3 Mart'ın sizin için anlamı nedir? diye sorsalar, çoğumuz hatta hepimiz, bir an düşünür ve "Acaba bugün ne olmuştu? Önemli bir gün müydü?" diye kafa yorarız. Hiç birimizin aklına gelmez, bugünün ne ifade ettiği. "Dünya Seks İşçileri Günü" diye bir tarih duydunuz mu, bugüne kadar? Şahsen ben duymamıştım. Ama varmış demek ki.
Şimdi, ülkemizdeki hayat kadınları da örgütlenip, bir sendika kuracaklarmış. Kuracakları sendikanın adını da, Kırmızı Şemsiye Sendikası olarak belirlemişler. Hayat kadınları, kuracakları bu sendika ile, uğradıkları haksızlıkları, gördükleri şiddet eylemlerini ve diğer sorunlarını, yasal yollardan çözüme kavuşturulması için mücadele edeceklerini açıklıyorlar.
Hayat kadınlarının neler yaşadıkları, hangimizin aklına gelir? Eminim hiç birimizin aklına gelmeyecektir. Bu kadınların, bu işi yapmalarının altında yatan nedenleri hiç birimiz düşünmemiştir. Düşündüklerimiz, sadece yaptıkları işin ahlaksal olmadığı olmaktadır. Halbuki bu düşüncemiz doğru mu, yanlış mıdır? Bunu hiç irdeleme gereği bile duymayız.
Ünlü düşünür Nietzsche'nin şöyle bir sözü vardır. "Ahlaksal olay yoktur. Olayların ahlaksal yorumu vardır." demiş ünlü düşünür. Yani, olaylar ve eylemler değildir ahlaksal olan, bizim yaptığımız yorumlardır. Çeşitli olay ve eylemler karşısında, hepimizin yorumları da, farklı farklı olmaktadır.
Hayatları çalınmış bu kadınlara, bu hayatsız kadınlara yılda bir günü çok görmemeliyiz. Onların bu haklı mücadelelerine, onların da bizlerden farklı olmadıklarını ve bir gün bizim de veya bizim çocuklarımızın da bu şekilde hayatlarının çalınıp aynı duruma düşebileceğimizi düşünerek, bu kadınlara destek olmalıyız. Destek olmasak bile, hiç olmadı köstek olmamalıyız. Onların da bizler gibi bir insan oldukları ve insanca yaşama hakları bulunduğu fikri toplumda yer etmelidir. Düşüncesi ve davranışı ne olursa olsun her insan, bu toplumun bir parçasıdır. Onu, toplumun benimsemediği yollara iten davranışlara da, yine toplumumuzun yol açtığını unutmamalıyız ve hiç kimseyi dışlamamalıyız.
Adları hayat kadınını olan, ancak hayatları bulunmayan, hayatları çalınmış bu kadınların, kendilerini savunabilmelerine, onların haklarını koruyabilmelerine bir nebze de olsa yardımcı olmak, bizlerin de insan olarak vazifemizdir diye düşünüyorum. Bu hayatsız kadınlara destek olmak için, bu yazıyı yazmaya karar vermek için hiç düşünmedim. Ancak, bir yakınımı kaybettiğim için, bir kaç gündür yoktum. O nedenle, bir kaç gün gecikmeli de olsa, yazıyı yayınlamak istedim.
Yeryüzünde yaşayan ve ayırım gözetmeden tüm insanların, insanca yaşayabildikleri bir dünya dileklerimle,
Şimdi, ülkemizdeki hayat kadınları da örgütlenip, bir sendika kuracaklarmış. Kuracakları sendikanın adını da, Kırmızı Şemsiye Sendikası olarak belirlemişler. Hayat kadınları, kuracakları bu sendika ile, uğradıkları haksızlıkları, gördükleri şiddet eylemlerini ve diğer sorunlarını, yasal yollardan çözüme kavuşturulması için mücadele edeceklerini açıklıyorlar.
Hayat kadınlarının neler yaşadıkları, hangimizin aklına gelir? Eminim hiç birimizin aklına gelmeyecektir. Bu kadınların, bu işi yapmalarının altında yatan nedenleri hiç birimiz düşünmemiştir. Düşündüklerimiz, sadece yaptıkları işin ahlaksal olmadığı olmaktadır. Halbuki bu düşüncemiz doğru mu, yanlış mıdır? Bunu hiç irdeleme gereği bile duymayız.
Ünlü düşünür Nietzsche'nin şöyle bir sözü vardır. "Ahlaksal olay yoktur. Olayların ahlaksal yorumu vardır." demiş ünlü düşünür. Yani, olaylar ve eylemler değildir ahlaksal olan, bizim yaptığımız yorumlardır. Çeşitli olay ve eylemler karşısında, hepimizin yorumları da, farklı farklı olmaktadır.
Hayatları çalınmış bu kadınlara, bu hayatsız kadınlara yılda bir günü çok görmemeliyiz. Onların bu haklı mücadelelerine, onların da bizlerden farklı olmadıklarını ve bir gün bizim de veya bizim çocuklarımızın da bu şekilde hayatlarının çalınıp aynı duruma düşebileceğimizi düşünerek, bu kadınlara destek olmalıyız. Destek olmasak bile, hiç olmadı köstek olmamalıyız. Onların da bizler gibi bir insan oldukları ve insanca yaşama hakları bulunduğu fikri toplumda yer etmelidir. Düşüncesi ve davranışı ne olursa olsun her insan, bu toplumun bir parçasıdır. Onu, toplumun benimsemediği yollara iten davranışlara da, yine toplumumuzun yol açtığını unutmamalıyız ve hiç kimseyi dışlamamalıyız.
Adları hayat kadınını olan, ancak hayatları bulunmayan, hayatları çalınmış bu kadınların, kendilerini savunabilmelerine, onların haklarını koruyabilmelerine bir nebze de olsa yardımcı olmak, bizlerin de insan olarak vazifemizdir diye düşünüyorum. Bu hayatsız kadınlara destek olmak için, bu yazıyı yazmaya karar vermek için hiç düşünmedim. Ancak, bir yakınımı kaybettiğim için, bir kaç gündür yoktum. O nedenle, bir kaç gün gecikmeli de olsa, yazıyı yayınlamak istedim.
Yeryüzünde yaşayan ve ayırım gözetmeden tüm insanların, insanca yaşayabildikleri bir dünya dileklerimle,
Sevgiyle kalın...
3 YORUMLAR :
Pavyon yazımda anlatmak istediğim gibi olmuş. Arzu nerdesin lan?
@ Siminciğim,
Okudum ve yorum yazdım o yazına. Evet, aynen dediğin gibi olmuş, tesadüfen aynı konuda yazmışız.
Canım, yukarıda yani yazımda da belirttiğim gibi, bir yakınımı kaybettim. O nedenle pek fazla blogla ilgilenemiyorum, bu aralar.
Aradığın için sağol... :)))
Öptüm seni...
Bu sendika konusu ilk duyduğumda merakla bildiri ve görüşleri inceledim ama malesef çinde sex işçiliğine karşı mücadele, reddetme gibi bir durum göremedim.
Açık bir kabullenmişlik ve sendikalaşma fikri sonucunu getirmiş.
Elbetteki sendikaya ya da gördükleri muamelelere karşı olduğumdan değil, sistemin içinde var olmak yerine sisteme karşı olmayı seçmedikleri için şiddetle eleştiriyorum bu sendika konusunu.
Buna değinmedim doğrudan ama bu konuyla ilgili bir yazı da ben yazdım.
http://dismenore.wordpress.com/2009/03/29/kapitalizmin-ahlaki-konumu/
Bu yazımın arkasında yatan düşünce tamamen "Kadınların kadının sömürülmesine dur demesi" bekletimdi ama böyle olacak gibi gözükmüyor.
Yorum Gönder
Hadi hadi!.. Dök içindeki inciyi!..
Bir inci de senden olsun.
Sizden tek isteğim, kimseye hakaret etmemeniz.
Bir de, Türkçeyi düzgün kullanmanız.
Hepinize, şimdiden sonsuz teşekküler..