19 Kasım 2009

Ankara'da bir sonbahar & Sonbaharda Ankara..

"Ey zaman tanrısı! Acı bize..."                    

Ankara'ya son­bahar, at kestaneleriyle ge­lir bulvar kal­dırımlarında...

O sonbahar, tank paletleriyle gelmişti.

Giderek büyüyen korkunç bir uğultu ve uygun adım koşuştu­ran postal sesleri, bir Eylül sabahı alacaka­ranlıkta teslim aldı şehri...

Uyandığımızda fı­rınların önü kuyruktu ve üniversiteliler ba­şucu kitaplarıyla isyana çağıran dergileri ya­kıyorlardı hela taşlarında... O dergiler ki "oligarşinin mevcut krizi çözmek için silahlı müdahaleden gayrı yolunun kalmadığını" yazıp duruyorlardı nicedir...

Çok geçmedi, yine aynı sonbaharın serin alacakaranlığında cezaevi avluları "Katil oli­garşi... Kahrolsun faşizm" sloganlarıyla çın­ladı... ve sözler bitmeden tekmeledi cellatlar darağacının taburelerini...idam edilebilsin diye yaşı küçültülmüş fidanların boyunları kırıldı birer birer, darbenin kırdığı kalemle­rin buyruğuyla...

* * *

Ve sen ey zaman tanrısı;

...sen ne kudretlisin ki bize tez elden gös­terdin, hiçbir süngünün bir saati durdurma­ya gücünün yetmeyeceğini...

Bir baktık ki; hükümranlığında çıplak ka­dınların resmedildiği tabloları emirle sergi­lerden kaldırtan paşamız, şimdi nü resimler boyadığı Marmaris'te, nesli tükenen kap­lumbağalar ve sağlığı bozulan Cumhurbaş­kanları için dualar ediyor. 17 yıl önce "başı­mızdan eksik etmek için" sürgünlere yolla­dığı Demirel'e, "Allah sizi başımızdan eksik etmesin" diye mesajlar gönderiyor.

Darbenin devirdiği "kare ası"ndan Demirel Cumhurbaşkanı, Ecevit Başbakan yardımcısı, Erbakan ana muhalefet lideri, Türkeş "merhum büyük devlet adamı" olduktan sonra Evren'e hayır duaları etmek kalıyor.

Ve "Zaman tanrısı", bugünden düne öpü­cük yollarken son buseyi eski İçişleri Bakanı Meral Akşener'in dudaklarına konduruyor:

"Dev-Sol haklıymış" diyor Akşener, düne kadar yok etmek için savaştığı bir örgütün teşhisini doğrulayarak: "...Türkiye'de ger­çekten de elitist oligarşik bir dikta yönetimi var. Hükümet, bu diktanın sopasıdır."

Çiller'in deyimiyle "son komünist devlet" olan Türk devletinin "son komünist bakanı" Akşener, 17 yıl önce hela taşlarında yakılmış teşhisleri keşfediyor. Bu sözleri söyledi diye boynuna yağlı urgan dolanmış delikanlıların itibarlarını iade ediyor.

Acaba "oligarşik devlet" tezinin sahipleri, şimdi bu gecikmiş teşhisin tedavisine ilişkin görüşlerini de Akşener'e fakslarlar mı? Ak­şener, "Oligarşik diktaya karşı yegâne müca­dele yönteminin silahlı direniş olduğu" gö­rüşüne de katılır mı? Çiller Akşener ikilisi Yeniköy'deki hücre evinden. Tarabya sırtla­rına çıkıp kırdan kente doğru "oligarşinin sopası/brifing cuntası"na karşı silahlı müca­deleyi başlatır mı?

Bunları sormak için Dev-Sol'cu arkadaşla­rı arayacaktım. Ancak sonra günlerden Cu­ma olduğunu farkedip vazgeçtim. Çünkü ge­çenlerde gazetelerde gördüğüm bir fotoğ­rafta Dev-Sol'cular bir camide dizlerini kır­mış, ölen bir yoldaşları için Cuma namazı kılıyorlardı. Akşener, oligarşiyi keşfederken, Dev-Sol, "halkın değeriyle barışma"yı deni­yordu.

* * *

Ankara'ya bu sonbahar, bulvarda at kestaneleriyle geldi.

...bir de benzersiz ibret dersleriyle...

Ve sen ey zaman tanrısı;

...sen ne kudretlisin ki, devrilmiş liderleri kahraman, onları devirenleri duahan yaptın. Lanetlenmiş sloganlarımızı, onları lanetleyenlere söylettin. Asılmış gençlerimiz birer film yıldızı bugün... yakılmış kitaplarımız best-seller...

Yeter artık; acı bize..!

Oynama bizimle..!

CAN DÜNDAR





ANKARA’YA SONBAHAR GELİR…

Ankara’ya sonbahar gelir ki görmelisiniz… Ömrünüzün bir yerinde, sonbaharların birinde birkaç günü Ankara’da geçirmeden “bir hayat yaşadım” demeniz hayata büyük haksızlık. Öyle gelir Ankara’ya sonbahar…

Gri, renksiz sandığımız sokaklar öyle renklere boyanır, yürürken bir tablonun içinden geçiyorum sanırsınız. Adımlarınız bir tuvale basar gibi olur ya da..

Sarıdan yeşile, pembeden kırmızıya tüm renkler, ağaçtan önce dalda, daldan önce yapraktadır. Şaşkına dönersiniz..

Ankara’ya sonbahar öyle bir gelir ki yüreğinize mi çarpar önce, gözünüze mi çarpar bilemezsiniz…

Ankara’da aşk mevsimi ilkbahar değildir, aşk sonbaharla gelir. Sevgiliye daha bir sokulmak için hafif bir rüzgar, incecik bir soğuk süzülür içinize.. Bir tuzak gibidir sevgiliyi akla düşürmek için Ankara’da sonbahar.

Sokak sokak, Bahçelievler’den Yüksel Caddesi’ne, Tunalı’dan Cinnah’a sarı sarı şehre karışır hayat. Sarı sarı hayat soluklanır her köşede.

İşte o zaman anlarsınız tüm gri anılar sarıdır. Ankara bir sarışındır aslında. Öyle şuh türünden değil, masum, sessiz ve sakin bir sarışın…

Bir tepeye, bir yükseltiye çıkmalıdır hemen. Vakit yitirmeden. Bir dakikasını, bir saniyesini kaybetmek olmaz. Sonbaharda bakınca bir tepeden neden şairler Ankara’dan çıkar anlarsınız.. Tablosunda sarı kullanmayan ressam bilirsiniz ki Ankara’dan geçmemiştir.

Ankara’da sonbahar baştan çıkarıcıdır. Kendinizi sürüklenirken bulursunuz sonbaharın içinden geçerken.. Sürüklenirsiniz ya sokağa ya da sevgilinizin kollarına…

Fark edersiniz yanı başınızda durduğunu ağaçların. Anlatsanız dinleyecektir sizi, dinleseniz anlatacaktır sanki o sessizce boynunu bükmüş ağaçlar…

Ankara’da sonbahar başka türlüdür. Sarhoş eder insanı. Renkten sarhoş eder, hüzünden sarhoş eder… Bıraksa gitmek istersiniz… Bırakmaz. Gitseniz sarısı sizi geriye çağırır.

Öyle bir kendinden geçme halidir ki bu, tüm eski sevgililerinizi aramak istersiniz bir bir. Tüm dostlarınız “hadi gel kafa çekelim” mesafesinde olsun istersiniz.

Bir sonbaharda Ankara’da ellerinizi cebinize sokarak ve yanında şımarıkça gülümseyerek ve hiç konuşmayarak onunla yürümek istersiniz… Hangi sokağa girdiğinizi bilmeden ve düşünmeden hiç… Ayaklarınıza sarı yapraklar bulaşarak ve kulağınıza yaprak çıtırtıları dolarak… Öylesine yürümek… Ankara’da… Sonbahar’da… Yapmazsanız eksik kalır hayat…

NURAN YILDIZ

/*/*/*/*/

Adım Sonbahar

nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar

Attila İlhan

29 YORUMLAR :

Eliza Doolittle dedi ki...

Ahhh Ankara, ve sonbahar...Kestane kokulu Tunali'si, sokak cingenelerinde nergisleriyle...Ozledim

M Enes dedi ki...

..."halkın değeriyle barışma"... ne kadar güzel, ne kadar geç.
Fakat bazıları hala buraya dahi gelebilmiş değil.
Bilmemnecisi ötekisinin yerine geçiyor ve "..ah ne kadar ahmaksınız sizi kandırıyorlar ,lütfen yapmayın acıyorum size.Bakın ağzınıza bal çalıyorlar..." şeklinde hiç yaşamadığı hayatların , sahip olmadığı kalplerin fikirlerin sahibi oluveriyor ve reçetesini bir o kadar kolay yazıyor.
Ötekiside bilmemnecisi hakkında "..bak şu bilmişe yine aynı şeyi yapıyor; biz bu kadar adam beynimiz yok mu ? Bizi kandırıp seneler önce olduğu gibi haklarımız elimizden alacaksınız.. " diye düşünürken .
Bende bu kavga böyle biter mi ? diye düşünüyorum..
Biter mi Arzu Hanım ?

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Eliza,

Dilerim, özlemlerin bir an önce son bulur hayatım.. :)

O da ne güzel bir duygudur değil mi..?!?!
Özlemek..

Sevgilerimle..

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili M.Enes,

Aynı resme bakıp da, farklı şeyler algılamak gibi..
Bakış açısı mı desek, ne desek bilemiyorum..
Bir olaya, bir olguya bir tepeden bakıp, farklı yorumlayıp..
Başka bir tepeden baktığında, olayları daha farklı yorumlamak, gibi..

Sorduğun soruya gelince, sevgili Enes..
Dilekler başka oluyor, gerçekleşenler başka..
Bu coğrafya da tarih boyunca yaşananları getirince film şeridi gibi gözümün önüne, bitmeyecek gibi bir his doğuyor içime..
Ama..
Dilerim biter..
Yeter ki, bizi bizle bıraksınlar..

Sevgilerimle..

dereotundannefretederim dedi ki...

Bir hayat daha kurtardin :)
Eksik gitmeyelim o zaman, ilk firsatta Ankara'yi gorelim.
Ellerimiz cepte...

Arzu Breda dedi ki...

Dereotundannefretedenadam,

Ohh, ne mutlu bana..!
Bana bir hayat borçlusun.. :)

Valla ben, söyleyenlerin yalancısıyım..
Ankara'yı bir defa gördüm ama, sonbahar değildi..
Benim de niyetim var, sonbaharın birinde görmeyi Ankara'yı..
Ama, oradaki şu zer-zevatlar olmasa daha güzel olur herhalde.. :DDD

Sevgilerimle..

Özgür dedi ki...

Ankara'da yaşamak nasip olmadı hiç onun için ne kadar yakışır sonbahar bilmiyorum. Ama belli mi olur belki br gün yolumuz düşer bu yazıdakilerin hepsini hatırlarım o zaman. :D
Şu Evren olayına gelirsek. Onun kadar insanlık dışı bir yaratık gelmemiştir daha önce buralara. Nasıl soktularsa 90 küsür yıldır çıkmıyor girdiği yerden canı. Onun yapacağı sanata da köpekler işesin afedersiniz. O dönemlerdeki sosyalist gençlerin savunduklarına birileri azıcık kulak verseydi, şimdi bu hallerde olmazdık. Türk kimliği kimseyi rahatsız etmezdi. Şimdiki gibi sosyalist görünümlü faşistler türemezdi. Sosyalizm, komünizm birilerinin elinde oyuncak olmazdı...

Arzu Breda dedi ki...

Özgürcüm,

İnşallah senin de, benim de bir sonbaharda yolumuz düşer Ankara'ya.. Görürüz bakalım Ankara'nın sonbaharını.. :)

Yalnız Evren olayından ziyade, - Ben onu artık ölü sayıyorum - 80 öncesi gençlerin savundukları fikirleri de çok iyi biliyorum. O yıllarda babamın okuduklarından tonla kitap var evde ve onların çoğunu da okudum diyebilirim. O gençlerin fikirleri de henüz tam olgunlaşıp, ülkenin şartlarına uyumlu halde değildi. Çok yönlendirmeler vardı o dönemde de. Sovyetlerden Lenin yanlılılarının etkisi bir yandan, Çinin Mao yanlılarının etkisi diğer yandan, gemçler kamplara bölünmüş durumdaydı.

Atatürk ve onun ilkelerini savunan azınlıkta olan gençlere ise, hiç bir guruptan olumlu bakılmayıp, onları çeşitli tanımlarla suçluyorlardı. Kendi sahip oldukları fikirlerin en iyisi olduğunu, Atatürk'den daha ileri fikirlere sahip olduklarını düşünüyorlardı. Yani anlayacağın o dönem çok karmaşıktı ve sol kesim çok bölük pörçüktü. Neredeyse, hergün yeni bir fraksiyon çıkıyordu ortaya. Babam o günleri yaşadığı için, bunları sık sık anlatır.

Bu durumun böyle olmasına rağmen, o dönemde kitap okuma oranı müthiş yüksekmişti. Gençler çok iyi bir bilince sahiptiler. En azından, kapitalizme ve emperyalizme, dolayısıyla bunların halen tek uygulayıcısı olan ABD'ye karşıydılar.

Ülkede sağ ve sol gruplar arasında çok çatışmalar olmasına rağmen o dönemi görmek ve yaşamak isterdim.

Şimdi, ben ne sosyalizmi, ne de komünizmi benimsiyorum. Bana göre dünyada en iyi lider ve rejim şekli, Atatürk ve onun gösterdiği ilkelerdir.

Sevgili Özgür, yaşamadığım halde özendiğim o günleri bana hatırlatıp, yorum olarak yazma fırsatı sağladın. Bunun için çok teşekkür ederim.. :)

Çok kitap okumanı tavsiye ediyorum..

Sevgilerimle..

Özgür dedi ki...

Bizim aile de odönemi yoğun olarak yaşayanlardan. Biliyorum yani maocuları lenincileri falan. Ki hala aynı şeyleri konuşuyor o kesim. Takip etme fırsatım oldu. Yok marksizm yok leninizm. Bizim gibi düşünenler de kemalist. :D
Savundukları da şu Kemalizmin görüşleri artık çağın gerisinde kalmış. Yani Atatürk'ün görüşleri çağın gerisinde kalmışta Karl Marx'ın Lenin'in görüşleri çağın gerisinde kalmamış.
Ya Türkiye'deki sol görüş kendi içinde muhalefet olduğu için zaten bu haldeyiz. Bin tane örgüt var hepsi ayrı bir şey söylüyor. Eğer birlik olunsaydı Emperyalizmin kucağına zor düşerdik. Amerikan askeri topraklarımıza girmeyi bırak kafasını uzatıp bakamazdı bile...
Sosyalizm özünde herkesin istediği yaşam standartlarını savunuyor ama tabi Türkiye'deki sosyalizm çok farklı. Onları desteklemek akıl karı değil zaten. :D
Kitap okumayı severim teşekkürler tavsiye için yine de. :D

Arzu Breda dedi ki...

Özgürcüm,

Malesef demekten başka yapacak bir şeyimiz yok sanırım.. :(
Türkiye'ye sosyalizm zaten uygun değil.
Sosyalizm için gerekli olan şartların durumu oluşamadı ülkemizde.
Bundan sonra da olmaz zaten.
Bundan sonra yapılabilecek tek şey, sosyalizmi pas geçerek, sosyal demokrasiyi yerleştirebilmek.

Kitap okuduğun zaten belli oluyor..
Ancak çok okumak gerekir, bizlerin fikirlerimizi daha olgunlaştırmak, iyice pekiştirmek ve başkalarına anlatıp, onları ikna edebilecek düzeye gelmek için, çok okumalıyız.
Tavsiyemi dikkate aldığın ve ayrıca yazılarıma görüşlerinle katkıların için, çok teşekkürler.. :))

Sevgilerimle..

siminya dedi ki...

ben bir sonbaharda çok değil bu sonbaharda, çarşaf gibi serili kavruk yapraklar üzerinde seninle sevişecektim, yaprak gibi titreyerek.
ama sen ankara'nın sonbaharını üstüme yıkıp gittin.
peki sevgilim, sen haklısın ben sevmeyi nerden bilirim, ben sonbahardan ne anlarım..

Arzu Breda dedi ki...

Canım Siminim,

Bu güzel dizeler için çok teşekkürler hayatım.. :)
En güzel sonbaharın yaşandığı yerde büyüyen biri anlamayacak da, kim anlar başka..
Sen nasıl bilmezsin sevmeyi, için sevgi kaynarken..

Öpüyorum canım.. :)
Sevgilerimle..

Zeugma dedi ki...

Arzucuğum, canım;
Bu detaylı postların beni benden alıyor. Okurken çok güzel, harika. Gelgelelim yorum yazmaya gelince hangi ucundan tutacağımı , ne yazacağımı şaşırıyorum :) Kelimelerim tükeniyor.Kaçıncıya gelişim buraya..
Öncelikle senin sayende tanıdım Nuran YILDIZ'ı. Bundan sonra takip edeceğim. Çok teşekkür ediyorum bunun için.
Benim öğrenciliğim Ankara'da geçti. bir başkadır her yönüyle. Sessiz, dingin, asil..
Bahsettiğin siyasi dönemlerine girmeyi hiç istemiyorum. Erkek kardeşim Bahçelievler'de o dönemden kalma bombalanmış bir örgüt evinde oturdu. Elden geçmiş ve hiçbir iz kalmamış olmasına rağmen o eve gittiğimde tüylerim diken diken oluyordu.
Can Dündar benim söyleyeceklerime çok güzel tercüman olmuş zaten. Ve Nuran Yıldız da..
Attila İlhan'ın bu şiiri ise sonbaharı bir başka betimliyor, harika..
son günlerini yaşamakta olduğumuz sonbahar ve son yapraklarını da döken ağaçlar var artık.. Hüzün mevsimi sona eriyor.

Umarım ve dilerim ki karakış tüm yaşantımızı her yönden düzene sokacak güzelliklerle dolu gelir ve adı gibi kara geçmez..
Yazan, paylaşan ellerine sağlık Arzucuğum..
Sevgiyle öpüyorum...

sufi dedi ki...

"Düşen bir yaprak görürsen, beni hatırla demiştin.
Biliyorsun seni ben.sonbaharda (Ankarada)sevmiştim."
Ne çok severdik bu şarkıyı o zamanlar...
Zaman eğrisinin içine dalıp yıllar önceki ankaraya uzandım 18 Mart ve Deniz'in yakalandığı günkü matemimize.İlk sarhoş oluşuma(mahzen bar)da, dostluğa birlik ve beraberliğimize kilitlendim ve kuğulu parkta topladım sararan yaprakları usulca gözyaşlarımın üstüne attım.Sevgilerimle.

Arzu Breda dedi ki...

Canımın içi Zeugmam,

Benimle ilgili satırların için çok teşekkür ederim hayatım.. :) Senin kendin için söylediklerine ise, katılamayacağımı söyleyeyim.. :)

Nurah YILDIZ'ı Haberturk sitesinde yazmaya başladığından beri okuyorum. Ama, malesef habertürk el değiştirdikten sonra, tarafsız haberciliğini kaybetti ve Nuran hanım da ayrılmak zorunda kaldı. Onun yazılarından daha önce de bazı alıntılarım oluyordu. Bana gönderdiği bir teşekkür e-postası sonrası, arada yazışıyoruz ve ona danıştığım konular oluyor. Kendisine her şey için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Haklısın canım, Can Dündar o dönemden bugüne farklı bir değerlendirme, analiz yapmış. Hoşuma gittiği için yorumsuz yayınladım.

Attila İlhan şiirlerinin ise bambaşka bir tadı var. Attila İlhan şiirin ve yazının büyük ustalarından biri gerçekten.

Canımın içi, her mevsimin güzellikleri ve özellikleri farklı güzel.. Elbette sonbaharın da öyle.. Ben de dilerim, gelecek mevsimlerin tümünü sevinç, neşe, huzur ve sağlıkla geçiririz..

Ben de, seni doya doya öperim canımın içi..
Sevgilerimle..

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Suficiğim,

Rüzgarla düşen yaprakta
Daima senin hayalin
Yine bir sonbaharda
Döneceksin sen bana

Her sonbahar gelişinde
Sarı, sarı yapraklarda
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma

Suat SAYIN'ın bu şarkısını nasıl hatırlamam..
Fakat, Deniz'in yakalandığı o dönemleri ben yaşamadım.. Ama, o dönemleri babamdan çok dinledim ve okudum. Hemen hemen yaşayanlar kadar olmasa da, az çok bilgi sahibi oldum.

Sevgili Sufi, kelimeleri o kadar güzel kullanıyorsun ki, söylediğin her söz, parmaklarının klavyede yaratıp, ekrana yansıyan her satır şiir olup, şarkı olup, efsaneleşip bize ulaşıyor.

Ağzına, ellerine, beynine ve yüreğine sağlık hayatım..
Çok teşekkür ederim canım..

Sevgilerimle..

NoEngel dedi ki...

Merhaba Arzucum,
Nuran Yıldız,Can Dündar ve Atilla İlhan'ı tebrik ederim.Ankara yı kelimelerle öyle güzel yansıtmışlar ki hayran kaldım. Ankara bir başkadır ama çözmesini bilene.Yoksa Ankara sadece betonları,soğuğu ,koşuşturan monoton insanları ve düz bir yer gibi gelir insana. Gizemleri,güzelliklere bakmak değil,GÖRMEK gerek.
Bu derin anlamlar taşıyan paylaşım için teşekkürler canım arkadaşım. Sağlıcakla ve mutlulukla kal...

Arzu Breda dedi ki...

NoEngel,

Merhaba Canım,
Ankara'yı bir defa görme fırsatım oldu. Bana göre uzun zaman önce.. :) 16-17 yıl önce küçüklüğümde gördüm. Çok iyi hatırlayamıyorum şehri.. Sadece, kuğulu park ve hayvanat bahçesi, hayal meyal gözümde canlanıyor.

Nuran Yıldız'ın yazısını okuyunca, siz Ankara'lı dost ve arkadaşlarıma bir armağan olsun diye paylaşayım istedim.

Güzel dileklerin için çok teşekkür ederim, canım arkadaşım.. Ben de sana aynı dilekleri gönderiyorum.. :))

Sevgilerimle..

Fatma Dinç dedi ki...

Canım merhaba memleketimi anlatmışsın okudum yüreğine sağlık:)Kurban bayramınızı, hastalıksız sevdiklerinle geçirmeni dilerim:) şeker getiremedim yıldızlarımı bırakıyorum sevgiler

Arzu Breda dedi ki...

Merhaba canım Fatıcım,

Çok teşekkür ederim hayatım.. :)
Daha ne şekeri getirecektin, sen şekersin zaten..
Seni gördüğüme çok memnun oldum.. Ne zamandır görüşemiyorduk.

Ben de senin bayramını en içten dilerimle kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim..

Sevgilerimle..

NoEngel dedi ki...

Merhaba Arzucum.
Senin ve sevdiklerinin bayramını en içten dileklerimle kutlar.Sağlıklı mutlu günler dilerim canım arkadaşım.

Zeugma dedi ki...

Arzucuğum, canım,
Bayramını kutluyor, sevgiyle öpüyorum seni..
Sağlık ve mutluluk içinde nice bayramlar seninle olsun canım.

Sevgilerimle...

Adsız dedi ki...

Ankara'nın sonbaharından ve bu güzel öğlen vakti bloguna gelip dayanan ben. Ailen ve sevdiklerin ile güzel bir bayram geçirmeni diliyorum. sevgilerimle canım

mehbup dedi ki...

Bredacım,sevdiklerinle birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir bayram geçirmeni dilerim.İyi bayramlar..Sevgilerimle..

Arzu Breda dedi ki...

Canımın içi sevgililerim,

Engelsizim,
Zeugmam,
Mehbupum,
Neslicim,


Her birinize ayrı ayrı teşekkür eder, her birinizi ayrı ayrı sevgiyle öper, iyi bayramlar dilerim. Her gününüzün bayram tadında, sevdiklerinizle birlikte geçmesi dileklerimle,

Sevgiyle kalın hepiniz..

siminya dedi ki...

sonbaharımı kutla ama bayramımı ııh arzuu ve bende öptüm lan hadi nalet olsun öptüm lannnnnnn :((( hem bayram kutladım hemde öptüm bunlar benim için devrim sayılıyo ama kim bilir kim ha kim!

Arzu Breda dedi ki...

Canım cicim Siminim,

Bu sözcükler ağzından çıkmasa da,
Parmakların klavyeye dokunup yazıya dökülmese de,
Ben senin ne düşündüğünü, ne hisstettiğini biliyorum..

Bu senin devriminden çok benim yaptığım bir devrim..
Sana bunları zorla yaptıran yok aslında..
Bu devrimi senin içinde gerçekleştirdiysem..
Devamını söylememe gerek yok.. :))

Sağol canımın içi, bu ikinci öpüşün.. :))

Ha bir de, bu Ankara'da sonbahar kutlaması, üç kişi için yapıldı..
Üç kişiden biri sensin.. :DDD

Seni seviyorum, öpüyorum canım..

Sevgilerimle..

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

Arzucum daha öncede hep söylediğim gibi bloğuna Explorer'dan giremiyor,hata iletisi alıyordum.Chrome yükledim ve sorunsuz sayfana ulaştım.Bundan sonra daha sık görüşmek dileğiyle en içten sevgilerimi yolluyorum...

Adsız dedi ki...

çok güzel bir şiirmiş çok beğendim açıkçası ben yani tek
kelimele muhteşem açıkçası
mesela bir kısa şiir söylim ben
bir gül kurur ama kalpteki sevgi kurumaz yağan yağmur durur ama
gönülde fırtına durmaz her şey unutululur ama sevilen kişi asla.

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu