
Sevgili okurlar,
Öncelikle, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, saygı ve rahmetle anıyorum. Bizlere, emanet edip gittiğinden beri, Cumhuriyetimizin ne kadar deformasyona uğradığını, ne kadar bozulduğunu ve içinin boşaltıldığını, birazcık gözlem yapan, azıcık üzerinde düşünen kişilerin, bunun farkına varmaması imkansız.
O halde, Cumhuriyet nedir(?) ve bize emanet edilen bu Cumhuriyet ile şimdi bir çok kesimin farklı şekillerde yorumları ile dejenere edilen arasında ne farklar vardır.
Türkiyede pek çok insan, "Cumhuriyet nedir?" dendiğinde, "Halkın kendi kendisini yönetmesidir" cevabından başka bir şey söyleyememesi çok üzücü bir durumla karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir.
Cumhuriyet kavramı, aynı zamanda her ülkede farklı tanımlamalar ve kapsamlar içermektedir. Her ülke kendi yapısına uygun tanımlamalar yapmış ve içeriğini ona göre düzenlemiştir. Türkiyede de durum bundan farklı değildir. Türkiyede Cumhuriyet kavramı bir çok kesim tarafından dile getirildiği gibi; egemenliğin doğrudan kendisi veya temsilcileri vasıtası ile kullanılması değildir. Bu durum zaten, Tanzimatın ilanı ile bir çok eksiği ve ara vermeler olsa da, 1921 Teşkilat-ı Esasiyeden beri vardı. Atatürk'ün, "benim en büyük eserim, Türkiye Cumhuriyeti'dir" derken, kastettiği "Büyük Türk Devrimi" idi.
Bu devrimi düşündüğümüzde, Cumhuriyetimizin kapsamı da geniş anlamda ortaya çıkıyor. İşte bu devrimdir ki, daha sonraki yıllarda insan hakları ve sosyal hukuk devleti kavramlarının, Cumhuriyetimize ve hukuk sistemimize dahil edilmesini sağlamıştır.
İşte bu devrimdir ki;
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak; İnsan hak ve hürriyetlerini, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak için; Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabul ve ilan ve Onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete aşık evlatlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.
Cümleleri kastedilmektedir.
Sözlerimi, Can Yücel ustadan bir alıntı ile bitirmek istiyorum. Bu vesileyle de, büyük ustayı saygı ve rahmetle anıyorum.
Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu'da.
Televizyonda gösterdiler geçen gün.
Gelenek edinmiş köy halkı.
"Ben kendimi bildim bileli bu böyledir" diyor, muhtar.
29 Ekim'de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını...
Derken, ekranda entarili bir çocuk belirdi.
Kirvesi tutmus kolundan.
Yatırdılar, bir kamp yatağına.
Ardından, sünnetçi olacak zat boy gösterdi.
Elinde bıçağıyla.
Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
"Yaşasın Cumhuriyet" diye
Bunun üzerine de, ekran karardı.
Korkarım, bu sade Gölköylülerin değil, umumuzun...
Sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de, düştüğü bir tarihsel yanılgı.
Çünkü, sünnet değil, FARZDIR CUMHURİYET
CUMHURİYET BAYRAMIN KUTLU OLSUN
EY HALKIM !... UYAN ARTIK, KALK AYAĞA !...