Hatta, bırakınız karşısında bir akıncı beyinin bulunmasını, doğrudan Orhan Gazi Paşa, sayıp döker içindekini. Beymiş, başbuğmuş dinlemeksizin..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;">Bu yüzden, daha Cavlak, sesini çıkarmadan sürdürdü sözünü.</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> - Ne var ki, bu kez karşımda töreyi uyguladıkları ve dahi hisarın kendiliğinden teslim olduğunu, hatta beyinin, bey kızının Müslüman olup, kolbaşımız İsrail Gazi’nin haremine girdiğini belirleyen iki yoldaşım bulunmaktadır. Bu yüzden, ben de Beye gidecek nameme yazarım ki, <span class="goog-spellcheck-word">Simavna</span> hisarından yağma payı alınmamıştır..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Yüzü güldü Cavlak’ın.. Keyifle eğildi <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi’nin önünde.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Ben de, bir yanlış iş yaptık; Gazi koldaşımızı kırdık ki, keyfini kaçırdık demekteydim kendim kendime..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;">Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span> arada olup biteni hiç sezinlememiş gibi üsteledi;</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 53.25pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;">-<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Bir noksanlık kaldı sanırsam Gazi yoldaş..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;"><span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span>, şaşkınlıkla baktı Boga’ya,</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 53.25pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Hiçbir noksanlık kaldığını sanmam. Ne söyledinizse, nameye onu yazacağımı belirttim. Dedim ki, Beylik ve dahi <span class="goog-spellcheck-word">takımbaşılık</span> paylarından vaz geline. Çapul ve yağmadan <span class="goog-spellcheck-word">Simavna</span> hisarı bağışık bırakıla..</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 53.25pt; text-align: left; text-indent: -18pt;">Abdal, bacaklarını ayırdı. Anlamsız anlamsız baktı <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi’nin yüzüne. Ağzını açtı.Yutkundu hemen ardından. Başını sallayarak, yeniden dikildi. </div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>İyi bire.. Ben de derim ki, asıl noksanlık buradadır işte.. Cavlak yoldaşım buyurmuştur ki az önce, biz senin adına İsrail Gazi kolbaşımızı, Simavna’ya kadı olarak atadır ve dahi beratını mübarek elinden <span class="goog-spellcheck-word">almaklığa</span>, kendimiz geldik..</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> kaşlarını çattı bir an. Düşünmeye daldı. <i>“Kendi başlarına iş yapılır yapılmaya. Hem de yapanı Cavlak Toga’yla, Abdal <span class="goog-spellcheck-word">Boga</span> olursa alkışlanır bile.. Ama beylik hakkına, adam görevlendirme yetkisine karışılmamak gerekmez mi? Ne var ki, şimdiye ne yapmışlarsa, doğruluğu anlaşılmış bu iki koca’nın bu kez yaptığı da doğrudur. Nasılsa birini atamayacak mı? Üstelik nasılsa, hisar alındığında kadılık için İsrail’i düşünmedi mi? Niye bir ayrı kol kurup, başına geçirdi o’nu?.. Bunlar kendinden önce davrandığı için mi, kızıyor? Kızmaması gerek. Ne var ki, Abdal öfkelenmeye başladı. Az biraz daha kızdırıp, beratı ondan sonra vermeli..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;"><i> Ah, İne, Karaoğlan, Timurtaş, Karamürsel ve Samsa beyler burada olmalılar, Abdal<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i>Boga’nın öfkelenmesini seyreylemelilerdi ki..”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> Cavlak, <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi’nin aklından geçenleri sezmişti.. Savaşçılığın verdiği bir içgüdüsüyle, yıllar boyu yoldaşlık ettiği kişinin, can yoldaşıyla biraz oynaşacağını anlayarak, keyiflendi..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;"> <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span>, söylenenleri hiç duymamış gibi değiştirdi tartışmayı.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Uzak yoldan geldiniz. Bize bir hisar kazandırdınız. Yorgun olmalısınız. Hele oturun. Bir doyunup, serinleyin. Sen de akılsız Abdal yoldaşım, az biraz nefeslen <span class="goog-spellcheck-word">kubarını</span>. Az biraz ıslat <span class="goog-spellcheck-word">şarabla</span> dudaklarını..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;">Abdal, sorunun büsbütün unutulacağından kuşkuya düştü.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Beri bak <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Kocası.. Bizim sözümüz bey sözü değildir ki, altımızdan çıka.Ve dahi gerektiğinde değiştirilip, döndürüle.. Cavlak <span class="goog-spellcheck-word">Toga</span> yoldaşımla, İsrail’e kadılığı, Davut’a yasavulluğu vermiş gelmişiz. <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Bey denilen köşek adına.. Şimdi burada söz döndürüldü, berat unutuldu mu, biz bir dahi gaziler arasına giremez, hisarlar önünde dolanabilemeziz..</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Bire sözü veren sizsiniz. Bana danışmadan söz vermek haddiniz midir ki, şimdi gelmiş bana çıkışmaktasınız.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>İyi bire.. Biz derdik ki her zaman, bu beyler arasında ağzı suratının ortasında olan bir tek <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span> Gazi yoldaşımız kalmıştır. Güveneceğimiz, bizi anlayacak ve dahi yaptığımız işi değerlendirecek bir o vardır.. Yanıldık mı? Seninki de onlarınki gibi, yellendikçe şaşkalozlaşıyor mu?</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 53.25pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;">-<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Ben de derim ki, siz benim adıma nasıl atamada bulunursunuz?</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWlZoicHklpVh97Ciis1CWMEvL8vfP1ub_93zdGAaqZHhC_3uc9Un4BcBcau1ciPl_i2E41O-9N3Wqrz-F6W-aDALHAJx63rXkdzPOQXMwA4pyqRZ_tm7CFXqqMbn3Q7m9Ih4mHTxUMMo/s1600-h/azap_ortaklari_2010_1_21_27134.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a></div><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFTI86veB3M7Vl6K2LFI_36Pepi_747NdhG9Kai4g5guBf_Lp6aaXUeGlMw-iE8W8AbRLAEfTQvQK3ZF2ZK3BrXmUPHQ7B9a3N09xanSV2aE6T_DlMahGWh6VUOB7FuXLhQEEpDOvVL5I/s1600-h/EROLTOYTEK.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br />
</a></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> -<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Bire bulunduksa n’olmuş? Yeri gelmiştir ki, biz Osman ve dahi Orhan Gazi adına atamada bulunmuşuzdur da, berat istediğimizde böyle umducu gibi yakartmamıştır bizi. Yazıyı yazıp, mührünü basaraktan yollamıştır kendi ulaklarıyla. Şimdi sen mi yetkiden, görevden söz edip, geri <span class="goog-spellcheck-word">döndereceksin</span> bizi kötü <span class="goog-spellcheck-word">Evrenos</span>.. Bil ki, şarap ve dahi kubar da çekmem, bir lokma ekmeğini da yemem. Konağın önünde alırım curamı elime, tüm <span class="goog-spellcheck-word">Urumeline</span> seni <span class="goog-spellcheck-word">rüsvay</span> edinceye, taşlama düzerim..</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 53.25pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;">-<span style="font-family: "Times New Roman"; font-size-adjust: none; font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span>Dur bire kötü ozan.. Siz ne istediniz de yapmadım ben? Hadi çıkarın <span class="goog-spellcheck-word">atama</span></div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">belgesini. Nasılsa gelmeden onu da hazırlamışsınızdır. Basayım mührü de, uğursuz ağzınızdan kurtarayım yakamı.</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;">Yüzleri gülüverdi. Cavlak, kuşağının arasından atama belgesini çıkardı. Uzattı..</div><div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.25pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">[…]</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-80856610645326135602010-03-17T16:26:00.000+02:002010-03-17T16:26:49.277+02:00Öldüğünüzde blogunuz veya facebookunuz kime kalacak?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHCQmZPpdI3IyZIHFkgHvxfwlX1IiJsYtMWzcxo4zeECbYSHv1qid3_P7khYnAnnValCoUQR2Y941Ya9cid-4koIxo5wE6jtVnKGSjrdLwm7z8Hh1pdhOIJqE-ifitcw1yBlNaw9sKd5xo/s1600-h/515_NewsFea.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHCQmZPpdI3IyZIHFkgHvxfwlX1IiJsYtMWzcxo4zeECbYSHv1qid3_P7khYnAnnValCoUQR2Y941Ya9cid-4koIxo5wE6jtVnKGSjrdLwm7z8Hh1pdhOIJqE-ifitcw1yBlNaw9sKd5xo/s200/515_NewsFea.jpg" width="183" /></a></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Hiç düşündünüz mü, aklınıza geldi mi hiç?.. Tutmuş olduğunuz bloglara yazdıklarınız, kayıt olduğunuz sosyal paylaşım sitelerinde paylaştıklarınız, e-posta adresleriniz ve bu adreslerden yaptığınız yazışmalarınız, tüm bunlar ve internette sizin olan şeyler, siz öldükten sonra ne olacak?.. Mesela, facebook’da, twitter’da, ve benzeri bir sürü yerde yazdığınız güzel, çirkin, utanılası, utanılmaması şeyler..Bunları hiç düşündünüz mü? Ben şahsen hiç düşünmedim.. Aklıma dahi gelmedi böyle bir şey.. Fakat, <b>Av. M. Gökhan Ahi’nin</b> aklına gelmiş, bizim adımıza düşünmüş ve <a href="http://www.bilisimhukuk.com/2010/03/olurseniz-dijital-varliginiz-kime-kalacak/">“Ölürseniz dijital varlığınız kime kalacak?”</a> diye sorgulamış ve nelerin yapılıp, nelerin yapılmadığını açıklamış bu yazısında.</div><div> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ben şahsen, tüm bu internet aleminde hangi blog, site, forum vs. de kullandığım kullanıcı adı ve şifrelerimi evlendikten sonra eşime, çocuklarım olursa onlara bırakmayı düşünüyorum. İnternette yaptığım yaramazlıkları ben öldükten sonra görmelerinde bence bir sakıncası yok. Nasıl olsa, mahşer günü hepimiz bir birimizin her yaptığını öğrenmeyecek miyiz? O zaman öğreneceğimize göre; yaşarken belki utandığımız için açıklayamadığımız özellerimizi, öldükten sonra, sadece sevdiklerimize açmamızda ben bir sakınca görmüyorum.</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3_mQdhev1h8yCbGHWZCibGZDmeDc8d8Pyd0fNiqe59oKNWqQxftSlRSCvlm246hIeeD-Fh4I7Q97QMg49W_l4XlBG8VV4t17JunncjMpyVzcuxBah0SFvlfmHEgcTPi2V-BBPk0BFJWiP/s1600-h/The_internet_by_AmericanSamurai.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3_mQdhev1h8yCbGHWZCibGZDmeDc8d8Pyd0fNiqe59oKNWqQxftSlRSCvlm246hIeeD-Fh4I7Q97QMg49W_l4XlBG8VV4t17JunncjMpyVzcuxBah0SFvlfmHEgcTPi2V-BBPk0BFJWiP/s200/The_internet_by_AmericanSamurai.jpg" width="200" /></a></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Benim asıl bahsetmek istediğim konu, internette yaşanan diğer olumsuzluklar. Bazı insanların(!) aldıkları bir dijital kimliğin arkasına saklanarak, başka insanları kandırma, başka insanlardan aldıkları özel bilgileri kötü amaçlar için kullanmaları, hatta kendilerinin açıklamadığı bilgileri, onların siteleri veya e-posta adreslerinin şifrelerini kırarak, onlar adına işlem yapmaları, çeşitli arkadaşlık siteleri ve hatta porno sitelerine onların adıyla ve onların resimlerini kullanarak üye olmaları gibi, insanların kendilerin yapmadıkları, akılarından dahi geçirmedikleri şeyleri yaparak kişileri zor durumda bırakmaktadırlar.</div><div> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><a href="http://www.aksam.com.tr/2010/03/05/haber/guncel/10107/kimlikler_sanal_satista.html">AKŞAM Gazetesindeki bir habere göre</a>, “<b><i>Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü'nde bulunması gereken, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ndeki milyonlarca kişisel veri, internete sızdı</i></b>.” deniyor. <b>50 Milyon kişinin </b>kayıtlarına ulaşıldığını ve bu bilgilerin bazı kişilere pazarlandığı öne sürülmekte bu haberde. Şimdi, birileri bu siteden bazı özellikler belirleyerek, bir kimlik oluşturmak isteyecek ve bu malum site de şansınıza sizin kimlik bilgilerinizi o şahsa az bir para karşılığı satacak. Ondan sonra da, vay başınıza gelenlere!.. Başınıza gelebilecekleri düşünmek bile istemezsiniz. Çünkü, aklınızın ucundan bile geçmeyecek olaylar gelebilir şu dertsiz başınıza. Allah korusun diyorum.. Başka söyleyecek bir şey düşünemiyorum bile..</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Peki, Facebook üyesisin ve orada bir çok arkadaş edindin. Ama, bunların çoğunu sahiden yani gerçek hayatta tanımıyorsun. Sadece, orada edindiğin bilgilerle tanıyorsun. Ayrıca, merak da ediyorsun, bu arkadaşlarından kimler senin profiline gelip tıkladı, kimler seni inceledi diye. Ve bir gün sana bir arkadaşından bir uygulama önerisi geliyor. Aa, çok iyi bir şeymiş diye hemen atlıyorsun üstüne. <a href="http://www.aksam.com.tr/2010/03/17/haber/teknoloji/717/profiline_kimin_baktigini_merak_edenler_dikkat__.html">“Profilime kim bakmış”</a> diye bir uygulamayı kim istemez.. Herkes ister tabi de, ancak güvenlik şirketi <b>Trend Micro</b>, bu tür uygulamaların yalan olduğunu ve bunun mümkün olmadığını vurguluyor.</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Peki ya internette yayınladığınız gerçek fotoğraflarınız. Bunların başkalarının elinde ne hale dönüştüğünü biliyor musunuz? Sizin bilhassa body veya mayolu fotoğrafınız varsa internette, yandığınızın resmidir. “<i>Acaba ben böyle bir resim çektirdim mi?</i> ” diye, düşünüp durursunuz ki, Havva anamız kılığında resim çektirmeyeceğiniz bile aklınıza gelmez. Ama, bunlar başkalarının aklına düşebilir ve siz bundan sorumlu olmadığınızı söyleseniz bile, kimse size inanmayacaktır ve “<i>Vay be! Kadına bak, hem böyle pozlar verip, şimdi de inkar ediyor.”</i> derler. <b>Photoshop</b>’un nelere kâdir olduğunu bilmiyorsanız, alın size bir <a href="http://www.metacafe.com/watch/400249/photoshop_x_ray_trick_see_through_clothes/">Photoshop X-ray Trick</a> örneği..</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Valla ben onu bunu bilmem.. Eğer bu sanal ortamda gerçek kimliğinizin ortaya çıkmasını istemiyorsanız, sizin siz olduğunu gösterecek, ima edecek hiçbir bilgiyi hiç kimseyle ama hiç kimseyle paylaşmayın. Ve eğer gerçek kimliğiniz ve gerçek resminizle internette dolaşıyorsanız, her türlü kötü duruma hazırlıklı olun. Ya da, sosyal paylaşım sitelerinden uzak durun. Eğer, zaten ünlü biri olup, resimleriniz piyasada dolaşmıyorsa. </div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Benden bu konuda şimdilik bu kadar. Çünkü, bu konunun sonu yok.. Ne kadar uzatıp, araştırırsan, altından daha neler çıkıyor ki, anlatmakla bitmez. O nedenle, herkes kendi güvenliğinden sorumlu.. Benden hatırlatması.. </div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Herkese güvenlikli bir internet ortamı, sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilerim..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Sevgilerimle..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Arzu BREDA<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Resimler : <a href="http://fc05.deviantart.net/fs51/f/2009/271/4/5/The_internet_by_AmericanSamurai.jpg">devianArt</a> ve <a href="http://www.bilisimhukuk.com/wp-content/uploads/cache/515_NewsFea.jpg">bilisimhukuk</a></div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-91650797276195271312010-03-12T11:14:00.004+02:002010-03-13T01:34:57.217+02:00YÜZÜNÜZDE KÜÇÜK BİR GÜLÜMSEME..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="MsoNormal"><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://www3.bobiler.org/upload/photographs/189437475j.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="http://www3.bobiler.org/upload/photographs/189437475j.gif" width="400" /></a></div><br />
Sevgili okurlarım, şimdi arkanıza yaslanın ve sizler için seçtiğim birkaç fıkrayı okuyarak, gülümsemeye çalışın.. </div></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ne kadar gülümsetebileceğimden emin değilim ama, amacım bu stresli günler içinde, birazcık da olsa, gülümsemenizi sağlamak..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Şimdi geçelim fıkralara.. Önce, bir Bektaşi’ye kulak verelim;<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Bektaşi’ye bir gün sormuşlar;<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Gelse bir dilberi ahu,<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Olsa savm-ı ramazan,<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Dilber-i ahu mu efdaldir,<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Yoksa savm-ı ramazan mı?<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Bektaşi cevap verir;<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Fırsatı fevk etme zinhar,<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Sür sefasın dilberin,<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Olur kazası savmın,<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: left;"> Olmaz kazası dilberin....<o:p></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><b>* * *<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Ardından da, dinsel bir fıkra gelsin;<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>ATEİST<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. ‘Evrim ne güzellikler yaratıyor!’ diye düşünüp, mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama, her arkasına bakışında ayının daha da yaklaşmakta olduğunu fark ediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki bir dala takılıp düşmüş, ayı adamın üzerine atlamış ve pençesini kaldırmış. Ayı tam pençesini indirmek üzereyken, adam; "ALLAHIM!” diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı pençesi havada donmuş kalmış, ormandaki nehir bile akmaz olmuş bir anda. Orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık huzmesi adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama;<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">"Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş.<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Adam, utanç içinde: Biliyorum, bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık ama, beni dindar yapmayacaksan, bari AYIYI DİNDAR yapmanı istememi kabul eder misin." demiş<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İlahi ses : Pekala, bu isteğini yerine getireceğim." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya başlamış ve her şey eski haline dönmüş. Ayı da tekrar canlanmış ve iki pençesini de göğe doğru çevirmiş ve konuşmaya başlamış;<o:p></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">"ALLAHIM, senin rızkınla orucumu açıyorum. Hamdolsun bana verdiğin nimetlere...<o:p></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
* * *</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Şimdi de, bir tecavüz fıkrası ki, kimin kime tecavüz edeceği belli değil..<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>TECAVÜZ<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Belgrad Ormanında bir akşam üstü;</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Nihahahah!!.. Boşuna kıpraşma yavrum. Elimden kurtulamazsın.. Bağırmakta fayda etmez. Bu ormanda seni kimseler duyamaz. Sen iyisi mi, meşhur sözü hatırla ve rahatla. ‘Tecavüz kaçınılmazsa uzan keyfine bak’ dermiş eskiler. .Heheheheh..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Sen şimdi bana tecavüz mü edeceksin?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Yok! Nasihat edicem.Tabii ki tecavüz edicem.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Eminsin yani!.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Tabii eminim, artık tecavüz etmek suç bile değil, güzelim. Tecavüzü ediyorsun, sonra tecavüze uğrayan kız, çaresiz seninle evlenmek zorunda kalıyor ve sen de yırtıyorsun.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Demek yırtıyorsun? O zaman, gel yırt bakalım!. Hatta, sen zahmet etme, ben yırtayım üstümü başımı. Nasıl olsa yenisini sen alacaksın!.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ne diyon sen bacım?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Bu ayakkabıları da parçalayabilir miyim? Bıktım kaç senedir giymekten.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ohoooo!!.Amma da konuştun ya!.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Evet, ben biraz fazla konuşurum. Şimdiden alışsan iyi olur. Malum, bir ömür aynı evi paylaşıcaz. Haa bi de unutmadan söyliyim, ben uyurken dişlerimi gıcırdatırım, sonra söylemedin deme.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Anlaşıldı, sen beni lafa tutup, kaçmayı planlıyon ama, yemezler.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Kim kaçacak? Ben mi? Bence birazdan sen kaçıcan, müstakbel kocacığım. Önce şunu söyliyim, bizde nişanı da düğünü de erkek tarafı yapar, bilesin. Nişanda 3 burma bilezik, bir altın saat, 5 metrede altın kordon..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ohaaaaa!!!..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Bence, ‘oha’ joker hakkını hemen kullanma. Çünkü, daha düğünde isteyeceklerimi sıralamadım.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ne düğünü ya?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Aaaa düğünsüz hayatta evlenmem. Özel gelinlik isterim, ayrıca ablamların o gece giyeceği tuvaletler de bizzat ellerinden öper.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ablanlar mı?!?!</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Evet, bizde adetler böyle. Sen sormadan söyliyim, benim 4 ablam var. Sonra, düğün salonda olucak. Havayi fişek gösterisi isterim. 5 bilezik isterim, tek taş pırlanta yüzük isterim, yurt dışında balayı isterim, kirada oturmam ev isterim, İtalyan mobilya isterim.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Yeteeeeerrrrrrr!!!.. Bacım ne yaptın ya?? Ben mi sana tecavüz ediyom, sen mi bana tecavüz ediyon, karıştırdım ha!! Ne bu be??</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Valla canın isterse, kocacığım.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ne kocası be?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Tecavüz edicen ya, o bakımdan..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Tövbe!!.. Tövbe, vazgeçtim. Ben aklımı peynir ekmekle yemedim. Tecavüzün cezası kalkmamış, aksine artmış. Bundan ala ceza mı olur?! Şu dakikadan itibaren dünya ahret bacımsın. Kalk yürü, eve bırakayım seni. Ulan bi tecavüz etme zevkimiz vardı, onunda içine ettiler, iyi mi?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">* * *</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Şimdi de, bir Hıristiyan web sitesinde yapılan yarışmayla birinci seçilen fıkraya sıra geldi. Bu fıkranın bir tanıtım başlığı var. Sonra fıkraya geçiyor</b>.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"> <b>EN KOMİK SEÇİLEN DİNİ FIKRA<o:p></o:p></b></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Hıristiyanların web sitesi ‘Ship of Fools’, bir yarışmayla en komik dini fırkayı seçti. İngiliz Guardian Gazetesi’nin haberine göre, Hıristiyan, İslam, Musevi dini mensuplarıyla, ateist ve agnostikler, yarışmaya tam 951 fıkra yolladılar.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Site okuyucuları da en komik dini fıkrayı oylarıyla seçtiler. Müslüman ve Musevilerin fıkraları, hakaret olarak algılanabileceği kaygısıyla yayınlanmadı. Birinci seçilen fıkra şöyle:</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Köprüden geçmekte olan ‘yobaz’, bir adamın intihar etmek üzere olduğunu görür. Koşarak yanına gelir ve “Dur, sakın yapma!..” der. Adam, “Neden?..” deyince yobaz, “Yaşamak için birçok neden var..” karşılığını verir ve aralarında şu konuşma geçer:</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Dindar mısın?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Evet.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ben de... Hıristiyan mısın, Budist mi?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Hıristiyan.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ben de... Katolik mi, yoksa Protestan mısın?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Protestan.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ben de... Episkopal mi, yoksa Baptist misin?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Baptist.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ooo, ben de... Tanrının Baptist Kilisesi’nin mi, yoksa İsa’nın Baptist Kilisesi’nin mi üyesisin?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Tanrının Baptist Kilisesi’nin.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ben de... Tanrı’nın reformcu Baptist Kilisesi mi, Tanrı’nın orijinal Baptist Kilisesi mi?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Tanrı’nın reformcu Baptist Kilisesi.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- Ben de... 1879 tarihli mi, yoksa 1915 tarihli reformdan yanasın?</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">- 1915.</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yobaz, ‘Vay kafir vay’ diyerek adamı köprüden aşağı iter!</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">* * *</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Okumanızı istediğim daha birkaç fıkra daha vardı ama, post çok uzun olup sıkılırsınız diye başka sefere bıraktım onları da..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Umarım yüzünüzde, küçük de olsa bir gülümseme oluşmuştur..</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yüzünüzden gülümseme hiçbir zaman eskimesin dileklerimle,</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Sevgiler sunarım..</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-15540027785058348332010-03-08T18:15:00.000+02:002010-03-08T18:15:55.887+02:00BU NASIL BİR SEVGİ KANITLAMAK?..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil1U-UChhipRdL73D-1Bu6cmoh9L6jDKgoCTWw9tBvfXkVACvTKMbZOCN5NtBcOaM_7nnGxLPK8Dn6bJsMJ5FCeOvmX0vzrQzG4huodTw7EbiO6u-lq0xkqQCDmtZYVuskZKRQfF4OBz3k/s1600-h/565983044_3e36e0c1ee_m.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil1U-UChhipRdL73D-1Bu6cmoh9L6jDKgoCTWw9tBvfXkVACvTKMbZOCN5NtBcOaM_7nnGxLPK8Dn6bJsMJ5FCeOvmX0vzrQzG4huodTw7EbiO6u-lq0xkqQCDmtZYVuskZKRQfF4OBz3k/s320/565983044_3e36e0c1ee_m.jpg" width="320" /></a></div><div style="color: #0b5394;"><span style="font-size: large;"><b>2030 yılından güncel bir öykü..</b></span></div><br />
<div style="text-align: justify;">Sıcak, yapışkan yaz günü, cezaevinin kapısı... Mavi gömleğinin sırtı şimdiden laciverde dönmüş terli bir adam, bavuluyla çıkıp bakar gökyüzüne: Tek bulut yoktur.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Eski bir müdür yardımcısı olan adam, âşık olduğu ana sınıfı öğretmenini öğrencilerin gözü önünde öldüreli yirmi yıl geçmiştir. Yıllarca tımarhaneyle cezaevi arasında mekik dokuduktan sonra nasıl olmuşsa, şartlı tahliyesine karar verilmiştir.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Adam artık özgürdür ama durumu kavramakta güçlük çekmektedir. Sendeleyen bilinci yirmi yılda iyice körelmiş olduğundan, kendisini dışarıda neyin beklediği hakkında en küçük bir fikri yoktur.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">***</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Cezaevi kapısının karşısında gri bir araba ve yirmili yaşlarda iki adam görür. Kim olduklarını çıkaramaz. Gençlerden biri arabanın kapısını açar. Binmesi gerektiğini anlar adam.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">İri kıyım gencin kullandığı arabayla saatlerce yol alırlar. Bu arada hava kararmıştır. Asfalttan sapıp ışıksız ara yollara girerler. Cezaevinden çıkmış adamın gözlerinde herhangi bir ifade yoktur. Karanlığa öylece bakmaktadır.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">***</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Dar ve karanlık yollardan sonra, nihayet bir kır evinin önünde dururlar. Büyükçe bir evdir burası, veranda lambasının altında gölgeler vardır. İri kıyım genç arka kapısını açar arabanın, adamın inmesi gerekmektedir.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Verandada kadınlı erkekli yirmi kişi görür. Konuşmadan bakarlar adama. Ampulün solgun ışığıyla aydınlanan yüzünde ilk defa korktuğunu belli eden bir ifade belirir. Kimdir bu insanlar? Ona ne yapacaklardır?</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">“Korkma...” der, bir kadın: “Biz o gün sınıfta olan öğrencileriz. O zaman altı yaşındaydık. Öğretmenimize onu sevdiğini söyleyerek ateş etmeni, sonra da bıçaklamanı gördük ve unutmadık. Bu yüzden kimseye ’seni seviyorum’diyemedik hayatımızda. Bize söyleyen herkesten de korktuk. Buna yol açan kişiyi tanımak için yıllarca bekledik seni.”</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Adam neyle karşı karşıya olduğunu anlamıştır. Oradan sağ çıkamayacağını düşünmeye başlar. Başı dönmektedir, oturmak için izin ister, bir sandalye gösterirler.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">“Korkma...” der aynı kadın: “Biz seni affetmeye çoktan karar verdik. Sabaha evinde olacaksın. Ama seni o halinle başımıza müdür yardımcısı diye koyanlarla savaşımız sürecek. Sonuna kadar. Şimdi söyle, aç mısın?”</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Kadının gözlerine bakamaz, başını çevirir adam. Kır evinin hemen önünde, gece kara bir duvar gibi yükselmektedir.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="color: #cc0000; text-align: justify;"><a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=2030_yilindan_guncel_bir_oyku&tarih=08.03.2010&Newsid=292017&Categoryid=4&wid=141"><b>Tuna KİREMİTÇİ / GAZETE VATAN</b></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> * * *</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">İstanbul Bağcılar’da görev yaptığı İTO İlköğretim Okulu’nda Müdür Yardımcısı Ekrem Şavran’ın, aynı okulun Ana Sınıfında, 20 tane küçük çocuğun gözleri önünde, öğretmenleri Derya Çakır'ı tabancayla ateş ettikten sonra boğazını keserek katlettiğini, haberlerde duymuş veya okumuşsunuzdur.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Müdür Yardımcısı Ekrem Şavran'ın savcılıkta verdiği ifade de; "Derya'yı vurduktan sonra, öğrencilere dönerek, 'Derya hocayı ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz' dedim" şeklinde konuşmuş. Ayrıca, "Kendime de sıkacaktım ancak silah bir türlü ateş almadı" diyerek de, ne kadar masumane, sadece aşk ve sevgi ile bu cinayeti işlediğini belirtiyor.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Şimdi, 25 yaşında yaşamının baharında olan bir genç kız toprağın altında, diğeri ise kimbilir ne hafifletici sebepler uydurularak, kısa bir süre sonra aramıza dönmek üzere cezaevinde.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Fakat, kanlı bir cinayete gözleri ile tanık olan 20 tane küçük çocuğun yaşadıkları bu travma ne olacak?.. Bu travmadan nasıl kurtulabilecek bu 20 tane körpe beyin?.. <b>Tuna Kiremitçi</b>'nin sözleriyle, nasıl "seni seviyorum" diyebilecek bu çocuklar büyüdükleri vakit bile?..</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Asıl sorgulanması gereken bu olmalı kanımca..</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4k306NeRymBq9E1IMuHMHzCmRBtYBlwo2pozA_HjKk_w55cPkNX_cd25yUdj7_8M7jhB6hWLCNQaM1N76Q2YGG-OZ13-97vl7bQDlG1PDrBjrgYzM3-89tzRGkwKzuX2dGaNy7odk78g4/s1600-h/spaceball.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4k306NeRymBq9E1IMuHMHzCmRBtYBlwo2pozA_HjKk_w55cPkNX_cd25yUdj7_8M7jhB6hWLCNQaM1N76Q2YGG-OZ13-97vl7bQDlG1PDrBjrgYzM3-89tzRGkwKzuX2dGaNy7odk78g4/s1600/spaceball.png" /></a></div><br />
<div style="color: #666666;"><a href="http://farm2.static.flickr.com/1355/565983044_3e36e0c1ee_m.jpg"> Resim</a></div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-65173951032566821442010-02-26T15:18:00.000+02:002010-02-26T15:22:36.650+02:00GAZ PEDALI İLE FRENİN ÖLÜMSÜZ AŞKI<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6qz5MWUoxXedWwNz60N5uPI_9d_3IjKIX9kV3whBYz2FnjPjqVKitV0MMKeFTt45GcTUs57fJjux09glePjH6Cw7a4WvYv390ZkVRdiiIZCBF0gYPp7Dv-u7yHMWrKdhqy5YFVwOMzXri/s1600-h/IM002421.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6qz5MWUoxXedWwNz60N5uPI_9d_3IjKIX9kV3whBYz2FnjPjqVKitV0MMKeFTt45GcTUs57fJjux09glePjH6Cw7a4WvYv390ZkVRdiiIZCBF0gYPp7Dv-u7yHMWrKdhqy5YFVwOMzXri/s320/IM002421.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal"><o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal">Bir otobüs, içi hınca hınç dolu.. </div><div class="MsoNormal">Yolcuların kimi de ayakta.. </div><div class="MsoNormal">Yavaş yavaş tırmanıyor, zigzaglı yollardan rampayı..</div><div class="MsoNormal">Belli ki motoru çok güçlü; kaptan ayağını gaza bastıkça hızlanıyor..</div><div class="MsoNormal">Nihayet, rampayı çıkıp, düzlüğe eriştiler..</div><div class="MsoNormal">Bundan sonra daha hızlı gidebilir otobüs..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Yolcuların çoğunun acelesi var, istiyorlar ki, bir an önce varsınlar sevdiklerinin yanına..</div><div class="MsoNormal">Onun için otobüsün kaptanına biraz daha hızlanması için ricalar, seslenmeler hatta şikayetler duyuluyor..</div><div class="MsoNormal">Bir yandan da, kaptanı gaza getirme çabası var, kaptanın ayağını gaza daha kuvvetli basması için..</div><div class="MsoNormal">"<b><i>Haydi kaptan, sen bi tanesin..</i></b>" </div><div class="MsoNormal">"<b><i>Bu yolların fatihisin sen..</i></b>" </div><div class="MsoNormal">"<b><i>Sen en hızlısın..</i></b>" </div><div class="MsoNormal">"<b><i>Seni kim tutar be..</i></b>" </div><div class="MsoNormal">Eh, kaptan da insan, bu dolduruş ve gaz vermelerden etkilenecek elbette..</div><div class="MsoNormal">Basıyor tüm kuvvetiyle gaza ve otobüs şöyle bir şahlanıp, nerdeyse uçmaya başlayacak, kanatları da olsa..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Son sürat inmeye başlıyor otobüs rampadan aşağı..</div><div class="MsoNormal">Kaptan gazı aldı ya, düşünmüyor bile, acaba bir tehlike anında bu frenler tutar mı diye..</div><div class="MsoNormal">Zaten kaptanın en gıcık olduğu şey, <b>fren</b> kullanmak..</div><div class="MsoNormal">Onun en sevdiği sadece <b>gaz pedalı</b>..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Sol şeridi tam kapatmış giderken, bir de ardından gelen son model otomobiller de, sinyal verip, korna çalarak yol vermesini istemezler mi??..</div><div class="MsoNormal">Onlara yol vermeye kalksa, yavaşlaması lazım ki, bunu hiç istemiyor..</div><div class="MsoNormal">Bu arada, tavşan, sincap, tilki gibi önüne ne çıkarsa, gözü görmüyor ezip geçiyor..</div><div class="MsoNormal">O arada, bir ayı da nasibini alıyor ve boylu boyunca uzanıveriyor yolun kenarına..</div><div class="MsoNormal">Kaptanın ağzı kulaklarına varıyor, yolcuların alkışları arasında..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Fakat, yolculardan bazısı bu gidişten hiç memnun değil..</div><div class="MsoNormal">Bu gidişin hiç de iyi olmadığını, yolun sonunu göremeyeceğini düşünenler de var içlerinde..</div><div class="MsoNormal">Ama, seslerini çıkarmaya da korkuyorlar..</div><div class="MsoNormal">Kendilerini tersleyeceklerini ve bu karşı çıkışı, onların bizzat kendilerine karşı olduğunu düşüneceklerini biliyorlar..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Bu nedenle susuyorlar..</div><div class="MsoNormal">Ama, nereye kadar susacaklar?..</div><div class="MsoNormal">Bir kamyona çarpana kadar mı?..</div><div class="MsoNormal">Ya da, yardan aşağı uçana kadar mı, susacaklar?..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">"<b><i>Kaptan, biz inmek istiyoruz, biraz yavaşlar mısınız?</i></b>" diyecek olan birine az önce ne yaptıklarını gördükten sonra, kendi sonlarını düşünmek bile istemiyorlar..</div><div class="MsoNormal">Kaptan ön kapıyı otomatik açıp; "<b><i>Arkadaşlar, inmek isteyen hanıma yardımcı olunuz</i></b>" talimatıyla, kadını yaka paça tutup kapıdan dışarı savurdukları gibi, kahkahalar arasında alkışlamaya başlamaları, kanlarının dondurmuştu..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">......</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Şimdi, sahnenin burasında olayı donduralım.. Zaman durmuş olsun ve her şey de o anda olduğu gibi kalsın..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Bir ülke düşünün ve bu ülke demokrasi(!) ile yönetiliyor olsun..</div><div class="MsoNormal">Bu demokraside olmazsa olmazların başında gelmesi gereken nedir?.. </div><div class="MsoNormal">Haydi, demokrasiyi bırakalım.. Bu kavrama fazla takılmaya gerek yok..</div><div class="MsoNormal">Demokrasi denen şey bir kavramdan öte bir şey değil zaten..</div><div class="MsoNormal">Olursa iyi olur elbette ama, ondan önemli şeyler var..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Hak, hukuk ve adalet olmazsa bir ülkede, orada yaşamak ister misiniz?..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal">Kim ister ki zaten?.. Hiç kimse..</div><div class="MsoNormal">Başka ne olması lazım o ülkede?..</div><div class="MsoNormal"><b>Gaz pedalının yanında, bir de FREN pedalı olmalı..</b> Sürati azaltıcı bir mekanizma..</div><div class="MsoNormal">Yani, <b>DENETİCİ</b> mekanizması..</div><div class="MsoNormal">Bir ülkeyi yöneten birini veya gurubu denetleyecek ve yaptığı yanlışları görüp, ikaz edecek, ikazlara uymazsa, onun veya onların ellerinden yönetimi alabilecek bir denetim mekanizması..</div><div class="MsoNormal">Bu denetçiler bu işi ne için yapacak?..</div><div class="MsoNormal"><b>Ülkedeki tüm bireylerin hakkını ve hukukunu adaletle korumak için</b>..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Fakat, bazı ülkelerde olduğu gibi, ülkeyi yönetenlerin bu denetçileri istemeyip, halkını da bu denetim mekanizmasının işe yaramadığına, kendisini engellediğine<span> </span>inandırıp, denetim mekanizmasını işlemez duruma getirdiğinde; artık bu ülke tamamen başıboş bir halde, frensiz bir otobüsün rampa aşağı, artan bir hızla gitmesi ve sonunda da bir uçurumdan aşağı uçması gibi bir sona mahkum olur.</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">...</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Şimdi, gelelim yine dondurduğumuz otobüs sahnesine..</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Ne yapılması lazım gelir ve sizler bu durumda ne yapardınız?..</div><div class="MsoNormal">Durdurduğumuz zamanı ve olayı akışına bırakmamızı mı?..</div><div class="MsoNormal">Yoksa, otobüsün ilk hareketinden öncesine mi götürmeliyiz zamanı?..</div><div class="MsoNormal">Otobüsü, kaptanı ve bilhassa kendimizi yeniden gözden geçirip, yeniden çıkmalıyız yola..</div><div class="MsoNormal"><b>Zira bu yolu gitmek zorundayız..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com19tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-47253875889552659182010-02-17T18:54:00.001+02:002010-02-17T19:02:05.413+02:00Google Buzz nedir? Facebook, FreindFeed ve Twitter’den farkı ne?<b>CIVILDAMAK YETMEDİ, ŞİMDİ VIZILDAYALIM.. O DA KESMEZSE!!..</b><br />
<br />
<object height="300" width="400"><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="movie" value="http://vimeo.com/moogaloop.swf?clip_id=9349725&server=vimeo.com&show_title=1&show_byline=1&show_portrait=0&color=&fullscreen=1" /><embed src="http://vimeo.com/moogaloop.swf?clip_id=9349725&server=vimeo.com&show_title=1&show_byline=1&show_portrait=0&color=&fullscreen=1" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" width="400" height="300"></embed></object><br />
<a href="http://vimeo.com/9349725">Google Buzz Set-Up Video Tour</a> from <a href="http://vimeo.com/socialmediaexplorer">Jason Falls</a> on <a href="http://vimeo.com/">Vimeo</a>.<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">Bir zamanlar <b>ICQ</b>, <b>IRC</b> gibi yerlerde birbirimizin kulağına türlü aşk -<i>ne aşkı ya, resmen seks</i>- sözcükleri söylerdik, kimi bulursak. Alırdık uyduruk bir nick, en <i><b>seksisinden!!</b></i>.. Ondan sonra başlardık <i><b>avcılığa!!</b></i>.. Kızlar, erkekleri <b><i>keklerdi</i></b>, erkekler de kızlara <b><i>yapışırlardı!!</i></b>.. Söylenmedik küfür bırakmazlardı erkek nickli olanlar, ne kadar kız nickli bulurlarsa..</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Yani resmen küfür işitmek için, kendimize küfrettirmek için girerdik, IRC odalarına.. Bakalım bugün nasıl küfürler edecekler, en güzel küfürleri kim söyleyecek diye dalardık, seks odalarına.. Şimdi hayret ediyorum, o kadar küfür edilirdi de, bi alışamadım küfür etmeye.. Hatta, bazen erkek nick’i alarak girerdim de, o küfür bekleyen kızlara bi doğru dürüst küfür edemezdim.. Ne salakmışım, ne kadar cahil, delidolu ve deli.. Hepsi eskilerde kaldı.. Yaşlanıyoruz galiba..</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Sonra blog tutar olduk.. Ardından, FreindFeed, Facebook, Twitter gibi bir çok sosyal paylaşım sitelerine üye olduk.. Facebook, ilk yaygınlaştığı sıralar üye olmuştum, ama girip de bir şey yazmak içimden gelmezdi.. Gerçi halen de öyleyim ya.. Katıldığım tüm sosyal paylaşım sitelerine, sadece blogumu ve paylaşmak istediğim blogları tanıtmak için giriyorum. Çok fazla faal biri değilimdir.. Bazıları gibi tüm günlerini oralarda geçirip, akıllarına ne gelirse yazıyorlar.. Çişi gelip tuvalete gitse, anında öğreniyorsun, kimin ne zaman ne yaptığını..</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Şimdi, başımıza bir tane daha sosyal paylaşım çıktı.. <a href="http://google.com/buzz"><b>Google Buzz.</b>.</a> Bu hele hepsinden beter olacak gibi görünüyor. Çünkü, bunu direk Gmail içine monte etmişler.. Mailine girdin mi <a href="http://www.ankarahaber.com/news_detail.php?id=55388">kaçışın yok</a>, mutlaka Buzz'a da bakacaksın.. Gelen Kutusunun hemen altına iliştirivermişler.. İstersen bakma.. Fakat, kanımca bu diğerlerine oranla biraz daha düzeyli olur diye düşünüyorum.. Tabii ki bu benim düşüncem.. Veya ben öyle olmasını arzu ettiğimden öyle düşünüyorum.. Yoksa, her şey olacağına varır. Ben öyle olmasını istiyorum diye, öyle olacak hali yok..</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Buzz'un diğerlerinden başka ne farkı var derseniz: Bence çok önemli farkları yok.. Henüz daha çok yeni ve zamanla daha gelişeceğini sanıyorum. Bunu zaten kendileri de <a href="http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2010/02/100216_buzz_flaws.shtml">itiraf ediyorlar</a>. denemelerini yapmadan başlatmışlar. Kullanıcıların karşılaştıkları sorunlar, onların talepleri ve diğer rakiplerinin verdikleri hizmetler doğrultusunda Buzz'un da gelişeceğini ve diğerlerine fark atabileceğini düşünüyorum. Ne de olsa Google farkı diyorum.. Buzz da en önemli fark bence, harita servisi ile mobil platformunun devreye girmesi.. 3G mobil telefonunuzdan istediğiniz yerden istediğiniz mesajları arkadaşlarınıza verebildiğiniz gibi, bulunduğunuz yerin adresini tam olarak gösterilmesini sağlayabiliyorsunuz. Bulunduğunuz adres anında mesajınızla birlikte arkadaşlarınız tarafından görülebilecek.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Ayrıca, sizlere tam olarak sosyalleşin diye, bazı sosyal platformların gadged adreslerini vereyim. Onları Gmail içine ekleyerek, tüm platformlarınızı tek yerden takip edebilmenizi kolaylaştıralım.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Bunu nasıl mı yapacaksınız? Öncelikle <b>Gmail</b> ‘in <b>Ayarlar (Settings) > Labs</b> sekmesini açıyoruz. Burada sayfanın en altında olabilir, Tüm gadget'ları <b>URL yoluyla ekle (Add any gadget by URL)</b> yazılı gadgetin yanındaki <b>Etkinleştir (Enable)</b>’i seçili hale getiriyoruz. Bu şekilde Ayarlara bir gadget sekmesi eklenmiş oluyor. Bu <b>Gadget</b> sekmesini tıkladığımızda, açılan URL ekleme penceresine gadget url adreslerini yazarak ekle tuşu ile gadgetimizi oluşturuyoruz. Her adresi girip ekle dediğimizde, gmailin sol tarafına gadgetin de eklendiğini göreceksiniz.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Peki bu gadget url adreslerini nereden bulacağız? Ben sizler için birkaç tane adres buldum, aslında kendim için buldum ama, bunları sizlerle de paylaşmak istedim. Bu adresleri o kutucuğa teker teker yazarak ekleyebilirisiniz.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><b><a href="http://www.francesco-castaldo.com/fb-gadget/gBook.xml">Facebook gadget adresi,</a></b> </div><div style="text-align: justify;"><b><a href="http://draft.blogger.com/%20http://friendfeed.com/embed/googlegadget/spec">FreindFeed gadget adresi</a>,</b></div><div style="text-align: justify;"><b><a href="http://draft.blogger.com/%20http://www.twittergadget.com/gadget_gmail.xml">Twitter gadget adresi,</a></b></div><div style="text-align: justify;"><b><a href="http://draft.blogger.com/%20%20http://digg.com/goog/ig.xml">Digg gadget adresi</a></b></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Ayrıca, Labs sekmesinde çıkan öğelerden kendiniz istediğinizi seçerek etkin hale getirip kullanabilirsiniz.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Google Buzz hakkında daha çok yenilikler çıkacaktır. Öğrendikçe onları da sizlerle paylaşırız.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Şimdi size kolay gelsin diyor,</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">Sevgiler gönderiyorum hepinize..</div><br />
<b>Arzu Breda</b>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com24tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-15370540086932851672010-02-08T18:35:00.001+02:002010-02-08T18:37:59.454+02:00SANA KİMSE DOKUNAMAZ, RAHAT UYU ATAM..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmnDm_7P3GAVH2zqsuvbxoEYghxFKN9ZKVQtiGQysBIF2qIOqtPqBbvp_-OabMx9NCevLNb863ot32iv55hNTDq8spdOev-X0PnVJtRZeZUuX45EqD0NO9RgsVfk2mk3gbs41lPKBwZzp2/s1600-h/1973-seydisehir_alu2B.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmnDm_7P3GAVH2zqsuvbxoEYghxFKN9ZKVQtiGQysBIF2qIOqtPqBbvp_-OabMx9NCevLNb863ot32iv55hNTDq8spdOev-X0PnVJtRZeZUuX45EqD0NO9RgsVfk2mk3gbs41lPKBwZzp2/s200/1973-seydisehir_alu2B.jpg" width="127" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvxTSiBqtP_BSI9N8JZhJj_-q0CkUhXIQIO_B59JtCMv_1V_vnFaYT2iPR3WQoaWmJi1dFT-450rxKGX0ZWnoygf6_t8K7SaeibPuXbPMOwRfEljAmhWnj28Vyg5sKBFlZc1F-Cs9JNLjV/s1600-h/ataturk_img_0347_lge.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvxTSiBqtP_BSI9N8JZhJj_-q0CkUhXIQIO_B59JtCMv_1V_vnFaYT2iPR3WQoaWmJi1dFT-450rxKGX0ZWnoygf6_t8K7SaeibPuXbPMOwRfEljAmhWnj28Vyg5sKBFlZc1F-Cs9JNLjV/s200/ataturk_img_0347_lge.jpg" width="157" /></a></div><br />
<div style="text-align: center;"> <b>YIKIN HEYKELLERİMİ<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Ey Milletim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Ben Mustafa Kemâl’im<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Hâlâ en hakiki mürşit değilse ilim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Kurusun damağım dilim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Özür dilerim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Özgürlük halâ<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">En yüce değer<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Değilse eğer<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Prangalı kalsın diyorsanız köleler<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Ortaçağ’a taşımak istiyorsanız zamanı<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Baş tacı edebiliyorsanız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Sanatın içine tüküren adamı<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yetmediyse acısı şiddetin savaşın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Anlamı kalmadıysa<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yurtta sûlh dünyada barışın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Eğer varsa ödülü silâhlanmayla yarışın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Özlediyseniz fesi peçeyi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Hâlâ medet umuyorsanız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Şıhtan şeyhten dervişten<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Şifâ buluyorsanız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Muskadan üfürükçüden<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Eşit olmasın diyorsanız kadınla erkek<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Kara çarşafa girsin diyorsanız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yobazın gazâbından ürkerek<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Diyorsanız ki okumasın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Kadınımız kızımız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Budur bizim alın yazımız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Fazla geldiyse size<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Hürriyet Cumhuriyet<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Özlemini çekiyorsanız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Saltanatın sultânın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Hâlâ önemini anlayamadıysanız<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Millet olmanın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Kul olun<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Ümmet kalın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Fetvâsını bekleyin şeyhülislâmın<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Unutun tüm dediklerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">Yıkın diktiğiniz heykellerimi<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">RAHAT BIRAKIN BENİ<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><b>Süleyman Apaydın.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div><div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;"><br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com19tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-81490847944944959212010-02-02T18:25:00.001+02:002010-02-08T10:55:35.700+02:00Paranoyak halim, yok benim tedavim..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhD6TAugVktD0zphbNU4Cxv92yZtgIG42GUx734DO0Yw1hMlu9zzB0xIWVfRXhsXzcUQ_OLd-yYdnTofJVfgfQ-fAFlLmymavvPVgDSeSClg8L6Z4cmphBalZW7zLVcRYWslBmTWVl8Ki_G/s1600-h/paranoid_by_abscheu.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhD6TAugVktD0zphbNU4Cxv92yZtgIG42GUx734DO0Yw1hMlu9zzB0xIWVfRXhsXzcUQ_OLd-yYdnTofJVfgfQ-fAFlLmymavvPVgDSeSClg8L6Z4cmphBalZW7zLVcRYWslBmTWVl8Ki_G/s320/paranoid_by_abscheu.jpg" width="235" /></a></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Milletçe hepimiz delirmek üzereyiz neredeyse!..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ülke insanının gerçek gündemi bu olmasa da, yaratılan sanal gündemlerden hepimizin etkilendiği, kıyısından köşesinden nasiplendiği su götürmez. Bu sanal gündemden nasiplenmemek imkansız gibi bir şey. Çoğu kişi mutlaka akşam eve gittiğinde, tv haberlerini izliyordur. Ardından da, mutlaka bir haber programına denk gelip, ucundan kıyısından bu gündemden haberdar oluyor. Televizyon izlemeyen de, ya internetten yakalıyordur gündemi, ya da kahvehanelerde veya işyeri komşusunun aldığı gazetelerden alıyordur haberleri..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yaratılan gündem nedir peki, son günlerde?.. Ne son günleri ya! Aylardır, hatta yıllardır yılan hikayesine dönen, darbe ve darbeciler ile ilgili haberler.. <o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bıkmadan usanmadan aynı ve benzer haberler gündemde. Ama, insan biraz da farklı bir içerik, farklı bir bakış açısıyla hazırlanan bir darbe haberi, darbe hikayesi, romanı, fıkraları filan bekliyor. Tamam, konusu yine darbe olsun da, bizi şöyle alıp başka diyarlara götürecek bir içerik olsun içinde. Mesela, bir aşk hikayesi katılabilir içine. Aşk olmadı mı bir hikayede tatsız tuzsuz bir şey oluyor.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Artık paranoya olduk ya; İnternette gezinirken de, nerede bir "darbe" sözcüğü geçiyorsa, anında fokuslanıp, acaba bu ne demiş diye meraklanıyoruz. Acaba, bu yazının sahibi, hangi taraftan? Darbecilerin yanında mı, yoksa demokrasi yanlısı mı(!) diye onun kalbini okumaya çalışıyoruz. Kendi düşüncemize uygun bulup bulmadığımızı sorguluyoruz.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ohh be!.. Müjde, bir tane daha buldum, dedim başlığı görünce!..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>"Çorak topraklar üzerinde 'darbe'.."</b> başlığını görünce, balıklama atladım yazının üzerine!.. Yazı, bir yazarın notlarından alıntıyla başlamış. Güney Amerikalı yazar <b>Eduardo Galeano</b>'nun notlarından...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="color: #333333;">"Sixto Martinez, askerlik görevini Sevilla’deki bir kışlada tamamladı.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="color: #333333;">Kışla avlusunun orta yerinde küçük bir bank vardı. Bu küçük bankın başında bir er nöbet tutardı. Bankın neden korunması gerektiğini bilen yoktu ama nedeni bilinmeksizin yirmi dört saat başında nöbet beklenirdi. Her gün, her gece...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="color: #333333;">Nöbet emri bir subay kuşağından bir sonraki subay kuşağına geçiyor, erler de emre itaat ediyorlardı. Herhangi bir kuşku belirten çıkmadığı gibi soru soran da olmuyordu. Bu iş böyle yapılıyordu ve hep böyle yapıla geldiğine göre bir nedeni olsa gerekti...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="color: #333333;">Durum böylece sürüp gitti...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="color: #333333;">Ta ki günün birinde generalin ya da albayın biri emrin aslını görmek isteyinceye kadar. Bu kişi bütün dosyaları karıştırmak zorunda kaldı. Epey araştırdıktan sonra aradığını buldu. Otuz bir yıl, iki ay, dört gün önce bir subay o küçük bankın başına bir nöbetçi dikilmesini emretmişti...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="color: #333333;">Yeni boyanmıştı, henüz ıslak olan boyanın üzerine kimse oturmasın diye!"<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i>"Nasıl tanıdık, ne kadar yakın, nasıl ‘anlaşılabilir’ bir durum bizler için de..."</i> demiş <b><a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=284869&Categoryid=4&wid=10">İclal Aydın</a></b>, köşe yazısındaki bu alıntının ardından..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Gerçekten de, sanki ülkemizin herhangi bir kurumuna, herhangi bir zamanda ve herhangi bir köşesine baktığımızı sanıyoruz, bu yazıyı okuduğumuzda. İsim ve yer verilmese, sanki ülkemizden bir manzara seyrediyoruz diyebiliriz. Öyle değil mi sizce de?..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Peki bu yazının darbe ile ilişkisi nedir diye sormayacak mısınız?.. <o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Elbette, ben de öyle düşündüm ama, konu bu değil..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Konu, İclal Aydın'ın 1993'de Almanya'da oynadığı bir oyun. Oyunun yazarı Güney Amerikalı, Arjantin doğumlu <b>Ariel Dorfman..</b><o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İclal Aydın, oyun hakkında;<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">"Şili’de 1974’te, <b>Salvador Allende</b> yönetimine karşı, <b>CIA</b> destekli General <b>Augusto Pinochet</b> ve ordusunun yaptığı darbenin ardından, ülkedeki aydınlara, öğrencilere, emekçi ve devrimcilere yönelik kaçırma, işkence, yargısız infaz ve ağır hapis olaylarının bıraktığı izleri anlatan <b>“Ölüm ve Kız”</b> isimli bir oyundu. " dedikten sonra, oyunun hikayesini kısaca şöyle özetliyor;<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i>"Benim oynadığım Paulina Salas ve kocası Gerardo Escobar, Pinochet döneminde ülkeden kaçmaya çalışanlara yardım eder. Paulina bir öğleden sonra sokakta yürürken göz altına alınıp, ağır işkenceye maruz kalır. Yıllar sonra kendisine Schubert dinleterek işkence eden doktorla yolu kendi evinde kesişir. Kocası Gerardo sözü geçen önemli bir siyasetçi olmuştur. Ama Paulina için artık intikam vaktidir."<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ariel Dorfman'ın oyun boyunca; "<b>Diktatörlükten kırılgan bir demokrasiye geçişin güçlüklerini yaşayan bu ülkede, barışçı bir adaleti savunan mı, yoksa birebir öç almak isteyen mi haklıdır?</b>" tezlerini sorgular..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İclal Aydın, Almanya'da geçen bu anısını anlattığı yazısında, bu oyunun yazarının da oyunu izlemek için Şili'den Berlin'e geldiğini ve oyundan sonraki bir konuşmasından söz ediyor. Dorfman bu konuşmasının bir bölümünde şunları söylediğini yazıyor yazısında; "<i><span style="color: #333333;">Bu genç hanım bu rolü çok başarılı oynuyor, çünkü darbe bir ülkeye ne yapar iyi biliyor. Çünkü onu ülkesini de güneş, Arjantin’i, Şili’yi, Bolivya’yı kavurduğu gibi kavuruyor... Yine de bu oyunu kırklarına geldiğinde bir kez daha oynamasını isterim. O vakit bu gözler, atamadığı kederlerin yükleriyle dolu olacak...</span></i>"<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">“<b><i>Güneş Güney Amerika’yı nasıl kavuruyorsa Anadolu’ya da aynı ışığı düşürüyor</i></b>” diyen <b>Ariel Dorfman</b>, sanatçı duyarlılığı ve yeteneği ile acaba, "<b>güneş</b>" sözcüğüne hangi anlamı yüklemiştir?. Bu sözle ülkesinin en kuzeyinde yer alan bir emperyal gücü kastetmiş olmasın?<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yok canım! Ben de ne kadar pipilikli, şüpheci biriyim böyle değil mi?<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Dünyadaki tüm darbelerde parmağı bulunan <b>ABD</b>'nin, yaşam kaynağımız olan güneşle hiç benzeştirilebilir mi?<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ama, ne yapsın benim paranoyak olmuş beynim, "<b>güneşin kavurduğu ülke</b>" sözünü böyle algılıyor anında..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yok mu bu deliliğe bir çare?!?!?!?...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Arzu BREDA<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b></div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Resim : <span style="color: #333333;">deviantART<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-89658082631759681542010-01-28T18:01:00.001+02:002010-01-28T18:02:26.408+02:00VİCDANLAR KÖR, VEBAL BOYNUMUZDA..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisgfmJQB0YUOnHyEjLTof8sbaJWw2jttqpqIdz__RRZLrHRsCp7f11-iVObwYG5uBos1yQ2mletNRc4atX56-ReIoM5cvLVYkX-fMAUxjNiOZb-zryU7i-c5L0WbIEe6Od1oZyZFzlI1Ra/s1600-h/Lilliputs___execution_by_Samona.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisgfmJQB0YUOnHyEjLTof8sbaJWw2jttqpqIdz__RRZLrHRsCp7f11-iVObwYG5uBos1yQ2mletNRc4atX56-ReIoM5cvLVYkX-fMAUxjNiOZb-zryU7i-c5L0WbIEe6Od1oZyZFzlI1Ra/s320/Lilliputs___execution_by_Samona.jpg" width="226" /></a><br />
</div>Aslında yazının tamamı, buraya aldığımın üç katı. Buraya sadece, bir kişinin çok acıklı ve benim de kalbimi çok acıtan, gözyaşlarımı tutamama neden olan bir ailenin kısa öyküsünü alıyorum.<br />
<br />
<b>Yılmaz Özdil</b>'in kaleminden..<br />
<br />
Üzerinde yorum yapılmasına bile gerek olmayan, ancak yorum yapmak gerekse dahi, bu üç aile dramlarını okuduktan sonra, yorum filan yapmaya gücüm kalmadı.<br />
<br />
Sadece şu kadarını söylemeliyim; İnfaz edilenler ailelerden eceliyle(!) ölen üç kişi.. <b>Yaşar, Meryem ve Mizgin..</b><br />
<br />
Allah üçüne de rahmet eylesin.. Nur içinde yatsınlar.. Ailelerine de, başsağlığı ve sabır diliyorum..<br />
<br />
<b>Arzu BREDA</b><br />
<br />
* * *<br />
<br />
<i>"<b>Yusuf Bey...</b><br />
<b>Tekel işçisiydi</b>, Batman’da.<br />
Kızı oldu.<br />
<br />
Kocaman gözleri, dünya güzeliydi, <b>Mizgin..</b>. Zehir gibi çalışıyordu kafası, o imkânsızlıklar coğrafyasında pekiyiler getiriyor, gururlandırıyordu babasını, öğretmen olacaktı; yoksul ama mutlu bir yuvaydı. Taa ki geçen seneye kadar... İki büyük facia geldi başlarına peş peşe... Halsiz, bitkindi Mizgin, talasemi çıktı, ilik nakli gerekiyordu, yani çok para... Elde avuçta ne varsa satalım, bulalım derken, Yusuf Bey’in çalıştığı tesis satıldı, kapatıldı iyi mi, bin 230 lira maaş alıyordu, 650 lira alacaksın, hem de 12 ay değil, 11 ay alacaksın, ya da defolup gideceksin dediler, atladı arkadaşlarıyla otobüse, Ankara’ya geldi, gaz yedi, cop yedi, açlık grevine katıldı, eksi 5, eksi 11, direniyordu, arkadaşları veya kendisi için olmasa bile, kızı için... “<b>Ölmek var, dönmek yok”</b> diye haykırıyordu. Ki, o uğursuz haber geldi... O koca yüreğiyle, iki gün önce telefonda “Ölmek var, dönmek yok babacığım” diye moral veren Mizgin, son nefesini veriyordu. Ve, bir kişiyi istiyordu yanında, son kez sarılmak için... Kader arkadaşları topladı parayı, bilet alındı, atladı otobüse, kar kış, Batman, geç kalmıştı... <b>14 yaşındaki Mizgin’in tabutuna sarılabildi Yusuf Bey.</b><br />
<br />
Uzattım, özür dilerim.<br />
Salt, suçludur suçsuzdur, haklıdır haksızdır meselesi değil bu; hiç tanımadığın insanlar hakkında yazmak, son görev olmasa bile, insani görevdir... Vicdanlar kör, merhamet sağır... İster içerde ol, ister dışarda, pranga hepimizin ayağında, vebal boynumuzda... Bu dünyada olmasa bile, öbür dünyada iki el yakada...<br />
<br />
<b>Kalplerde nefret birikiyor.<br />
Fena şeyler oluyor Türkiye’de."</b></i><br />
<br />
<a href="http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13609120.asp?yazarid=249&gid=61"><b>Yılmaz ÖZDİL</b></a>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-57936106222932381562010-01-21T17:31:00.001+02:002010-01-21T17:41:57.341+02:00Draft Blogger ile Sayfalar Oluşturma..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkoWnjMpoSdNtf4kMPXT9VOBbrORcfV8U7MdBQX61vx6_YmOuZHwJAU6V-sMykC66U_qVWdAI1G-0dYZtfA2WyLjWB6naG-KjA8WhIc8m2VQdlLMVch7vUEBOf5BsV_6EQ6ougTQejNRxu/s1600-h/pageswidget.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br />
</a><br />
</div>Sevgili blogger sakinleri! Sizlere bloggerin yeni bir armağanını sunmaktan kıvanç duyarım. Kıvanç deyince ötekini, isim olanı anlamayın hemen.. <br />
Sizlere sunacağım <a href="http://draft.blogger.com/home"><b><span style="color: red;">Darft Blogger</span></b></a>'ın blogunuzda yeni bir sayfalar oluşturmanıza imkan veren bir çalışması. Bu şekilde on sayfaya kadar yeni sayfa oluşturabilirsiniz. Ama, bunun için öncelikle blogunuza, <a href="http://draft.blogger.com/">http://draft.blogger.com</a> olarak giriş yapmanız gerekmektedir.<br />
<br />
Bu oluşturacağınız sayfalar ne işimize yarayacak derseniz; Ana Sayfa başta olmak üzere, iletişim, hakkınızda gibi sayfaları oluşturup, bunları ister sayfanızın başlığının altında, isterseniz de widget şeklinde Sayfanızın istediğiniz yerine koyabilirsiniz.<br />
<br />
Şimdi, draft blogger olarak açtığınız blogunuzun;<br />
1. Kumanda Panelinden Yerleşim / HTML Düzenle sekmesine geliniz.<br />
2. Burada Widget Şablonlarını Genişlet onay kutusunu da işaretleyiniz.<br />
3. Ctrl + F yaparak şu satırların mevcut olup olmadığını görünüz. Mevcut ise; showaddelement='no' yazan yerden "no"yu silerek yerine "yes" yazacaksınız.<br />
<div id='crosscol-wrapper' style='text-align:center'><br />
<b:section class='crosscol' id='crosscol' showaddelement='no'/><br />
</div><br />
4. Eğer yukarıdaki satırları bulamadıysanız, bu defa şu satırı bulun, <div id='content-wrapper'> ve altına da aşağıdaki kodları yapıştırın;<br />
<div id='crosscol-wrapper' style='text-align:center'><br />
<b:section class='crosscol' id='crosscol' showaddelement='yes'/><br />
</div><br />
<br />
5. Şablonu kaydedin.<br />
<br />
Şimdi önce bir gadget eklememiz gerekiyor. Gadget eklemeyi zaten biliyorsunuz artık.. (Yerleşim / Sayfa Öğeleri / Gadget ekle) Gadget Ekle sayfasını açtığınızda en üstte yer alan ve kırmızı harflerle "Yeni" ibaresi bulunan gadgeti tıklıyoruz. Karşınıza aşağıdaki gibi bir gadget gelecek ve bu gadgeti kaydet diyerek ekliyorsunuz. Daha sonra bu gadgeti istediğiniz alana taşıyabilirsiniz. Yatay olmasını arzu ediyorsanız. Başlığınızın altındaki Gadget Ekle sütununa taşırsınız.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkoWnjMpoSdNtf4kMPXT9VOBbrORcfV8U7MdBQX61vx6_YmOuZHwJAU6V-sMykC66U_qVWdAI1G-0dYZtfA2WyLjWB6naG-KjA8WhIc8m2VQdlLMVch7vUEBOf5BsV_6EQ6ougTQejNRxu/s1600-h/pageswidget.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkoWnjMpoSdNtf4kMPXT9VOBbrORcfV8U7MdBQX61vx6_YmOuZHwJAU6V-sMykC66U_qVWdAI1G-0dYZtfA2WyLjWB6naG-KjA8WhIc8m2VQdlLMVch7vUEBOf5BsV_6EQ6ougTQejNRxu/s400/pageswidget.jpg" /></a><br />
</div><br />
<br />
Bu şekilde blogumuzu yeni sayfa eklenebilir hale getirmiş olduk. Artık yeni bir sayfalar oluşturabiliriz. Bunun için, Kumanda panelinde Kayıtları Düzenle seçeneğini tıklatın ve oradan da aşağıda resmini gördüğünüz Sayfaları Düzenle seçeneğini açıyoruz. Yeni Sayfa butonuna tıklayarak, yaratacağımız linke bir isim veriyoruz. (Örneğin; Ana Sayfa, İletişim ve Hakkımda gibi..) Daha sonra, bu başlığa bir post girer gibi Hakkında sayfasına yazmak istediklerinizi yazıyorsunuz.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFNv4r3t1qXq424qXNkneaaRxhqHFd6ghokiFdCATKmignPHmILReSlleZ7ffT2A0fhJpjZRhgv-rrDein-Hzuo0fnj0VI4vJkTNTsp8XFJpnEullBRIJIVrulYB1pePsjB8q8Hu624AjJ/s1600-h/editpagestab.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx35wpFpTdW6rP5Y4C-9wAjCvQif61N9ZcYPDNmjVcYLe24L6gwLK5CCGiE2_8L7fqj6xB6EZVrhuBfX0MVts42IFaTQwd-Fedmg921OIsWSRzIoihDzyiNHJeZaNt7-A4jsH0DDPggj6R/s1600-h/editpagestab.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="147" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx35wpFpTdW6rP5Y4C-9wAjCvQif61N9ZcYPDNmjVcYLe24L6gwLK5CCGiE2_8L7fqj6xB6EZVrhuBfX0MVts42IFaTQwd-Fedmg921OIsWSRzIoihDzyiNHJeZaNt7-A4jsH0DDPggj6R/s400/editpagestab.jpg" width="400" /></a><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div>Küçük bir not; Draft Blogger olarak açtığınız blogunuzun Kumanda Panelinin en üst kısmında bulunan Blogger Taslak'ı varsayılan olarak ayarla kucuğunu da işaretlemeyi unutmayın. Draft Blogger'ı devamlı kullanmanızı öneririm.<br />
<br />
Her türlü sorularınızı yorumunuzda sorabilirsiniz. Güle güle kullanınız..<br />
<br />
Sevgilerimle..Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-38102793326185238532010-01-14T18:07:00.000+02:002010-01-14T18:11:51.789+02:00F TİPİ Mİ? YOKSA..<o:p _moz-userdefined=""></o:p> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLNWRnJkXKsjp3I5oeIBbyyLW6WobrPVAJxzbYVwKHG2mxssWunR7TtYT8vsuLuzLUsjURopXJVSc2GsgOUjFmwxJ-Ck9jWN7JP8s5y6V3Bx5TdpR2CLy6IczwQLPTVySnnBP6cJ2SRYUW/s1600-h/computer_life_by_westwardo.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLNWRnJkXKsjp3I5oeIBbyyLW6WobrPVAJxzbYVwKHG2mxssWunR7TtYT8vsuLuzLUsjURopXJVSc2GsgOUjFmwxJ-Ck9jWN7JP8s5y6V3Bx5TdpR2CLy6IczwQLPTVySnnBP6cJ2SRYUW/s400/computer_life_by_westwardo.jpg" width="400" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şimdi, yukarıdaki başlığa bakarak çeşitli yorumlara kalkmadan önce, aşağıda neler demişim ona bakalım öncelikle..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>F tipi</b> denilince, akla hemen yeni sistem <b>cezaevleri</b> gelirdi insanın.. Daha sonraları da, F tipi diye <b>Fetullah cemaatine</b> bu ad verilmeye başlandı..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Benim F tipi diye bahsettiğim ise, bambaşka bir şey..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">F tipi (<b><i>Ef tipi değil, türkçe okunuşuyla Fe tipi</i></b>) klavyeden bahsediyorum..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Nereden aklıma geldiğini de söyleyeyim size; <b>Vatan Gazetesi yazarı Mine G. Kırıkkanat'ın</b> 05.01.2010 tarihli <b><a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=279915&Categoryid=4&wid=122">Emperyazılıma hayır!</a></b> başlıklı yazısını okuyunca geldi aklıma.. Mine hanımın yazısının başlığını doğru düzgün okumadan "Emperyalizme hayır" şeklinde görmüşüm, ancak içeriği okuyunca, başlığı yanlış okuduğumu ondan sonra fark ettim.. Demek ki, göz yanılgısı dedikleri bu olsa gerek..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Her neyse, Mine hanım bu F tipi klavye ile Q tipi klavye karşılaştırmasına nereden gelmiş.. Mine hanımın evi soyulmuş ve hırsızlar evinden değerli eşyaları ile birlikte bilgisayarını da alıp gidince, Mine hanım da, evi ve eşyaları sigortalı olduğundan, sigorta şirketi eşyaların parasını ödemiş.. O da yeni bir bilgisayar almış kendine.. Yeni model bir Apple Mac bilgisayara kavuşmuş.. Kavuşmuş kavuşmasına da, asıl sorunlar da ondan sonra başlamış.. Mine hanım çoğu gazeteciler ve yazarlar gibi F tipi klavye kullanıyormuş ve bu nedenle F tipi klavyeli bir laptop ısmarlamış.. Ancak, Apple şirket temsilcilerinden aldığı yanıt, F tipi klavyeli ürün olmadığı yönünde olmuş.. Sadece, <b>"F tipi klavye yapıştırması"</b> gönderebileceklerini söylemişler.. Filan falan bir sürü görüşme, bir sürü detay işte.. Kendisi bile fazla detayını yazmadığına göre benim o detaylara girmem abesle iştigal olur..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Mine hanım, bu klavye meselesinde asıl üzerinde durulması gerekenin, dilde yabancılaşmaya dikkat çekiyor.. <b>Q klayvenin</b> Türkçe bir metin yazarken insanın ellerinin nasıl yorulup, felç ettiğinden bahisle, "<b>bilek sinirleri kasılması</b>" hastalığının da tümüyle klavye uyumsuzluğundan kaynaklandığını belirtmekte. F tipi klavyenin düzenleniş biçimi ise tamamen Türkçeye uyumlu olması ve sözcük dizilimi yönünden ergonomik oluşu vurgulanmakta..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Benim en hoşuma giden ise, yazısının son cümleleri;<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><i>"Bir toplumu ulus yapan din değil, dildir.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></b><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><i>Türkiye’yi parçalamak isteyenler, Türkleri kendi dillerine yabancılaştırarak öğütmeye başladılar.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></b><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><i>Türkiye’yi savunmak için, önce Türkçeyi savunmak gerek. Ama dil, top tüfekle savunulmaz. F klavye ile başlayabiliriz: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın, Gümrük Müsteşarlığı’nın, 1955 yılından beri var olan TSE şartını derhal işletmesi, üretilen ve ithal edilen bilgisayarların en az yüzde 50’sinin F klavye olmasında diretmesi gerek. İsteyen Q klavye kullanır, isteyen F.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></b><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><i>Hani kapitalizm çeşitlilik demekti?<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></b><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><i>Tep tip Q klavye ile ülkemizde “komünistlik” yapıyor, bu şirketler!"<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i></b><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Mine hanım bu şekilde noktalamış sözlerini.. Ben de kısa bir araştırma sonucu bulduklarımı paylaşayım sizlerle..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Q_klavye">VİKİPEDİ</a> </b>özgür ansiklopedi de, Q klavyenin nereden çıktığı ve bu ismi nasıl aldığı detayları ile anlatılmakta.. Q klavye ya da QWERTY klavye, İngilterede Christopher Latham Sholes tarafından 1874'de patentini alarak, yine aynı yıllarda daktilo işleriyle uğraşan E.Remington and Sons şirketine patentini satmış. Hatta NASA bile bu Sholes'un anısına, bir astroidi "6600 Qwerty" olarak adlandırma şerefine nail olmuş..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yine <b><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/F_klavye">VİKİPEDİ</a></b> ansiklopedisinde, F klavye üzerine yazılanlarda şu şekilde; <i>"Türkçe için özel olarak geliştirilmiş bir klavye çeşididir. Bilimsel temellere dayalı standart bir Türk klavyesi geliştirilmesinin zorunluluğuna inanan İhsan Yener, bu konuda 1946'dan itibaren daktilo öğretmeni sıfatı ile sürdürdüğü çalışmalarının dikkate alınmasını ancak 1955'te başarabilmiş. Yabancı uzmanlarla da pekiştirilmiş İhtisas Komisyonu'nca oluşturulan On parmak yöntemi ile Türkçe için uygun Klavye'yi 20 Ekim 1955'te Bakanlıklararası Standardizasyon Komitesi'ne Standart Türk Klavyesi olarak onanmış.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i>Türkiye'deki tüm daktilo makinelerinin Milli Klavye'ye dönüştürülmesi, 1963 yılında Gümrükler Kanunu'na eklenmesi ve 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından Zorunlu Standart olarak onanmasıyla kesinleşmiştir. 25 yıllık bir mücadelenin sonunda kendisine inananların da yardımları ile o günlerde 'Klavye İnkılabı' olarak anılan bu standardizasyonu gerçekleştiren İhsan Sıtkı Yener, bu sebeple F Klavyenin Babası olarak da anılmaktadır."<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bir de bunlardan ayrı olarak, internette bu konuda çok sayıda makale yer almakta, bunların bir çoğu teknik detaylara kadar da inmektedir. Ancak bizim için önemli olan, bir klavyede yazarken dilimizdeki sözcüklere ve o sözcüklerde en çok kullanılan harflerin klavyede yer alışı olmalıdır.. Bileğimizin ve parmaklarımız yorulmadan en kolay ve hızlı bir şekilde yazmamız önemli bizim için..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu konuda da görüşler farklı farklı; Q klavye savunucularından <b>Hıncal Uluç </b>"<i>Dünya ''Q'' klavye kullanıyor, o yüzden yurtdışına gittiğinizde deli danalar gibi ''F'' klavye arayıp bulamayacağınız, hâlbuki eğer ''Q'' klavye kullanıyor olsaydınız sürü sebil klavyeyi emrinize amade bulacağınız için ''F''yi atın, baştan ''Q'' kullanın."</i> böyle diyor..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Sevgili Hıncal Uluç'un</b> bu sözlerine ise, <b><a href="http://forum.shiftdelete.net/konu-disi/63562-sizce-q-klavyesi-mi-yoksa-amerikan-klavyesi-mi-2.html">yazar Yurtsan Atakan</a></b> bakın nasıl cevap veriyor; <i>"Aynı mantıkla iyisi mi biz Türkçe’yi toptan başımızdan atalım. Öyle değil mi ya, yurtdışına çıktığımızda derdimizi anlatacak Türkçe bilen biri arayıp bulamayacağımıza -eğer İngilizce bilseydik sürü sebil kişiyle iletişim kurabileceğimize- göre Türkçe’yi atalım, resmi dil olarak baştan İngilizce’yi kabul edelim. "<o:p _moz-userdefined=""></o:p></i><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bir de; <i>"F Klavye Kullanmak Bizi Küresel Dünyadan Uzaklaştırır"</i> diyenler var..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yurtsar Atakan’ın onlara cevabı ise; <i>"Bu gibi bazı gerekçeler ise çok gülünçtür. Japonlar, Çinliler, Kiril alfabesi kullananlar bugün sırf kendi alfabelerini kullandıkları için dünyadan kopmakta mıdırlar?"</i> diyerek, bu gerekçelerin gerçeklerle ne kadar örtüşmediğini vurgulamakta.<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şimdi bu yazımı okuduğunuza göre, hepinizin önünde bir Q klavye vardır, işaret parmaklarınızı F ve J harfi üzerindeki noktalara koyar ve 10 parmak “<b><i>üzümcü incir çimi üzerine düşünmüş ölçmüş”</i></b> yazmanızı istesem.. Şimdi bu ne saçma cümle demeden önce serçe parmağınızın sesini dinleyin.. Hayatında küfür etmeyen gariban serçe parmağınız size bakıp kafa sallarken ağız oynatıyor.. Neyse, bu dediklerim işin birazcık geyik tarafı.. Bu cümleler de bana ait değil, yine internetten alınma..<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Pardon unutmadan şunu da ekleyeyim; Bir de, Kürt kardeşlerime sormak isterim.. Yanlış anlaşılmasın sakın.. Bilmediğim için soruyorum; Kürtçe sözcüklerde, söz diziminde Q, W, X harfleri evvelden var olagelmiş mi? Yoksa, Türkçeye dayatıldığı gibi, Kürtçeye de yapılan dayatma sonucu mu girmiş o dile bu harfler?.. Sadece öğrenmek maksatlı bu sorum, başka bir şey aramayın altında..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu konuda daha söylenip yazılan bir sürü detay var ama, bunları bu Q tipi klavyede yazmak benim bileklerime zarar veriyor.. Yoruyor fazlasıyla.. O nedenle kısa kesmek zorundayım.. Ayrıca, mouse'un da verdiği yorgunluktan sağ koluma sancılar girip, gece uyku uyutmuyor..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Hepinize sevgilerimi sunarım..</b><br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com28tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-33527114133480540422010-01-08T14:50:00.001+02:002010-01-08T16:15:57.903+02:00İsmim çok mu erotik?.. Bu kanuna ben de takılır mıyım ki?..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO2CEzbJs2lsN_m7WDyOwRjJex3Ecxdmf60S6wSjvkpKxFHtuI3jKr4nXDy48wsgLFT2NIVcJlDbIVVUOoY-rhBIfdz2CKhTuye99hnJldLBet2uztGEGmX3Dsmf6T144yxF7x0_aJgEon/s1600-h/8039-choice_specevt-eroticarts_42209.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO2CEzbJs2lsN_m7WDyOwRjJex3Ecxdmf60S6wSjvkpKxFHtuI3jKr4nXDy48wsgLFT2NIVcJlDbIVVUOoY-rhBIfdz2CKhTuye99hnJldLBet2uztGEGmX3Dsmf6T144yxF7x0_aJgEon/s400/8039-choice_specevt-eroticarts_42209.jpg" width="400" /></a><br />
</div><span style="font-size: large;">Kozmik patates erotik domates</span><br />
<br />
Bütün sorunları hallettiler ya...<br />
Sıra yemekleri düzeltmeye geldi.<br />
*<br />
Geleneksel lezzetlerin korunması için kanun tasarısı hazırlamış arkadaşlar... Bundan böyle isimleri “genel ahlaka aykırı olmayacak”mış.<br />
*<br />
E aşçıyı suikastçı diye yakalarsan,<br />
şıllık tatlısına orospu muamelesi<br />
yapman da gayet normal tabii.<br />
*<br />
Kadınbudu köfte mesela...<br />
Selülitsiz olanı makbul.<br />
Dilberdudağı ki...<br />
Şahsen dudak tiryakisiyim.<br />
Yengen var...<br />
Behlül’ün en sevdiği yemek.<br />
Oturtma’ya hiç girmeyeyim.<br />
*<br />
Hanımgöbeği; piercingli.<br />
Tadı damağında kalır...<br />
Sütlü Nuriye, ban ban ye.<br />
*<br />
Yemeği yemek yapan salça.<br />
Sen kafayı kırdıysan...<br />
Karpuz bile kalça.<br />
*<br />
Veya, mercimek...<br />
Siz bakmayın masum masum oturduğuna, ver bak fırına neler oluyor!<br />
*<br />
Sanırım bu nedenle “Aile salonumuz üst kattadır” yazar lokantalarımızda... Çünkü, alt katta, domalan mantarı, koç yumurtası, vezirparmağı,<br />
kolböreği filan, gırla.<br />
*<br />
Ve, hadi diyelim, kerane tatlısı adaba mugayirdir... Manisa Milletvekili Bülent Arınç, neden mesir macunu dağıtıyor her “mart” ayında? Kedi midir ahali?<br />
*<br />
Madem edepsizliktir nimet üzerine yapılan belden aşağı espriler, koskoca devletin fındığı gösterip, aganigi naganigi diye reklam yapması nedir?<br />
*<br />
“Tek parti” olsun.<br />
“Tek adam” yönetsin.<br />
“Tek tip” düşünülsün.<br />
Bunu istiyorsun ama...<br />
İstediğin kadar yoğur.<br />
Bin yıllık mutfak bu kardeşim...<br />
“Terbiyeli köfte”den ibaret değildir!<br />
<br />
<a href="http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13414183.asp?yazarid=249&gid=61"><b style="color: red;">YILMAZ ÖZDİL</b></a><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhByX0JRj7BHo62cwmekKmu4cg2XNz8oPbL6XAY5XcDE71A6ray31nTFm3gIyV-7YpaMzKrBo8yDUgS5qnmrX24Qdk-reyUKBNjoMdafUU27oDV__bmLkAGSLChFqZrWH_fjEo0GrZS1PyQ/s1600-h/erotic-lemons.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="151" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhByX0JRj7BHo62cwmekKmu4cg2XNz8oPbL6XAY5XcDE71A6ray31nTFm3gIyV-7YpaMzKrBo8yDUgS5qnmrX24Qdk-reyUKBNjoMdafUU27oDV__bmLkAGSLChFqZrWH_fjEo0GrZS1PyQ/s320/erotic-lemons.jpg" width="320" /></a><br />
</div>Çok güldüm yaa!..<br />
Öylesine güldüm ki, işyerinde böyle bir kahkaha duyulmamıştır daha önce..<br />
Hay Allah iyiliğini versin <b>Yılmaz Özdil.</b>.<br />
Sabah sabah, hem de işyerinde beni böyle güldürdün ya..<br />
<br />
"<i>Ama, niye öyle bana kafayı üşütmüş, delirmişim gibi bakıyorsunuz,</i>" dedim arkadaşlara..<br />
"<i>Okuyun bakayım, siz de gülmeyecek misiniz,</i>" diye de ekledim..<br />
Daha okumaya başlayınca koyverdiler kahkahaları..<br />
Kim var kim yok herkes toplandı başımıza, bunlar niye böyle çatlayasıya gülüyor diye..<br />
<br />
<b>Bir değişimdir gidiyoruz bakalım..<br />
Allah sonumuzu hayretsin..</b><br />
<br />
Önce yöre isimlerine taktılar kafayı, yörelerin ismini değiştireceğiz dediler..<br />
Tamam, iyi dedik, bunda bişey yok, o yörede oturanlar kendi istedikleri ismi takıp, kullanabilir, dedik..<br />
Dedik demesine de; Diyelim ki, şimdi o yörelerde oturanlar kafalarına uygun ismi bulup taktılar o yöreye..<br />
Peki, ya çocukları, veya torunları bu takılan ismi beğenmez de, başka isim takacağız derse ne olacak..<br />
<b>Yörelerin ismini durmadan değiştirip mi duracağız?..</b><br />
<br />
Şu yemek isimlerinin değiştirilmesi olayına hiç bir yorumda, katkıda bulunmayacağım..<br />
Çünkü, Yılmaz Özdil'in yazısına yeteri kadar güldüm, halim kalmadı o konuda yorum yapmaya..<br />
Benim asıl endişem, kendimle ilgili..<br />
Acaba diyorum, benim ismim de erotik bulunup bu değiştirme furyasına takılır mı?..<br />
<b>Acaba, bu Arzu ismi erotik mi gerçekten?..</b><br />
Ya derlerse ki, şu aşağıda belirttiğimiz listedeki isme sahip olanlar, şu kadar gün içinde, nufus müdürlüğüne gidip isimlerini değiştireceklerdir.<br />
Aksi halde, şu kadar para cezası verilerek, bizim takacağımız ismi kullanmak zorunda kalırlar..<br />
Yaaa, o zaman ben ne yaparım?..<br />
Ben bu isimle meşhur olmuşum, bu isimle tanınıyorum, beni sonra kim tanır?..<br />
Sonra tutarlar zottirik, şizofronik bir isim takarlarsa, o isimle ben nasıl sokağa çıkar, nasıl işe giderim?..<br />
Benim ismim gibi erotik çağrışım yaptığını söyleyebilecekleri bir sürü isim var..<br />
Onlar da yandı bu durumda..<br />
Aşağıda ismi olanlar, siz de dikkatli olun, çıra gibi yanarsınız, sokağa çıkamazsınız sonra..<br />
<b>Bakın şöyle mesela;</b><br />
"<i>Hey kız, erotik isimli bağyan.. Senin ismin niye erotik bakalım, bu bana bir mesaj mı vermek anlamına geliyor yoksa.."</i><br />
Derlerse, sokağa çıktığınızda.. <b>Ne cevap vereceksiniz bakalım o ayılara..</b><br />
<br />
<b>AFET:</b> Ortalığı birbirine katacak kadar güzel kadın<br />
<b>ALEDA</b>: Nazlı, kaprisli<br />
<b>ALEV:</b> Yanan cisimlerin görüntüsünü tarif etmek için kullanılan bir kelime<br />
<b>ALEYNA</b>: Bizim üzerimize olsun<br />
<b>ALGIN</b>: Birine gönül vermiş, vurgun, tutkun<br />
<b>ARZU:</b> Herhangi bir şey için duyulan aşırı istek<br />
<b>ARZUCAN</b>:Candan isteyen.<br />
<b>ARZUM:</b>İsteğim,dileğim,hevesim.<br />
<b>ARZUNAZ</b>:Naz yapan,nazenin.<br />
<b>AŞKIM</b>:Sevdiğim,sevgilim.<b><br />
AZRA:</b> Bakire, el değmemiş <b><br />
BADE: </b>Aşk, kutsal sevgi<br />
<b>BALIN</b>: Yar, sevgili<br />
<b>BALKIZ</b>: Bal kadar tatlı kız<br />
<b>BUSE:</b> Öpücük<br />
<b>CİLVENAZ</b>: Nazı özellikle yapan / Cilveyle nazı birarada bulunduran <b><br />
DİLA</b>:Gönlümü çalan.<br />
<b>DİLARA</b>: Gönül alan, gönül okşayan.<br />
<b>DİLBER:</b>Gönlü yakan güzel. Alımlı güzel kadın.<br />
<b>DİLEK</b>: İstek, rica,arzu.<br />
<b>DÖNDÜ</b>: Henüz evlenmemiş kız <br />
<b>EMEL</b>:Arzu,özlem.<br />
<b>GAMZE</b>: Göz kırpma, gözle işaret; Nazlı bakma; Gülerken bazı kişilerde yanaklarda beliren çukur<b><br />
GÖZDE:</b> Çok sevilen, beğenilen nitelikte olan. Çok güzel.<br />
:<b>GÖZDEM</b> Beğendiğim,sevdiğim,saydığım,bitanem.<b><br />
GÜLTEN:</b> Gül tenli, vücudu gül gibi<br />
<b>GÜLÜM:</b> Bana ait olan gül. Canım.<br />
<b>HABİBE:</b> Sevgili,seven dost.<br />
<b>HANDAN</b>: Güleç, sevinçli,şen şakrak.<br />
<b>HANDE:</b> Gülüş,gülme. Açılma. Eğlenme.<br />
<b>HAZAL:</b> Haz duy, tad al anlamında <br />
<b>HÜLYA</b>: İnsanın kurduğu tatlı düş; Sevda<br />
<b>OKŞAN</b>: Sevil, sevgiye değer ol <br />
<b>SUZAN:</b> Yakan,yakıcı.<b><br />
VUSLAT</b> : Kavuşma, yetişme, ulaşma <b><br />
YETER :</b> Kafi, tamam, gereksinimi karşılayacaknitelikte olan<br />
<br />
<b>Mesela dedik..</b><br />
<b>Yanlış anlaşılmaya!!..</b><br />
<br />
<b>Sevgilerimle..</b><br />
<br />
<b>Resim : <span style="color: #666666;">deviantART</span></b>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com31tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-85003637433486446682010-01-04T15:57:00.002+02:002010-01-04T19:13:27.785+02:00Artık bir şeyler söylemenin zamanıdır..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrixtUDv5rh7Rb4UXX428lF6CnPUAj_QJbFgNECPzvJuojItblBOX8mBwHfLlvMOPUzquAoKIks-KG8F5Go7jL6khWNoUcScpIwlK8qhqZL9McjENdyaBVB2-crJh-ZwAmEWK3XihNGAb_/s1600-h/LiveImages_G%C3%BCzelim_Candan%20Ercetin_Candan_05.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrixtUDv5rh7Rb4UXX428lF6CnPUAj_QJbFgNECPzvJuojItblBOX8mBwHfLlvMOPUzquAoKIks-KG8F5Go7jL6khWNoUcScpIwlK8qhqZL9McjENdyaBVB2-crJh-ZwAmEWK3XihNGAb_/s400/LiveImages_G%C3%BCzelim_Candan%20Ercetin_Candan_05.jpg" width="400" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Başlıktaki sözler, yaklaşık altı yıl aradan sonra yeni çıkarttığı albüm teşekkür yazısında <a href="http://www.candanercetin.com.tr/"><b>Candan Erçetin</b></a> tarafından söylenmiş.<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Candan Erçetin, "<b>Kırık Kalpler Durağında</b>" isimli albümünde yine her zaman olduğu gibi çok sevilecek ve ses getirecek şarkılara yer verdi. Bu şarkıların arasında, sözlerini <b>Aylin Atalay</b> ile birlikte yazdığı "<b>Ninni</b>" adlı şarkının çok sevileceğini ve dillerden düşmeyeceğini söyleyebilirim. Türkiye'nin siyasi geçmişinin benzetmelerle masal tadında anlatıldığı bu şarkının sözlerini aşağıda bulacaksınız.<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Candan Erçetin</b>, albümünün teşekkür yazısında, “<b><i>Tam 5 yıl, 5 ay, 27 gündür susuyorum. Yaşıyorum, görüyorum, hissediyorum, düşünüyorum, yazıyorum ama susuyorum... Sanırım artık bir şeyler söylemenin zamanıdır</i></b>” diyor. Ayrıca, son dönemde yaşanan olayları masalsı bir dille ve kendi politik duruşuyla anlattığı "<b>Ninni</b>" isimli şarkıda "<b><i>Güzel köylüm ne zaman uyanırsın</i></b>" diyerek topluma güzel bir mesaj iletiyor.<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Kırık Kalpler Durağında</b> isimli albümdeki şarkılarında <b>Ayşe Kulin, Cemal Safi, Ömer Hayyam</b> ve <b>Neyzen Tevfik</b>'in de dizelerine yer veren Candan Erçetin, ayrıca beş şarkının söz ve müziğine de tek başına imzasını attı. Geçen sene "<b>Gölgesizler</b>" filmi için hazırladığı ve blogumda dinlemekte olduğunuz "<b>Ben Kimim</b>" adlı şarkıyı da albümüne ekleyen sanatçının, bu albümünde yer verdiği şarkılar şunlardır:<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOiqePeY5AtIhLqt5pfoWJg9_YctK7hpYGOiYVbbDQAobCT4JUmnMv-mvjsT3Pxql88Okem-4Qt1TKtIRmvq_DCFBjv8SVKtV3Svl3mX96vaRG6BdKukHcgAgf2HodnAVxjcDJfIOfkfH_/s1600-h/LiveImages_G%C3%BCzelim_Candan%20Ercetin_Candan_04.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOiqePeY5AtIhLqt5pfoWJg9_YctK7hpYGOiYVbbDQAobCT4JUmnMv-mvjsT3Pxql88Okem-4Qt1TKtIRmvq_DCFBjv8SVKtV3Svl3mX96vaRG6BdKukHcgAgf2HodnAVxjcDJfIOfkfH_/s200/LiveImages_G%C3%BCzelim_Candan%20Ercetin_Candan_04.jpg" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal"><o:p _moz-userdefined=""></o:p><b>01. Kırık Kalpler Durağında<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz - Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>02. Git<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Cemal Safi Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>03. Kader<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz - Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>04. Unutama Beni<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz - Müzik: Şemi Diriker [OSSİ]<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>05. Vallahi <o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Candan Erçetin Müzik: Candan Erçetin & Alper Erinç<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>06. Yalvaramam<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Candan Erçetin Müzik: Santander/Flavio<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>07. Gözler<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Candan Erçetin Müzik: Candan Erçetin & Alper Erinç<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>08. Türkü<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Neyzen Tevfik, Ömer Hayyam (Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu, Rüştü Şardağ) Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>09. Vay Halime <o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Candan Erçetin Müzik: Anonim<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>10. Unutursun<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz - Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>11. Bahar<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Ayşe Kulin Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>12. Kimin Doğrusu<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Candan Erçetin Müzik: Nurettin Irmak<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>13. Özür Dilerim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Candan Erçetin Müzik: Mustafa Süder<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>14. Nedense Sustum<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Sinan Müzik: Candan Erçetin & Alper Erinç<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>15. Ben Kimim<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz - Müzik: Candan Erçetin<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>16. Ninni<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal">Söz: Aylin Atalay & Candan Erçetin & Anonim Müzik: Anonim<br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDK2TApUpQHgGTUazO2OnkhLXYiqaMhfEvkRUtIBKay9ZE66iTkPQSOyKXoriVyye5Y5ivyuC_xvG9Rw2NVWNUqnYC6ZK5cUMP-w4UV6G0i-pk4pUwJeVftC6Gu2GYp9TQBRGtK7mxwkce/s1600-h/9490232%5B1%5D.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDK2TApUpQHgGTUazO2OnkhLXYiqaMhfEvkRUtIBKay9ZE66iTkPQSOyKXoriVyye5Y5ivyuC_xvG9Rw2NVWNUqnYC6ZK5cUMP-w4UV6G0i-pk4pUwJeVftC6Gu2GYp9TQBRGtK7mxwkce/s320/9490232%5B1%5D.jpg" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
<br />
<b>NİNNİ - CANDAN ERÇETİN<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Uyusun da büyüsün ninni<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Tıpış tıpış yürüsün ninni<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Dertlerini sürüsün ninni<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Oğlum kızım uyusun ninni<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Evvel zaman içinde kalbur saman içinde<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Çok da uzun olmayan belli bir zaman önce<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Çok da uzak olmayan çok güzel diyarın birinde<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Bereketi dillerden düşmeyen bir köy varmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Denizi de bilirmiş dağı da bilirmiş bu güzel köyün insanı<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Yağmurda yürür karda kayar ama güneşli günleri severmiş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Meze yaparmış bu köylüler iki kadehe tüm acılarını<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Böylece birden unutuverirmiş geçmiş dargınlıklarını<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Aslına bakacak olursan çok zenginmiş tarlaları<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Ama nedeni bilinmez bu köylüler her daim fakir<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Yokmuş galiba köydeki kargaların bunda bir etkisi<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Böyle gelmiş böyle gidermiş ne de olsa alın yazısı<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Dayanamamış biri sonunda kargalara baş kaldırmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Hakkımızı yiyorlar deyip bütün köyü ayaklandırmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Sonunda başa çıkmış köyü istila eden kargalarla<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Ama kendisi de göçüp gitmiş gibi tabii eninde sonunda<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Ardından ağlamış köydeki herkes çok uzun yıllarca<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Ağlarken ağlarken köy unutmuş kargaları tamamıyla<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Üzülüp dövünüp dururken birden övünmeye başlamış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Ancak övünüp durduğu sadece hatıraymış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Günün birinde köyün üstüne kapkara bulutlar yerleşmiş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Kimse bu bulutları kargaların getirdiğini fark etmemiş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Köydekiler yaz yağmurudur gelir geçer zannetmişler<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Ama bu kara bulutlar kopacak fırtınanın habercisiymiş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Kargaların çalacağı emekten medet uman bazı kurnazlar<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Köylüye ninniler söyleyip apaçık hedef şaşırtmışlar<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Soytarısıyla yalancısı bu köyün bir gün gelmiş el ele vermiş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">O bildik beyaz camın içine girip siyah yalanlar söylemiş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Onların baktığı yerden bütün köy çok aptalmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Çünkü aptal olmasalar böyle aldanmazlarmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Değil mi ki bütün köy olana bitene ses çıkarmadan bakmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">O zaman başlarına gelene müstahaklarmış<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Ah ne güzel ninniymiş bu cehalet<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Herkes dalıp uyumuş nihayet<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Top atsan uyanmazmış bu rehavet<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">E benim köyüme e e<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Aslında köyün akıllısı çokmuş alimi dedesi filozofu çokmuş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Var diye bas bas bağırıyorlar ama hiçbirisinin söz hakkı yokmuş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Çünkü bilene düşünene yazana kargaların itirazı çokmuş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Ve onlardan öğrendikleriyle kurnazlar herkesi uyutmuş<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">Güzel köyüm ne zaman uyanırsın<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Bu duruma ne kadar dayanırsın<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Sanma ki uyurken kazanırsın<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal">Hadi köyüm ne zaman uyanırsın<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal">.....<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Satın almaya değer olan bu albümün tanıtımını zevkle yaptığım için çok memnunum ve alıp dinlemenizi öneriyorum..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div></div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Sevgili Candan Erçetin'in bu albüme verdiği emeklerin boşa gitmediğini söylemek isterim ve kendisini bu başarısından dolayı kutlarım. Ayrıca, başarısının devamını ve albümün satışı içinde bol şanslar dilerim.<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Teşekkürler Candan Erçetin..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Sevgilerimle..<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-22038493685140240562009-12-31T15:17:00.000+02:002009-12-31T15:17:02.529+02:00KAOS ÇIKMAZI VE UMUT TOHUMLARI..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpBlrUr_Cf2RUZfp8F3_ke1bdkxlDDmUTWXJeyrDTVOxCwc78Cyg4FXQHoiBsz2ev4-IUOSXtjrpyu5fE0WaE3u5qG3xXVQGOz6_PYDnm0YRed9hPqgNfswk1i9PP9fOsnmMqeJUQhAV6d/s1600-h/Merry_Christmas_by_lilhyperbabe.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpBlrUr_Cf2RUZfp8F3_ke1bdkxlDDmUTWXJeyrDTVOxCwc78Cyg4FXQHoiBsz2ev4-IUOSXtjrpyu5fE0WaE3u5qG3xXVQGOz6_PYDnm0YRed9hPqgNfswk1i9PP9fOsnmMqeJUQhAV6d/s400/Merry_Christmas_by_lilhyperbabe.jpg" width="400" /></a><br />
</div>Ülkemdeki bu kaos ortamında bir yeni yıl kutlama yazısı nasıl yazılır?..<br />
Geride bıraktığımız bir yılı, film şeridi gibi geriye sarıp baktığımda;<br />
Her günü stresli, gergin, mutsuz, umutsuz geçirdiğimizi görüyorum.<br />
Milletçe yine iyi dayanmışız bu kadar gerginliğe ve kaosa..<br />
Peki şimdi ben gelecek yıldan nasıl umutlu olurum?..<br />
Nasıl güzel bir yıl hayal edebilirim?..<br />
Düşünüyorum da, bunun mantığını kuramıyorum..<br />
Umutlarımı tümden mi yitirdim ki?..<br />
<br />
Ama hayır..<br />
Asla öyle bir şey yok!..<br />
Böyle karamsarlığa, umutsuzluğa düşmeye hakkım yok..<br />
Ben henüz hayattayım..<br />
Benim gibi düşünen, bu kaosun kalkması için çırpınan daha nice insan da hayatta..<br />
Evet, çeşitli baskılar var..<br />
Bir çokları aylardır suçlarının ne olduğunu dahi bilmeden içeride tutuluyor..<br />
Daha bir çok kişi de suçsuz yere içeri atılabilir..<br />
Onlar da umutlarından bir şey kaybetmiş değiller..<br />
Ben nasıl umutsuz olabilirim ki..<br />
<br />
Ama, yine de yazmak istediklerim dökülmüyor parmaklarımdan, klavyenin tuşlarına..<br />
Zorluyorum ama, olmuyor..<br />
Fakat, olmalı..<br />
Gelecek olan yeni yılda daha çok yazmalıyım..<br />
Daha çok bilgilenip, aydınlatmalıyım ve umut ekmeliyim beyinlere..<br />
Yeşerip, filizlensin ve serpilip büyüsün umutlarımız..<br />
<br />
İşte bu nedenle..<br />
Şimdilik..<br />
Tek bir şey diliyorum yeni yılda..<br />
Sadece ve sadece "Huzur" diliyorum 2010'da..<br />
Tüm milleti çıldırtma noktasına vardırılan bu stresli kaostan çıkmamızı diliyorum..<br />
Umarım 2010 yılı 2009'dan daha huzurlu bir yıl olur..<br />
Hepinizin yeni yılını kutlar, sağlık, başarı, mutluluk ve HUZUR içinde bir yıl dilerim..<br />
<br />
<b>Sevgilerimle..</b><br />
<br />
....<br />
<br />
Bir de kutlamam gereken çok sevgili bir arkadaşım, dostum, canım var..<br />
Yılbaşında doğan sevgili <a href="http://engelsizdunyam.blogspot.com/">NoEngel</a> arkadaşım.. :)<br />
Ne güzel bir günde doğdun canım benim..<br />
Nice yaşlar diliyorum canım arkadaşım..<br />
Sağlık, mutluluk ve huzur içinde geçsin tüm yaşamın..<br />
İyi ki doğdun, iyi ki varsın ve iyi ki seni tanımışım..<br />
Doğum günün ve yeni yılın kutlu olsun canım içi arkadaşım..<br />
Öpüyorum yanaklarından, sevgilerimle..<br />
<br />
Resim : <span style="color: #666666;">deviantART </span>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com31tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-44180568359335481162009-12-25T14:25:00.000+02:002009-12-25T14:33:36.737+02:00İYİ Kİ İZLETTİRMEDİN ANNECİĞİM!..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixL6j8xthsQFfhE7KkFIMJdS32MwVpMPk8GzRnMhdHyuAPaSEGWjV2xck6YwkGFcPJHbI2Cmc3bym5vFrPRTwJblnSRTXBiaH3Xesdkj5kSjhvaD2keH2iN4twvG8kkOXw9LndHjKofoFr/s1600-h/Yobazl%C4%B1k.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixL6j8xthsQFfhE7KkFIMJdS32MwVpMPk8GzRnMhdHyuAPaSEGWjV2xck6YwkGFcPJHbI2Cmc3bym5vFrPRTwJblnSRTXBiaH3Xesdkj5kSjhvaD2keH2iN4twvG8kkOXw9LndHjKofoFr/s320/Yobazl%C4%B1k.jpg" width="247" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İkimiz de neden kapattın o kanalı diye kızmıştık sana..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Babamla ikimiz..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i>"Ayy, zaten izlediğim bir iki dizi var. Onu da çok mu görüyorsunuz bana..</i>" diyerek..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Kapatmıştın <b>Habertürk'de Balçiçek Pamir'</b>in sunduğu <b>"Karşıt Görüş"</b> programını..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ne iyi etmişsin bilmeyerek!..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ben her zaman derim zaten; "<i>Annemin hisleri çok kuvvetlidir</i>" diye.<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İyi ki o adamın o sözlerini duymamışız.. Duyup da sinir küpü olmamışız..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>Gazete Vatan</b> sitesinde <a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=278099&Categoryid=4&wid=102">Mustafa Mutlu'nun</a> yazdığı kadarıyla bile, o adamı dinlemediğime çok seviniyorum..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yok canım!.. Bu kadarı da olmaz ki!.. demeyin sakın..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Habertürk'te Balçiçek Pamir'in o geceki konuklarından biri "<b>İslamcı Şair</b>" olarak tanınan <b>İsmet Özel</b>, diğeri de <b>yazar Ahmet Turan Alkan</b>..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>…..</b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Şimdi sizlere bu iki konukla ilgili, üç köşe yazarının yazdıklarından bölümler sunayım ve değerlendirmeyi de sizlere bırakayım..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Önce Gazete Vatan'dan Mustafa Mutlu'nun yazısından bir alıntıyı okuyun.. Sonra da, diğerlerini..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">"Son örnek; “İslamcı Şair” olarak bilinen İsmet Özel...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Önceki akşam Habertürk’te bir programa katıldı ve “kışkırtıcılığın” ulaşabileceği boyutu tüm örnekleriyle sergiledi...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">AKP hayranlığını açık açık dile getirdi, sunucu “Şimdi Suriye’ye Başbakan Erdoğan’ın konuşmasına bağlanıyoruz” dediğinde, “Hah... Yaşasın” diyerek sevindi...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">İşte bu kişinin, milyonlarca vatandaşımızı canevinden vuran sözlerinden bazıları:"<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Alevilik ilkelliktir... Bunu herkes kolaylıkla gözlemleyebilir. Dağda kalan Alevi kalmıştır, gelip yerleşen Sünnileşmiştir.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Toroslar’a gidin görün. Alevilik, Müslüman baskısından kurtulmak isteyen gayri Müslimlerin sığındıkları bir şeydir.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Aleviler, Haçlı Seferleri başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra burayı terk etmek istemeyen Avrupalılardır.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Bizim demokrat olmak gibi bir derdimiz yok.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Türkiye sınırları içinde değil Ruhban Okulu, Patrikhane’nin bulunması bile milli devletimizin işine gelen bir şey değil.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Müslüman değilseniz, Türk olamazsınız. Türk demek Müslüman demektir.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Türkiye Cumhuriyeti bir İslam Cumhuriyeti olarak kuruldu.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Türkiye Cumhuriyeti’nin şu anda İslam cumhuriyeti olması gerekiyordu, 86 yılımızı feda ettik.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Türk olmayana gavur denir. Gavurda akıl olsa Müslüman olurdu.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>“Nasıl Türk olunur? Namaz kılarak.” <o:p _moz-userdefined=""></o:p></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>….</b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Aşağıya aldığım kısım da, yine <a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=278072&Categoryid=4&wid=141"><b>Gazete Vatan yazarı Tuna Kiremitçi'den</b></a>;<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">"Balçiçek Pamir’in “Karşıt Görüş” programında yazar Ahmet Turan Alkan’ı hayret ve hayranlıkla izledim.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">İzlerken de, milletçe neye ihtiyacımız olduğunu birden anladım: Bütün ihtiyacımız, Ahmet Turan Alkan’daki sağduyu...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Kendisiyle her zaman aynı fikirleri paylaşmıyor olabiliriz ama şu zor günlerimiz için gerçek bir rol modeli bence.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Bir kere İsmet Özel’in çılgın provokasyonlarına rağmen beyefendiliğini korudu.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Sonra asla kırıcı olmadı ama düşüncelerinden de dirhem geri adım atmadı.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Eyüp Peygamber sabrının bir yansıması, derviş sakinliği, bilgece bir sağduyu... Hepsi vardı Ahmet Turan Alkan’da. Ama sonunda kadar eleştiri ve kendi fikrini çatır çatır söyleme de vardı.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Programın ev sahibi Balçiçek’in gardı bile zaman zaman düşer gibi oldu ama onunki düşmedi.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Sonuçta gerçekten zor bir sınavdan alnının akıyla, örnek alınası bir şekilde geçti üstat.”<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>….</b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Son olarak da, <a href="http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13302629.asp?yazarid=131"><b>Hürriyet'den Ahmet Hakan</b></a>'ın değerlendirmesi;<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><span style="color: navy;">"Bir zamanlar bir İsmet Özel vardı<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span></b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">KARLI bir gece vakti dostunu uyandırırdı...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Gözleri “nemli” değil “namlu”ydu... Her şey o yaşarken olup bitmişti...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">“İnsan eşref-i mahlukattır” derdi babası... Birinin gözlerine bakıp, “Bir şehrin varoşları gibi... Ayaklanmaya hazır” türünden benzetmeler yapardı.<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Zaptiyeler ve maliye onun ruhunun peşindeydi...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">O savaşmasa güm güm vurmazdı kömürün kalbi Kozlu’da...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Hayat sevgilisiydi...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">“İçimden şu zalim şüpheyi kaldır / Ya sen gel ya beni oraya aldır” derdi...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Zor zamanda konuşurdu...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Faydasız yazılar yazardı...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Taşları yemek yasak derdi...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Albatros’u Baudelaire’den öğrenmişti...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">“Waldo sen neden burada değilsin” diye sorardı...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Ve işte kaybettik onu...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Şimdi en ağdalı cümlelerle en sıradan faşizmin türküsünü çığırıyor...<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="color: navy;">Bu yüzden artık duymak istemiyorum onu..."<o:p _moz-userdefined=""></o:p></span><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b>…..</b><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu tür sözleri duyunca hayret etmemek, eğer o da insansa insanlığından, müslümanım diyorsa müslümanlığından utanmamak mümkün mü?..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Okuyunca tüylerim diken diken oldu..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İyi ki izlememişim dedim..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Çok teşekkürler anneciğim..<o:p _moz-userdefined=""></o:p><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İyi ki varsın başımızda..<br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com23tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-31830274636600230032009-12-21T09:35:00.000+02:002009-12-21T09:35:39.983+02:00Bitti diye üzülme.. Yaşandı diye sevin..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigVRNz4YCCTlG6p0yKo9wpzUSDpsVfS-74C23kMO-x8sokv_rMTTJmDNi_Qwnb3FEL8GPyJe15cv5WP8_6QSQUiDOE_XN7IoAaj_pfGhe-UZv9-herZMcbpOGEadC3BDmarRqo76-r486h/s1600-h/Suicide_by_RazoredRose.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigVRNz4YCCTlG6p0yKo9wpzUSDpsVfS-74C23kMO-x8sokv_rMTTJmDNi_Qwnb3FEL8GPyJe15cv5WP8_6QSQUiDOE_XN7IoAaj_pfGhe-UZv9-herZMcbpOGEadC3BDmarRqo76-r486h/s320/Suicide_by_RazoredRose.jpg" width="230" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Gerçekten de, bir daha hiç aramadı, sormadı beni.. Bense, ondan haberleri kuzenim vasıtasıyla almaya devam ediyordum. Onun her yaptığından haberim oluyor. Her gittiği yeri öğreniyordum. Kimlerle birlikte, kiminle nerelere gidip geliyor. Kuzenim onun tüm haberlerini uçuruyordu bana. Fiilen ve fiziksel olarak ayrılmıştık. Fakat, ruhum ve kalbim halen onunlaydı sanki. Onu bir türlü aklımdan çıkaramıyordum.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Selim’le ayrılmamız ben de çok büyük etki yapmıştı. Büyük bir yıkıma uğradığımı düşünüyordum. Bir boşlukta gibiydim. Hiçbir şey beni tatmin etmiyor, nereye gidersem gideyim, gittiğim yerler tat vermiyordu. Kuzenimle daha sık beraber oluyordum. Onun varlığı beni bir nebze teselli ediyordu. O da olmasaydı ben ne yapardım, hiç bilemiyordum. Sinem ile de daha sık görüşmeye başlamıştım tekrardan. Ama, büyük bir bunalım yaşıyordum. Evde huzursuzdum, ailemle yok yere sık sık tartışıyordum. Neyse ki, ailem benim durumumu anlayışla karşılayıp, beni teskin etmeye çabalıyorlardı. Onları öylesine çileden çıkarıp, hırpalıyor ve bezdiriyordum ki, onların gözyaşı dökmesine sebep oluyordum. Halbuki, onların gözyaşı dökmelerini görmeyi asla istemeyen biriydim. İşyerinde de, çeşitli sorunlar çıkarıyordum. Eğer ben oranın patronu olsam, benim gibi davranan birini asla bir gün dahi tutmaz, tekmeyi basardım. Ama, patronlarım biraz da bana ihtiyaç duyduklarından olsa gerek, birazda şirketin ortaklarından birinin akrabası olmam nedeniyle bana katlanıyorlardı.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bir şeyler yapmam, kendimi toparlamam lazımdı. Ayrıldığımız iki ay olmasına rağmen Selim’i unutamıyordum. Unutmak istememe rağmen unutamıyordum. Bu boşluğu bir şekilde doldurmam gerekiyordu. Bir şeylerle uğraşıp, kendimi ona vererek, aklımı meşgul etmem gerekiyordu. Ama, bunun ne olabileceği hakkında hiçbir şey aklıma gelmiyordu. Bana önerilen şeyler ise, bana hiç mantıklı gelmiyordu. Başka sosyal ortamlara girmemi tavsiye ediyorlardı. Çeşitli etkinliklerden söz edip, bazı aktivitelere katılmamı söyleyenler vardı. Bağlama ve gitar kursuna gitmemi söyleyenler, bazı müzik kurslarına gidip ders almamı salık verenler oluyordu. Hatta, dans dersleri almamı söyleyen arkadaşlarım vardı. Tango öğrenmemin bana iyi geleceğini, bu sıkıntılarımı sona erdireceğini söyleyen arkadaşlar da cabası..<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İşte böyle sıkıntılı bir gün, işten de sıkılmış bir haldeyken, patron gelip belediyede halledilmesi gereken bir konudan bahsedip, bunu benim yapmamı istedi. Benim orada çalışan bir arkadaşım olduğunu öğrendiğini ve bu arkadaşımın belki bu konuda yardımı olabileceğini söyledi. Ben, o arkadaşın bu konu ile ilgili olmadığını ama, belki diğer arkadaşlarına söyleyip çözülmesine uğraşabileceğini söyleyip, halletmeye çalışacağımı bildirdim. Giderken yanına uğramamı ve gerekli evrakları vereceğini söyleyip odamdan çıktı. Ben de, biraz sonra çantamı alıp, önce tuvalette biraz makyajımı filan düzeltip, patronun yanına girdim. Evraklar masanın üstündeydi ve bana bazı gerekli işlemleri izah edip, nelerin yapılması gerektiğini tarif etti. Ben de, tamam diyerek odadan çıktım.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Arkadaşım Ahmet, emlak servisinde kontrol mühendisi olarak çalışıyordu. Kapısı açıktı ve bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu. Yanına gidinceye kadar beni fark etmedi. Daha doğrusu, yanına birinin geldiğinden habersiz, yaptığı işe o kadar dalmıştı ki, beni fark etmesiyle birlikte, aniden ayağa kalkıp beni karşıladı ve el sıkıştık. O arada bir gözü de bilgisayarda olduğunu fark ediyordum. Daha ayakta iken yaptığı işi kapatmaya çalışıyordu, benim yandaki koltuğa oturmamı söylerken. Ben oturduktan sonra, ne içeceğimi sordu. Varsa bir neskafe içerim dedim. Telefonla neskafeleri ısmarladı ve az sonra da neskafeler geldi, beraber içmeye başladık.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ahmet’in ailesi, çok önceleri bizim oturduğumuz semtte oturmuşlardı. Yakın komşu idik. Daha sonra Ahmet evlenince başka yere taşındı, ailesi de bir süre sonra bizim oradan ayrıldılar başka bir semte taşındılar. Beş altı yıldır burada çalışan Ahmet, okuldan mezun olduktan sonra, iki yıl kadar bir süre birkaç özel şirkette çalışmıştı. Ahmet ile biraz eskilerden filan konuştuk. Eşini sordum, evliliğin nasıl gittiğini ve çocuğu olup olmadığını filan konuştuk. O da benim neler yaptığımı, Selim’le halen birlikte olup olmadığımızı konuştuktan <span> </span>sonra, kendisine patronun ricasını ilettim. Eğer yardımcı olabilecek bir arkadaşı varsa, çok memnun kalacağımızı güzel bir dille anlattım. Fakat bunun için biraz fazla dil dökmem gerekmişti. Hiç bu kadar kimseye dil döktüğümü hatırlamıyordum. O sırada, müdürü bir dosya için, Ahmet’i çağırdı. Ahmet de benden izin isteyip, dosyayı alıp müdürün yanına gitti.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ahmet’in müdürün yanına gittiği on dakika olunca, benim canım sıkıldı. Kalktım Ahmet’in masasına doğru gittim. Bilgisayarına baksam acaba ayıp olur mu, filan diye düşünüyordum. Ayrıca, Ahmet’in ben içeriye girdiğim esnada ne yaptığını merak etmiştim. Beni görünce de, nasıl kapatacağını şaşırmış hali beni daha da meraklandırmıştı. Onun koltuğuna oturmadan ayakta bilgisayara bir göz atayım dedim ve tamamen kapatılmamış olan pencerenin ne olduğunu baktım. Araç çubuğunda “Second Life” yazısını gördüm. Şimdiye kadar hiç duymadığım bir oyun olabileceğini düşündüm. Bilgisayar oyunları ile başım hiç hoş değildi. Pencereyi tıklayarak açtım.. Açtım ama.. Ne göreyim?.. Gözlerime inanamadım. Hemen <span> </span>pencereyi tekrar minimize ettim. Ekranda gördüğüm, tamamen bir pornografik bir animasyondu. Açtığımda durmadan hareketlerine devam ediyorlardı. Bir an gördüğüm kadarıyla, animasyondu ama, gerçeğinden farksız grafiklerle hazırlanmış bir oyun olduğunu anladım. Oyunda, bir kadın ve bir erkek yatakta, tamamen çıplak ve o vaziyette ne yapılırsa onu <span> </span>yapıyordu. Her ikisinin de tepelerinde<span> </span>isimleri yazılıydı. Hemen tekrar eski oturduğum yere oturdum ve Ahmet’i beklemeye başladım.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Yirmi dakika bekledikten sonra, Ahmet geldi. Masasına geçip oturdu ve benim bilgisayara bakıp bakmadığımı düşündüğünü, bana bakışlarından hissettim. “<i>Ahmet, müdürle işiniz baya uzun sürdü. Her zaman böyle uzun mu sürüyor..?”</i> diyerek Ahmet’in nabzını kontrol etmeye çalışıyordum. “<i>Yok ya, her zaman olmuyor. Bu defa ki, biraz gıcık bir iş de onun için, uzun sürdü. Seni de beklettim, kusura bakma</i>” diye bana karşı mahcubiyetini anlatmaya çalışıyordu. Ben de, onu biraz daha mor etmenin bana iyi geleceğini hesaplayıp, “<i>Yok yaa.. canım filan sıkılmadı. Biraz senin bilgisayarda oyalandım</i>.” derken, bir yandan da onu süzüyordum. Bir anda Ahmet’in suratı gök kuşağı gibi oluvermişti. Renkten renge giriyordu. “<i>Cidden baktın mı yoksa..? Yok ya, beni kandırıyorsun. Sen benim ne tepki göstereceğimi sınamak için öyle söyledin.”</i> Ben hiç bozuntuya vermeden, “<i>Yoo, neden seni kandırayım. Bilgisayarda oyalandım biraz. Sonra ne var ki, neden o kadar şaşırdın benim bakmama.. Yasak mı benim bakmam, yoksa sen yasak şeyler mi yapıyorsun..?”</i> dememle, benim gördüğümü anladı. “<i>Yaa Arzu, çok özür dilerim. Senin o sahneleri görmene çok üzüldüm. Hele benim bilgisayarımda görmen beni çok mahcup etti. Çok çok özür dilerim. Lütfen, o gördüklerini unut.” </i>diyerek neredeyse benim ayaklarıma kapanacak vaziyete geldi. Bense, gördüğüm manzaradan mutlu bir şekilde onu izliyordum. Evli bir adam ve o benim önümde diz çökmüş bana yalvarıyor. Bu durum benim tüm sıkıntılarımın bir anda uçup gitmesini sağlamıştı.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">“<i>Tamam Ahmet, önemli değil. Bu kadar özür dileyecek ne var ki..? Herkes seyrediyor bu tür şeyleri. Seyretmeyen, oynamayan mı var ki..?”</i> diyerek adamı biraz sakinleştirdim. Ahmet ise, bana halen, söyle olmuştu da, böyle gitmişti de, diyerek bu oyunu tavsiye etmişlerdi de, çok iyi bir oyunmuş da, ama böyle durumların olduğunu bilmediğini, aniden başına geldiğini filan anlatıp durdu. Oyunda kız onu esir almış da, kız onu soyup yatağa atmış mış mış, falan da filan bir sürü hikaye anlatıp durdu. Neredeyse kadının ona tecavüz ettiğini iddia edecekti. Ben de, kafamı sallayıp onu tasdik ediyordum. Evet, doğrudur, şimdiki oyunların içeriğinde her şeyi bulmak mümkündür filan diyerek, sanki oyun üstadıymışım gibi teselli etmeye çalışıyordum.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">İkimiz de, benim oraya ne iş için gittiğimi unutmuş ve bilgisayar oyunlarından muhabbete başlamıştık. Ben bu güne kadar hiç bilgisayar oyunu oynamadığımı, oyunlardan hiç hoşlanmadığımı anlattıkça, o ise bu oyunun diğer oyunlardan farklı olduğunu, gerçek hayatta her ne varsa bu oyunda olabileceğini, hatta bu oyun içinde oyun oynayarak binlerce dolar para kazananlar olduğunu, birkaç kişinin ismini de verip bu kişilerin bu oyunu oynayarak, milyon dolarlar kazandığını anlatıp duruyordu. Sonunda ben de dayanamadım ve “<i>Ahmet, mademki bu oyun bu kadar eğlenceli ve para da kazanma imkanı var. Nasıl bir oyundur bu göstersene biraz bana..” </i>dedim. Kalktım hemen yanına gittim dikildim. O ise minimize olmuş pencereye dokunmaya korkuyor, pencerede çıkacak sahnenin nasıl bir sahne olduğunu bildiğinden, bunu benim onun yanındayken görmemi istemiyordu. “<i>Tamam, bu pencereyi tamamen kapat. Oyunu yeniden başlatırsın.”</i> demem üzerine, üzerine sağ tıklayarak “kapat” komutunu verip programı kapattı.<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Oyunu yeniden başlatırken bana, oyunun özelliklerini, nasıl oynanması gerektiğini, önce bir kayıt olma ve isim belirleme gibi bir çok şeyi anlatmaya uğraştı. Sonra oyun açıldı. Açıldı ama, yine aynı yer, aynı sahne ve üstünde hiçbir şey yok. Sadece, kadın gitmiş, sahnede Ahmet –oradaki ismi tabii ki Ahmet değil.- çıplak ve yalnız başına. Bana dönerek, biraz uzaklaşmamı ve giyinmesi gerektiğini söyledi. Ben de, çaresiz ve ben de o sahneyi görmek istemediğimden, onun dediğini yaptım ve masadan uzaklaştım. Kısa bir süre sonra beni yanına çağırdı ve oyunun nasıl işlediği konusunda etraflıca bilgi verdi. Ve, böylece Second Life denilen, benim de Selim’i birazcık aklımdan çıkarmamı sağlayan “<b>İkinci Hayat</b>”la tanışmış oldum.<br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal"><b>Devamı :</b> <span style="color: #666666;">Arzu Breda’nın doğuşu..</span><br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-63204790833154503592009-12-18T17:49:00.000+02:002009-12-18T17:49:50.117+02:00Mustafa Belgeseli üzerinden Atatürk'e karşı psikolojik saldırı..<b>Reha Muhtar</b>, 17.12.2009 tarihinde <b>Vatan Gazetesi</b>ndeki köşesinde; <b><a href="http://haber.gazetevatan.com/haber.vatan?detay=Can_Dundari_Ataturk_Belgeselinden_hapis_mi_yatiracaksiniz&Newsid=276684&Categoryid=4&wid=136">"Can Dündar'ı Atatürk Belgeseli'nden hapis mi yatıracaksınız?..</a>"</b> başlığıyla yazyınladığı yazısında, <b>Can Dündar'</b>ı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi basın Yayın Yüksek Okulu birinci sınıfından itibaren tanıdığını belirterek, onun nasıl biri olduğuna dair bilgiler vermiş.<br />
<br />
Bu yazısında, Can Dündar'ın kişilik özelliklerini, mesleki duruşu ve hayata bakışını çok iyi bildiğinden de bahsediyor. Yani, onu 30 yıldan beri tanıdığını söyledikten sonra, Can Dündar'a karşı objektif olabileceğini vurguluyor.<br />
<br />
Bu nedenle de, Can Dündar'ın Mustafa belgeselinden dolayı, <i>"Atatürk'ün hatırasına hakaretten.."</i> 7.5 yıla kadar hapsinin istenmesinin haksızlık olduğu, çifte standart olduğunu vurguluyor.<br />
<br />
....<br />
<br />
Yine Reha Muhtar'ın ertesi günkü, 18.12.2009 tarihli <a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Mustafa_filmi_Ataturke_yonelik_pskolojik_saldiri_mi&tarih=18.12.2009&Newsid=276862&Categoryid=4&wid=136"><b>"Mustafa filmi Atatürk'e yönelik psikolojik saldırı mı?.."</b></a> başlıklı yazısında, bir okurunun <i>"Reha bey bir de Mehmet Kerem'in makalesini okuyun"</i> demiş.. Mehmet beyin makalesini üç defa okuduğunu ve ilginç noktalar bulduğunu belirtiyor yazısında. Yazısının altına Mehmet beyin makalesinin bir özetini de koymuş. Bu makalede, Atatürk'e yönelik saldırıların altında yatan nedenlerle ilgili analizlerin olduğunu söylüyor.<br />
<br />
Reha Muhtar bu yazısında, kendisinin Atatürk sevgisini de belirterek, bu sevginin nasıl bir sevgi olduğunu da kısaca anlatıyor. <i>"Atatürk’ün gücü benim gözümde tabu olmasından gelmiyor...</i><br />
<i>Tartışılmamasından, insani taraflarının ortaya konmamasından, tanrı katına konmasından kaynaklanmıyor Atatürk sevgim..."</i> diyerek..<br />
<br />
......<br />
<br />
Şimdi gelelim reha Muhtar'ın okuyucusunun okumasını önerdiği ve yazısında özetini yayınladığı, <b>İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi psikiyatri Bölümü'nden Profesör Mehmet Kerem</b>'in makalesine.. Bu makalede neler var bir görelim.. Okuduğum özetten benim çıkardığım, bu makaleye göre <b>Can Dündar</b>, <b>Vamık Volkan </b>adlı bir psikiyatristden etkilenmiş. Bunu da, Can Dündar'ın <b>Ayşe Arman</b>'la yaptığı bir röportajda kendisinin itiraf ettiğini belirtiyor.<br />
<br />
Bu etkilenmenin kaynağı, Vamık Volkan'ın <b>"Ölümsüz Atatürk"</b> adlı kitabı. Kitap ilk defa <b>"Immortal Atatürk"</b> adıyla 1984'te <b>ABD</b>'de yayınlanıyor. On yıl sonra da, Türkiye'de yayınlanıyor ve yasaklanıyor. Ancak, 1998'de yasak kalkıyor ve serbestçe satılmaya başlanıyor. Bu kitabın temel tezi ise, Atatürk'ün ne kadar sıradan bir insan olduğunu göstermek olduğunu vurguluyor Mehmet beyin makalesinde. Makalede, bu durum, tıpkı Can Dündar'ın Atatürk belgeselinde Atatürk'ün "insani yanlarını vurguladığı benzetmesi yapılıyor. Yani, insani yanları gösterilerek, "<i>büyüklüğü</i>" bu şekilde anlatılmak isteniyor.<br />
<br />
Ben en iyisi Reha Muhtarın yayınladığı, Prof. Mehmet Kerem'in makalesinin özetinin tamamını buraya alayım ki, sizler daha iyi anlayabilesiniz.<br />
Makalenin tamamını da, burada <a href="http://oyagmur.azbuz.com/readArticle.jsp?objectID=5000000009804779">"Can Dündar'ın belgeseli.... Prof. Mehmet Kerem"</a> başlıklı yazıda okuyabilirsiniz..<br />
<br />
<b>“PAVLOV’UN KÖPEKLERİ VE MİLLİ REFLEKSİN KIRILMASI”</b><br />
<br />
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Profesörü Mehmet Kerem Doksat şöyle açıklıyor:<br />
<br />
Bilirsiniz, ünlü <b>Rus fizyolog Pavlov</b>, köpeklerine et verirken bir yandan zil çalınca ve bunu defalarca yapınca, bir süre sonra eti görmeden de zil sesini işitince hayvanın salyası akmaya başlar. Bu, şartlı reflekstir: Hayvanın tabiatında olmayan bir uyaran (zil sesi), onu tabiatında olan eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır.<br />
<br />
Hiçbirimiz dünyaya Türk, Meksikalı, Sünnî veya Katolik olarak gelmeyiz; bunlar bize öğretilen değerler, yani şartlı reflekslerdir. Eğer pekiştirilmezlerse, zamanla sönerler.<br />
<br />
Bir gün Pavlov’un enstitüsünü su basar. Köpeklerin bir kısmı boğulur bir kısmı da günlerce terörize olur çünkü ölümden zor kurtulmuşlardır. Kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır.<br />
<br />
<b>Pavlov zil çalar, köpeklerde tık yok!</b><br />
<br />
Şu müthiş sonuca varır: Ağır travmalar, şartlı refleksleri ortadan kaldırır. İnsanı veya hayvanı en doğal, en ilkel haline geri döndürür.<br />
<br />
Her gün 15-20 şehit, <b>‘kanları yerde kalmayacak’</b> denip sürekli kanlarının yerde kalması, bir yandan orada burada araba yakarak, polise taş atarak etnik kalkışmalar...<br />
<br />
Hepsini toplarsanız, temel güvenlik duygusu ortadan kalkıyor.<br />
<br />
Pavlov’un köpeklerindeki gibi, bu kadar ağır travmalarla şartlı reflekslerimiz <i>(millî duygularımız ve tepkilerimiz</i>) kırılıyor.<br />
<br />
***<br />
<br />
Volkan’a göre Atatürk babasını küçük yaşta kaybedip ilk bunalıma giriyor. Ondan sonra annesi başka bir adamla evleniyor ve eve gelen bu adamla birlikte bunalım kökleşiyor.<br />
<br />
Bunun temelinde ise Mustafa’nın annesine olan ‘<b>odipal bağlılığı</b>’ var! Aslında Can’ın belgeselindeki temel ve örtük mesaj da bu.<br />
<br />
Atatürk denilen adam sözde bizim atamız, yani bir anlamda hepimizin babası ama aslında onun babası yok!<br />
<br />
Ve yine Mustafa’nın annesine darılması anlatılıyor belgeselde, çünkü Atatürk’ün anası, yani bizim o başörtülü gülümseyen fotoğrafından hatırladığımız <b>Zübeyde Hanım</b>, ‘<i>eve başka bir erkek getiriyor</i>’!<br />
<br />
Evet, belgeselde anlatılan dil aynen böyle, ortada Zübeyde Hanım’ın ‘<i>yeniden evlenmesi</i>’ne değil ‘<i>eve yeni bir erkek getirmesi</i>’ne vurgu var! Farkındaysanız tez Vamık Volkan’dan aktarılma olduğu gibi.<br />
<br />
***<br />
<br />
Nitekim belgesel boyunca Atatürk, mutsuz, yalnız, bunalımlı bir tip olarak çizilmiş.<br />
<br />
Ancak bunlar anlık ya da dönemsel melankolilikler değil.<br />
<br />
Atatürk çocukluğundan ölümüne derin bir melankoli içinde gösteriliyor. Atatürk’ün sürekli içki ve sigaraya olan düşkünlüğü de örtük başka bir mesajı veriyor:<br />
<br />
Mustafa sadece annesine karşı odipal bir bağlılık içinde değildir, aynı zamanda oral bir kişiliğe sahiptir!<br />
<br />
Şimdi bu iki kavrama bakalım.<br />
<br />
Birincisi <b>Freud</b>’un ‘<i><b>odipus kompleksi</b></i>’ olarak bilinen ve çocuğun anneye olan bağlılığını cinsel bağlılıkla açıklayan teori.<br />
<br />
İkincisi ise yine Freud’un çocukluk evrelerini ayırdığı ilk evre olan ‘<i><b>oral evre</b></i>’, yani ağız bağlılığı.<br />
<br />
Her iki kavram da Vamık Volkan’ın kitabında Atatürk’ün kişiliği olarak konuluyor.<br />
<br />
<b>Şöyle ki:</b><br />
<br />
<b>Atatürk annesine olan aşkının yerine vatanı koyuyor.</b><br />
<br />
<b>Nitekim ‘<i>büyük validemiz</i>’ diye söz ettiği vatana olan aşkı aslında anasına olan aşkıdır!</b><br />
<br />
<b>Yine ana memesine olan hasretini de rakı kadehi ve sigara ile gidermektedir!</b><br />
<br />
***<br />
<br />
Bir ulusun ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve refleksini nasıl yok edersiniz?<br />
<br />
Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır, o ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız.<br />
<br />
Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız.<br />
<br />
Mesela Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar?<br />
<br />
O zaman onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını göstermek gerekmektedir!<br />
<br />
Ya da Türkler atalarını, yani Atatürk’ü çok mu yüceltiyorlar?<br />
<br />
O zaman onlara Atatürk’ün ne kadar sıradan biri olduğunu gösterin.<br />
<br />
Farkındaysanız son on yıldır tam da böylesi bir dönemden geçiyoruz.<br />
<br />
Sözde demokratlık, tartışma kültürü adına neyi tartışıyoruz ve bizden neyi kabul etmemiz isteniyor?<br />
<br />
<b>Sıra Atatürk’e geldi.</b><br />
<br />
Çünkü önemli olan ulusal önderi yok etmektir. O halde tüm önderlere yapılanı Atatürk’e de yapalım. Onun ne kadar zalim bir diktatör olduğunu tartışalım.<br />
<br />
Onun aslında zaafları olduğunu tartışalım. Hatta onun anasını bile tartışalım.<br />
<br />
Evet, emperyalistlerin gündeminde bu vardır. Tartışın diyorlar, biz sizin atanızın anasını tartışmak istiyoruz!<br />
<br />
Ondan sonra Can Dündar çıkıyor ağlamaklı, diyor ki tamam tartışın benim belgeselimi ama biraz insaflı olun, önce izleyin sonra eleştirin!<br />
<br />
Acıyacaksınız neredeyse adama.<br />
<br />
Sonra dört bir koldan saldırıyorlar; korkacak ne var ki, izleyin önce, inanmazsanız inanmazsınız!<br />
<br />
İsterseniz eleştirin!<br />
<br />
İşte asıl psikolojik harp cephesi de burada kuruluyor!<br />
<br />
Mesela Atatürk’ü sevmek, bayrağı sevmek, İstiklal Marşı’nda duygulanmak, şartlı reflekslerdir ve bunlar tartışma konusu değildir.<br />
<br />
Çocukluktan öğrenilir ve ölene kadar da korunur.<br />
<br />
Ama bazı haller vardır ki o şartlı refleksleri kaybedersiniz.<br />
<br />
İşte Can’ın belgeseli tam da bu iş için yapılmış.<br />
<br />
<b>Prof. Mehmet Kerem</b><br />
<br />
<b>...........</b><b> </b><br />
<b><br />
</b><br />
<b></b>Değerli okuyucularım, benim bu yazıların tümünden anladığım ve vardığım sonuç; Can Dündar'ın bu belgeseli yaparken bazı kişilerden etkilendiği yönünde şüphelerim var. Her ne kadar, Reha Muhtar, onu çok iyi tanıdığını ve böyle bir düşünce ile yapmasının düşünülemeyeceğini ifade etse de, belgeseldeki anlatım tarzı bu şüpheleri doğrular nitelikte.<br />
<br />
Sizler okuyunca ne karar verirsiniz bilemem ama, benim düşüncem bu yöndedir. Bilerek olmasa bile etkilendiği yönünde kesin şüphelerim var.Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-69886669831797686512009-12-16T15:07:00.020+02:002009-12-16T15:31:16.412+02:00NEŞELİ HAYAT & GERGİNLİK..<div style="display: block; overflow: hidden;"><div style="display: block; margin-bottom: 10px; overflow: hidden; padding-bottom: 10px;"><div style="display: inline; float: left; padding-top: 10px;"><h2><a href="http://www.sinemalar.com/film/40199/Neseli-Hayat/" style="color: #c03636; font-family: Arial,Helvetica,sans-serif; font-size: 24px;" target="_blank" title="Neşeli Hayat">Neşeli Hayat</a></h2></div><div style="display: inline; float: right;"><a href="http://www.sinemalar.com/" target="_blank" title="Türkiye'nin Lider Sinema Sitesi"><img alt="sinemalar.com" border="0" height="30" src="http://img.sinemalar.com/images/thelogo.gif" width="110" /></a><br />
</div></div><script src="http://widget.sinemalar.com/scriptcomp/widgetfilm.js" type="text/javascript">
</script><script type="text/javascript">
writeMovieWidget(40199,'DC6609','000000')
</script><br />
</div><b>Yorumsuz yayınlıyorum.. Yorumlarınıza göre, yanıtlarımda kişesel fikirlerimi bulabilirsiniz..</b><br />
<br />
<b>Sevgilerimle.. </b><br />
<br />
<span style="font-size: large;"><b>Neşeli hayat</b></span><br />
<br />
Hava kurşun gibi ağır... Kar yağsın da örtsün şu çamuru diye bekliyoruz ama olmuyor.<br />
<br />
İçimizi sıkan haberler geliyor memleket köşelerinden. “Burası Muş’tur, yolu yokuştur, esnaf kaleşnikofla taramış göstericileri, bu nasıl iştir?” diye bir türkü yakmanın tam sırası.<br />
<br />
O tetiği çeken esnafa internet sitelerinde övgüler düzen kardeşlerimize acilen Yugoslavya iç savaşı tarihi okutmak zorundayız.<br />
<br />
Herkes silaha sarılıp birbirini vurmaya başlayınca Kurtlar Vadisi’ni andıran, fiyakalı bir dizi ortamında yaşayacağımızı ve kendilerini kahraman gibi hissedeceklerini düşünüyor olabilirler.<br />
<br />
***<br />
<br />
Belki de okutmamak lazım Yugoslavya tarihi falan: Ne de olsa kardeşlerimizin bu kafayla Aliya İzzetbegoviç’e özenecek halleri yok. Tutup Miloşeviç olmaya, Karadziç olmaya falan kalkarlar.<br />
<br />
Bir sözümüz var ne de olsa: “Akacak kan damarda durmaz”. Ama uygarlığın yolu da kanı damardayken inceleyip akmadan tedavi edebilmekten geçiyor, haberimiz yok.<br />
<br />
***<br />
<br />
Yılmaz Erdoğan’ın o nefis Şarlo öyküleri tadındaki, insanı içine alıp sonra da bırakmayan filmi “Neşeli Hayat”, memleket ahvaliyle beraber düşününce o kadar manidar ki...<br />
<br />
Neşemizi bulmak için yapabileceğimiz onca şey varken kafayı taktığımız şeylerin zavallılığı, çocuklarımıza çok kederli görünecek.<br />
<br />
Bu kadar güzel ve bereketli bir ülkede hayatımızı yaşamak yerine etnik ve dinsel kimlik sorunları yüzünden birbirimize çektirdiklerimize bakacak ve budala olduğumuzu düşünecekler.<br />
<br />
***<br />
<br />
Şimdiki bunalımlarımız, “Neşeli Hayat” filmindeki kahramanların zengin olma hayali kadar çocuksu ve saçma görünecek gelecek kuşakların gözüne.<br />
<br />
Çünkü yaşadığımız itiş kakışın insanlık ailesinin ağacında herhangi bir yeri, attığımız naraların gökkubbede en ufak bir yankısı yok.<br />
<br />
Sonuçta, ne kadar “bölünmez bütünlük” nutukları çeksek de, göz göre göre ikiye bölünen bir ülke var elimizde.<br />
<br />
Bir yanı evrensel ölçüleri yakalayıp çağdaş dünyayla bütünleşmeye doğru koşarken diğer yandan karışıklık içindeki bir üçüncü dünya ülkesi olmaya doğru çekiliyor Türkiye.<br />
<br />
Neşeli olmak yerine iki taraftan çekiştirilen bir çarşaf gibi gergin görünmemiz, işte bu yüzden.<br />
<br />
<b>Tuna Kiremitçi / <a href="http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Neseli_hayat&tarih=16.12.2009&Newsid=276467&Categoryid=4&wid=141">gazetevatan</a></b>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-4158793276416936106.post-8562157907413995342009-12-10T17:46:00.000+02:002009-12-21T09:26:03.106+02:00Selim’le ayrılmamız ve; “Artık her şey bitti bebeğim..!”<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRaa1NKJGsyAGdH73KbPtgqQy71Ey5VhEWVwwmn5Fa7Du88_IOl0x3DCVdgGja45fatu7g0vu4b8wBM9qb2HsUCH-_fHG20IDOnMZ-55nBM63MXHeBrpcSK6oSyTOk1vHwJpNqL1AhUngO/s1600-h/suicide_by_morganeofyou.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRaa1NKJGsyAGdH73KbPtgqQy71Ey5VhEWVwwmn5Fa7Du88_IOl0x3DCVdgGja45fatu7g0vu4b8wBM9qb2HsUCH-_fHG20IDOnMZ-55nBM63MXHeBrpcSK6oSyTOk1vHwJpNqL1AhUngO/s400/suicide_by_morganeofyou.jpg" /></a><br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Selim’le kavga edip ayrıldığımız 16 gün olmuştu. Ama, bana bir asır gibi geliyordu, bu 16 gün. Öfkelenmekte haklıydım ama, devamında o kadar haklı olduğum söylenemezdi. Öylesine öfkelenmiştim ki, ağzıma ne gelirse söylemiştim. Ne kadar kötü, iğrenç, aşağılayıcı kelime varsa hepsini arka arkaya sıralamıştım. Sonunda da, “<i>Artık, bu iş bitti, bundan sonra birlikteliğimiz süremez. Sen yoluna, ben de kendi yoluma.</i>” deyip noktayı koymuştum.<br />
</div><div> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">….<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Selim’le sizleri daha önce bu blogda tanıştırmıştım. Bir <a href="http://arzununincileri.blogspot.com/2009/02/sevgililer-gunu-mu-prlantaclarn-vurgunu.html"><span style="color: red;">Sevgililer Günü</span></a> yazımda. Onunla üç buçuk yıldır –yatak hariç- birlikteydim. Onun ailesinin de, benim ailemin de birlikteliğimizden şikayetleri yoktu. Bir birimizi deliler gibi seviyorduk. O bizim eve gelip gider, ben onun evine gidip gelirdim. Evlenmek için ise hiç acelemiz yoktu. Acelemiz niye olsundu ki..! Yatmak dışında, yani seks dışında her şeyi yapıyorduk. O işi de hiç yapmıyorduk diyemem. Msn ve telefonda saatlerce konuşur, o arada sanal da olsa sekse değinirdik. Bu durum benim için yeterliydi ve daha fazlasını istemiyordum. Şimdilik daha ileri gitmeyi düşünmüyordum. O da, aynı şekilde düşündüğünü söylüyordu. Ama, bu söylediği ne kadar doğruydu, bunu daha sonra anlayacaktım.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu kadar öfkelenmekte haklı olduğuma, sizde hak vereceksinizdir. Bir gün ona güzel bir sürpriz yapma, onu mutlu etme fikri geldi aklıma. Yeni bir işe girmişti ve bu işini beraberce bir yerde kutlamak için, bir müzikholde yer ayırttım. İşten çıkacağı saatte de, işyerine gidip, çıkış kapısında beklemeyi düşündüm. Ancak, çıkış kapısının önüne park yapılamadığı için, taksi daha müsait olan biraz geriye gidip durdu. Taksi şoförüne biraz beklememiz gerektiğini, beklediğim kişinin az sonra çıkacağını söyledim. Beklemeye başladık. Beş dakika kadar sonra işyerinden çıkmaya başladılar. Taksiden, bahçe ve çıkış kapısı rahatlıkla görülebiliyordu. Nihayet bahçede Selim’i görmüştüm. Beş altı kişilik bir gurubun arasında o da vardı. Kızlı erkekli gurup neşeli bir şekilde şakalaşarak, kapıya doğru ağır ağır yürüyorlardı.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Aniden bir şey fark ettim. Selim’in yanında yürüyen kızın eliyle Selim’in kolunu tuttuğunu, az sonra da, kolunu beline doladığını fark ettim. Selim’e bakıyorum. O, kızın bu davranışı karşısında, hiçbir tepki göstermeden, rahat bir tavırla yürümeye, neşeli neşeli muhabbetlerine devam ediyordu. Ben neye uğradığımı şaşırmış. Resmen şok olmuştum. Kapıdan çıkarlarken kız Selim’in koluna girmişti. Gurup kısa bir süre kapının önünde durup, bir birlerine veda etmek için tokalaştıktan sonra, benim Selim beyefendi kıza bir şeyler söyleyerek kolunu çekmek istemesine rağmen, kız onun kolunu tutup, beraberce bir yerlere gitmelerini ister gibi, Selim’i razı etme çabası içindeydi.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ben taksi şoförüne, biraz beklemesini söyleyip, arabadan indim. Onların yanına doğru yürüyordum. Selim’in arkası bana dönüktü. Öfkeden deliye dönmüştüm. Ben onun için neler düşünüyordum, onunsa yaptığına bakın. Yanlarına yaklaşınca, “<i>Oh..! Ohh..! Maşallah..! Allah nazardan saklasın..! Allah mutluluğunuzu bozmasın..!</i>” diye bağırarak ve elimi kolumu sallayarak ikisinin yanına vardım. Suratımın o an ne hal aldığını çok merak ediyordum. Selim beni orada o halde görünce, hemen toparlanmak ihtiyacı hissetti ve “<i>Aaa, senin ne işin var burada..?? Sevgilim, durum senin anladığın gibi değil..!” </i>gibisinden o an benim için hiçbir anlam ifade etmeyen sözleri peş peşe sıraladı. Kız ise, -kız mı yoksa kadın mı desem bilmiyorum- Selim’e fısıltıya benzer bir sesle, iyi akşamlar diledikten sonra, sessizce ve hızla yanımızdan uzaklaştı.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Kapının önünde Selim’le baş başa kalmıştık. O bana bir sürü mazeretler anlatıyor. Yok, o kadın onun şefiymiş de, ona asılmaya çalışıyormuş. O ise, ona yüz vermiyormuş ama, peşini bırakmıyormuş.. Bir sürü –mişli, -mışlı kelimeleri sıralayıp duruyor. Ben, “<i>Tamam.. Bitti.. Her şey bitti.. Aramızda bundan sonra hiçbir şey yok.. Kalmadı.. Her şey sona erdi..” </i>diye taksiye yürüyorum. O da peşimde kolumdan çekiştirip duruyor. Ben ona her türlü hakareti yapıyorum. O, tamam sen haklısın ama, senin düşündüğün gibi değil diyerek beni iknaa çabalıyor.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ben hem söyleniyor, hem de taksiye doğru yürüyorum. O da, benim kolumdan çekerek derdini anlatmaya uğraşıyor. Öyle çekiştire çekiştire taksinin yanına vardık. Ben kapıyı açıp binmeye çalıştıkça, o kapıyı kapatıp binmemi engelliyor. Nihayet ben taksinin kapısını açıp, arka koltuğa oturup, kapıyı da çekince, taksici de arkasına dönüp, “<i>Tamam mı abla, gidiyor muyuz..?” </i>diye sordu. Ben de, “<i>Evet, beni aldığın yere bırakır mısın lütfen..!</i>”<span> </span>dememle araba da hareket etti. Selim de orada öylece kala kaldı.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Ben, eve gidiyorum ama, bu halde eve nasıl girerim diye düşünüyorum. Bir yandan bu şahit olduğum manzara gözümden gitmiyor, onun için öfkeleniyorum. Diğer yandan, o kadar çok sevdiğim adamın beni bu hale koymasına dayanamıyor ve gözümden sicim gibi yaşlar akıyor. Taksi şoförü de, arada aynadan bakıp, “<i>Ablacım, sakin ol. O kadar üzülme. Üzülmeye değmez.”</i> gibi kendince sakinleştirici ilaç olarak gördüğü kelimeleri sıralıyordu.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Oturduğumuz semte yaklaşınca, bu halde eve gitmemin doğru olmayacağını, evde de bir sürü sorgu sualle karşılaşıp daha da kötü olacağımı düşündüm. Ayrıca, Selim’i ailem de çok sevdiğinden, bu durum onlar içinde büyük bir yıkım olacaktı. Kolay mı..? Bir anne babanın, kızlarının çok sevdiği birinden böylesi bir darbe yemesini ve onun üzüntüsünü görmeye nasıl tahammül gösterirlerdi..!? O nedenle, eve gitmekten vazgeçip, aynı semtte oturan kankam Sinem’e gitmeye karar verdim. Taksiciye yolu tarif ettim. Beni eskiden beri zor anlarımda teselli eden arkadaşımın evinde taksiden indim.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Kapının önünde akan göz yaşlarımı, burnumu filan sildim, zile bastım. İçeriden Sinem’in sesi geldi, “<i>Kim o..?”</i> “<i>Kankacım, benim hayatım..”</i> diye cevap verebildim. Kapıyı açıp, beni gördüğü gibi çok kötü bir şeyler olduğunu anladı ve hemen üst katta bulunan odasına çıkarken, “<i>Annecim, Arzu geldi. Biz yukarı çıkıyoruz</i>.” diye annesine seslendi. Annesi de, “<i>Ooo, Arzu mu geldi..? Çoktandır görmemiştim, işimi halledeyim, birazdan yanınıza gelirim.”</i> diye karşılık verdi. Biz Sinem’in odasına girer girmez, kapıyı arkamızdan kapadığı gibi sorguya aldı beni. Ben de başıma gelenleri olduğu gibi anlattım. Sinem, Selim’in böyle bir şey yapabileceğine ihtimal bile vermek istemiyor. Asıl suçlunun O kadın olduğunu iddia edip beni sakinleştirmeye çabalıyor. Bense, o kadın suçlu bile olsa, Selim’in onu tersleyerek, reddetmesi gerektiğini söylüyorum.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Bu arada da, Selim durmadan, mesaj üstüne mesaj gönderiyor, telefonumdan durmadan arayıp duruyor. Sonunda, telefonu tamamen kapatarak, bana ulaşmasını engelledim. Bu süre zarfında da, öfkem ve sinirim biraz olsun yatışmış, suratımdaki o korkunç hal birazcık gitmişti. Az sonra, Sinem’in annesi kapıya vurdu; “<i>Kızım.. Arzucum.. Müsait misiniz, yanınıza girebilir miyim..?” </i>diye sorunca; Sinem bana baktı. Ben de, başımı olur anlamında salladım. “<i>Evet, annecim girebilirsin</i>” diye annesini çağırdı. Ben de kalktım, Feride teyzenin elini öpüp, halini hatırını sordum. O da, bana benim ve ailemin nasıl olduğunu sordu. Feride teyze, -ona bu şekilde hitap etmeye alışmıştım- beni çok severdi. Sevgi konusunda, kızından hiç ayırt etmezdi. Eskiden onlara daha sık giderdim. Benim işe başlamam, Sinem’in nişanlanması bizi biraz uzaklaştırdı. Ayrıca, onunla yaşadığımız bir olayın da, görüşmelerimizin seyrelmesinde etkisi olmuştu. Neyse o konular bizim çok özelimize giriyor. Bir gün belki o cesareti bulursam o özelimi de anlatırım sizlere.<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">Selim, peşimden günler, haftalarca koştu, diller döktü, msn’den engelledim fakat, cep telefonumdan peşimi bırakmadı. Bizi tanıştıran kuzenim yoluyla mesajlar gönderdi. Bu şekilde, bir buçuk ay pes etmeden aramaya devam etti. En sonunda o da pes etti. Telefonuma son bir mesaj gönderdi;<br />
</div><div style="text-align: justify;"> </div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">“<i>Tamam, bitmesini istiyorsun. Bunda haklı da olabilirsin. Ama benim bu olayda, en küçük bir kabahatim yok. Bitirmek istedin, bitirelim. Bundan sonra, kesinlikle arayıp rahatsız etmeyeceğim. Ama, sen bundan pişmanlık duyup dönene kadar seni bekleyeceğim. Bu güne kadar senden başkasını sevmedim. Bundan sonra da sevmeyeceğim. Seni severken başkasını nasıl sevebilirim ki..Seni halen çok seviyorum. Dönmeni bekliyorum..</i> Selim”<br />
</div><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal">.....<br />
</div><div class="MsoNormal">Devamı var..<br />
</div><div class="MsoNormal"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="color: #666666;"><b>Foto : deviantART </b><br />
</div>Arzu Bredahttp://www.blogger.com/profile/13829447090866654719noreply@blogger.com25