03 Temmuz 2009

Vucudumuz; En değerli varlığımız.

Başlığı okuyunca, herkes ittifakla; "Elbette, vucudumuz çok önemli. Vucudumuzu iyi korumalıyız. Evet, çok iyi bir tesbit." gibi beylik ve bilindik lafları söyleyecektir. Lafa gelince, hepimizin yaptığı aynı.. Nerdeyse "peynir gemisini yüzdüreceğiz" laf cambazlığımızla. Bilmediğimiz şey yoktur, vucudumuz hakkında, diğer her şeyde olduğu gibi.

Ama, işin aslı hiç de öyle değil. Yani, biz ne kadar çok şey bildiğimizi zannediyorsak, aslında bunun tam tersi, yani çok az şey biliyoruz demektir. Bu başlığa ve vucudumuz konusuna nereden geldim? "Damdan düşenin halini, ancak damdan düşen bilir." demiş, damdan düşen bir atamız. Ben de, bu hafta başında aniden (damdan düşmedim) rahatsızlandım. Geçtiğimiz salı günü ,sabah kalktım işe gitmek üzere hazırlandım. Üzerimde hafif bir kırgınlık var. Ama, çok da önemli bir şey değil gibi.

İşe gittim,. Bir kaç saat sonra hafiften bir üşüme başladı. Bir süre sonra, üşümem daha da fazlalaştı. Dışarısı ne kadar sıcak olursa olsun, binamızın içi genelde serin oluyor. Balkona güneşe çıkıp biraz ısınayım dedim ve balkona çıktım. Dışarıda o kadar sıcak olmasına ve güneşin başımı kavurmasına rağmen, vucudumun titremesini ve tüylerimin dikleşmesini önlemedi, o aşırı sıcak. Baktım olacak gibi değil, patrondan izin isteyip eve gideyim dedim. Patron da, sağolsun "Biraz bekle, araba bir yere gitti. Gelince seni bırakır." dedi ama, benim bekleyecek halim yok. "Yok ben şurdan bir taksiyle giderim, bekleyecek halim yok" diyerek çıktım.

Eve geldim. Annem beni görünce, bir telaş, bir merak, "Ne oldu? Hastalandın mı? Neyin var?" diye soru yağmuruna tuttu. "Hemen bir battaniye veya yorgan bişey getir. Çok üşüyorum." dedim. Ama, anneciğimin eli ayağına dolaşıyor. Bir anda beni öyle beti benzi atmış bir halde görünce, ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette koşturup bir battaniye getirdi. Bir kaç saat öylece battaniyenin altında yattıktan sonra, biraz olsun kendime geldim. Üşümem de azalmıştı. Tekrar ateşimi ölçtü; 38'i geçiyordu. İlk ölçtüğünde 38 derece yoktu. Annem kardeşime seslendi, "Gel ablanı acile götürelim." diye. Ben, "Yok, hayır, birazdan bir şeyim kalmaz." dediysem de, dinlemediler beni ve gittik acile.

Acile gidince ne yaparlar hepiniz bilirsiniz. Önce bir ateş ölçülür. Neyin var neyin yok sorulur. Arkasından, hemşire hanıma seslenilir; "Hanım kızımıza bir Novalgine iğne yapın" der doktor bey. Sonra da, tahlil için laboratuara gitmeniz istenir. Laborant "çocuk" gelir, eldivenli eliyle kolunuzu tutar ve lastikle kolunuzun pazu kısmından sıkar. İğneyi damarınıza batırır ve bir anda damarınızdan şırıngaya kıpkırmızı kanınız doluverir. (Laborant "çocuğun", kolumla ilgili yaptığı bu işlemler çok hoşuma gider.) Yarım saat daha bekledikte sonra, sevgili laborantım sonuçları verdi. Bu defa yüzüme bile bakmadı. İşi o kadar yoğundu ki.. (Bu da benim hüsn-ü kuruntum elbette.)

Neyse ki, tahlilde bir şey çıkmadı. Her şey normalmiş. Bir antibiyotik, bir ağrı kesici, bir de serum verdi. Bize geçmiş olsun dileklerinde bulunurken, "Ateş düşmezse, intaniyeye gidersiniz" demeyi de ihmal etmedi. Biz de, kendisine teşekkür ederk ayrıldık. Gider gitmez, antibiyotik ve ağrı kesici hapları içtim. Biraz sonra da, serumu taktılar. O gece, bitmek bilmedi. (Gece bitmedi, serum bitti tabii ki)

Sabaha kadar dört defa çamaşır değiştirdim. Ne ben uyudum doğru belli, ( Ha pardon, ben uyudum, uyandım arada bir) ne de anneciğim uyudu. Sabaha kadar benim mızırdanmalarım ve çamaşır değiştirmemle uğraşıp durdu. Neyse, sabahleyin o kadar terlemeden sonra ateşim düşmüş ve kendime gelmiştim. Kahvaltımı da gayet iyi yaptım. Kendi kendime belki öğleden sonra işe giderim diye aklımdan geçiriyordum. Bilmiyordum ki, daha bu hastalığın başlangıcında olduğumu(!)

O gün ateşim filan da gayet iyiydi. Herhangi bir sorun yoktu. Akşama doğru, birden bir karın ağrısı, bir mide bulantısı başladı. Bu güne kadar ben böylesine bir bulantı görmedim. Eğer biriyle bir cinsel ilişkim olsa, kesinlikle hamileyim diyeceğim. Ne bir şey yiyebiliyorum, ne de içebiliyorum. Bağırsaklarımın sesini nerdeyse sokaktan geçenler duyacak. O kadar kötü buruluyor ki, ağrı kesici bile fayda etmiyor. Bulantıyı ise tarif edemem. Kardeşime aldırdıkları bulantı hapı da bir fayda etmiyor. Dedim, bu gece çok zor geçecek ama, hayırlısı bakalım. Neyse ki, umduğum kadar kötü geçmedi, gece. Uyuduktan sonra, bir daha uyanmadan sabahı etmişim. Aynı durum ertesi gün ve gece de devam etti.

Cuma günü sabahı uyandığımda, baktım ne bulantı var, ne de karın ağrısı. Hepsi sona ermiş. Ama, beni de bitap hale getirdikten sonra, çekip gitmiş bulantı da, karın ağrısı da. Yüzümde zaten olmayan rengin, kalanı da uçup gitmişti. Neyse, biraz makyajla yüzümün rengine filan bir çeki düzen verip, kahvaltımı da yapıp tekrar kaldığım yerden devam etmek üzere işe gittim. Durumum gayet iyi. Sonradan öğrendiğimize göre, ishal salgını varmış. Yediğimiz çiğ sebze ve meyvelerden bulaşıyormuş. Bu nedenle, çiğ yediğimiz sebze ve meyveleri çok iyi dezenfekte ederek yemeliyiz. Aksi halde her an bir hastalıkla karşılaşmamız kaçınılmaz.

Yazımın başında, vucudumuzla ilgili bilgimiz olmadığından bahsetmiştim. Aslında vucudumuzun 24 saati ile ilgili kısa bilgiler de eklemeyi düşünmüştüm ama, yazı çok uzun oldu. Onu da bir sonraki yazım olarak yayınlarım.

Hepiniz kendinize dikkat ediniz. Sağlıcakla ve sevgiyle kalın, hepiniz..

10 YORUMLAR :

MiM dedi ki...

Doğru dikkat etmiyoruz ne yazık ki.. Geçmiş olsun.

Zeugma dedi ki...

Çok geçmiş olsun Arzucuğum...
Yazının başında o kadar üzülerek ve korkarak okumaya başladım ki Allah'tan sonu güzel bitti ve şu an iyi olduğunu biliyorum..
Sebze ve meyveleri elbette iyi yıkamalıyız ama üzerindeki zirai kalıntılar basit bir yıkamayla çıkmıyormuş ne yazık ki.
Bir müddet suda bekletilir ve öyle yıkanırsa çıkıyormuş kalıntılar.Bunu önleyen spreyler satılıyor meyveler için ama geçende okudum, hiç önlem değil,sadece ticari amaçla üretilmiş sıvılarmış onlar da..
Ben de bir kez dönerden zehirlenmiştim.Tıpkı anlattığın gibi oldum.Kalabalık var diye adam çiğ çiğ kesmiş bizim dönerleri ve bana rastladı.

Dışarıda yemek yerken marul,maydanoz, taze soğan türü şeyler koydurmam ben, asla yemem.
Çünkü bilirim ki benim yıkadığım gibi yıkamıyorlar..Yani tek tek 3 kez yıkadıktan sonra hepsini en az 10 dk sirkeli suda bekleterek..Hangi işletme yapar bunu..en iyisi yememek.Zaten, kum , böcek ne varsa çıkıyor.
Neyse çok uzattım..
Arzucuğum tekrar tekrar geçmiş olsun.Kendine dikkat et ve dışarda çiğ şeyler tüketmemeye çalış, ya da evden götür iyice yıkayıp..
Seni özlemişim çok.
Sevgiyle öpüyorum canım.

Arzu Breda dedi ki...

@ MİM,
Çok teşekkür ederim, ilgi ve alakan için.. :)

Arzu Breda dedi ki...

Canım Zeugmacığım,

Çok teşekkür ederim hayatım.. :)

Neyseki, çok çabuk atlattım. Gerçi bana çabuk gibi gelmedi, o ayrı mevzu ama.. Çünkü, o sıkıntılı anlar geçmek bilmiyordu.

Evet, aynen senin de dediğin gibi, mutlaka dışarıda yediğim bazı yaş sebzelerden geçmiş olmalı. Çünkü, annem bu konularda çok hassastır. Eğer, evde yapılan bir şeyden bulaşmış olsaydı, diğer aile bireylerinin de hastalanması gerekirdi, diye düşündük.

Canımcım, şimdi çok çok iyiyim. Bundan sonra daha dikkatli olacağım yiyecek ve içecek konusunda. Sizler de, aynı şekilde dikkat edin. İlgi ve alakan için, tekrar çok çok teşekkürler canımcığım.

Ben de seni özlemiştim hayatım.. :)) Çok çok öpüyorum..

Sağlıkla ve sevgiyle kal, canımın içi..

UykusuZ dedi ki...

Zehirlenmişsin. Dışarıda bişiler yemişmiydin o gün hım?
Çok geçmiş olsun, ben de birkaç kere yaşadım, 2-3 gün insanın hiç tadı tuzu olmaz

Arzu Breda dedi ki...

@ UykusuZ,

Çok teşekkür ederim, ilgi ve alakan için.. :)
Evet, bu aylarda her sene yaşanan bir durum bu malesef. Bilhassa, dışarıda yenilen-içilen şeylere çok dikkat etmek gerek. Her şey çok çabuk bozuyor bu sıcak mevsimde ve bir de salata türü (çiğ olarak tüketilen) yiyecekleri dışarıda yerken çok titiz olmak lazım.

Tadı tuzu olmak, ne kelime(!) Su dahi içemiyordum. Zorla da olsa içmeye çalıştım. Çünkü, vucut bu tür durumlarda çok su kaybediyor. Su ve mineral kaybını önlemek gerekir.

Tekrar çok teşekkürler.. :) Sağlık ve sevgiyle kalın.. :))

Unknown dedi ki...

Merhabalar,sitenizi tesadüfen ziyaret ettim ama yazınıza takıldım.Sağlıkla ilgili konularda ben de çok hassasım.Bir kez benim başıma da geldi benzer bir şey.Allah kimseye göstermesin.Size de çok çok geçmiş olsun.sevgiler...

Arzu Breda dedi ki...

@ Yumak Sepeti,

Öncelikle hoş geldiniz.. Geçmiş olsun dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum.

Tesadüf konusuna gelince; Asla tesadüflere inanmam. Mutlaka her şeyin bir sebebi ve bu sebepleri planlayan bir güç vardır.

Bu ince ve nazik davranışınız için, tekrar teşekkür ederim.

Sağlıkla ve sevgiyle kalın..

TAZE NANE dedi ki...

Canım çok ama çok geçmiş olsun.
Aman yani.
Sevgiler canım.........

Arzu Breda dedi ki...

Canım Munucum,

Çok çok teşekkürler, hayatım.

Öyle kısa süren bir durumdu. Şimdi çok iyiyim şükürler olsun.

Sağlık ve sevgiyle kal, öpüyorum canım.

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu