08 Aralık 2009

Bu topraklar daha nelere gebe..? Neyin doğum sancısı bekleniyor..?



Ey bu ülkenin yöneticileri..!!
Ey kendini bu ülkenin yöneticileri olarak görenler..!!
Sizlere soruyorum, yukarıdaki soruları..
Sizler bu topraklarda yeni bir doğum mu bekliyorsunuz..?
Bu topraklara yeni bir doğumun tohumlarını ekmişseniz, bunu bekliyor olabilirsiniz..
Ama, bu topraklarda başka bir devletin doğması için, var olanın yıkılması gerekeceğini biliyor olmanız lazım..
Var olanı da yıkmaya hiç kimsenin gücünün yetmeyeceğini de, bileceğiniz gibi..

Açmaya çalıştığınız bu muydu..??
Nihayet açıldı işte..
Adana'dan Harun Arslanbey..
Giresun'dan Cengiz Sarıbaş..
Adıyaman'dan Onur Bozdemir..
Hatay'dan Fatih Yonca..
Ordu'dan Kemal Bide..
Muş'dan Ferit Demir ve Yakup Mutlu..

Açılışı bu kuzucuklarla yapmaya karar verdiniz demek ki..
Açılımı bu kuzucukların kanlarını toprağa dökerek kutlayacaktınız demek ki..

Bu nasıl bir kandırmacadır ki..
Bu nasıl bir hain plandır..
Bir ülkenin yetişmiş bir neslini, sırf bir parça bez uğruna harcıyorsunuz..
Bir başörtüsü nedeniyle oynanan bu oyunlar..
Yazık değil mi bu ülkeye, bu ülke insanına..
Bunca can yandıktan sonra, değil Çankaya Köşkünde, Beyaz Saray Oval Ofisinde türbanlı bir hanım otursa ne olur ki..
Gidenleri geri getirebilir mi..???

Açacaz dediniz açtınız madem ki..
Analar ağlamayacak dediniz..
Peki, yine neden ağlattınız bu anaları..
Biz size nasıl güveneceğiz ki..
Açılımdan önce kendinize güvendirmeyi sağlayın..
Bak o zaman gerekliyse açılımı da kendi yapar bu toprakların insanı..
Ama önce size güven duyalım..
Önce güven..

15 YORUMLAR :

Özgür dedi ki...

Biz her tarafımızı açıyoruz, arımız namusumuz kalmadı. Heralde birisi gelecekti bir gün bize tecavüz edecekti. Geldiler ettiler, gebe kaldık, 9 ay geçti çok güzel bir bölünme sorunu doğurduk. Nur topu gibi. :@ :@

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

aynı duygular içindeyim Arzu'cum...

Çınar dedi ki...

Kime güveneceğiz canım benim, kime? Onlar yeteri kadar ispatladılar güvenilmezliklerini. İstedikleri ülkede bir iç savaş çıkması, bir bölünme. Bize bizden başka dost yok. Kürt Türk Alevi sünni, ülkem vatanım diyen kim varsa elele verip bu oyuna gelmemeliyiz.
Bu saatten sonra bu ne kadar mümkün olur bilemiyorum ya:((

Sevgiler

Zeugma dedi ki...

Hainlerin planları da hain olur.
Hangi güvenden bahsediyorsun Arzucuğum..

Yetti artık gerçekten :(

M Enes dedi ki...

Nasıl yazıyorsunuz bunları ?
Nasılda elinizde hiç bir kanıt olmadığı halde , birikmiş kininizle hemencecik birilerini katil ilan ediyorsunuz.
Bu sözleriniz bu insanlara güvenip oy veren insanları kırmıyor mu ?
Bahsi geçen olayda oradamıydınız ? Seyirci miydiniz pusuda ?
Şahitmiydiniz bu lanet işlerin hesabı yapılırken ,sanırım şahittiniz ki bu kadar kesin konuşuyorsunuz ?
Yapmayın Arzu hanım Allah aşkına , sakın "bakın buraya kadar olanlar yaptıkları söyledikleri niyetleri , delil olmaz mı" gibisinden ucuz kurgularla gelmeyin,katil olmak bu kadar ucuz mu ? Kendi insanını evladının katili olması bu kadar ucuz mu ?
Çok merak ediyorum, bir kerecik dahi olsa acaba bu insanlar güzel bişeyler yapmaya çalışıyor mu diye düşündünüz mü?Düşünmeye çalıştınız mı ?Hiç zannetmiyorum,zira bir kerecik düşünseydiniz, en azından bu kadar kolay katil ilan etmezdiniz.
...
Gerçekten bu yazı benim için bir hayal kırıklığı...

cemo dedi ki...

Yazıklar olsun Atatürk'ün miras bıraktığı umut vaadenen gül gibi ülkemizi bu hallere düşüren tüm zihniyetlere....

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili yorumcu arkadaşlarım,
Sizlerin bu yazıya yaptığınız yorumlara herhangi bir cevap yazmayacağım.
Ancak, beni yazdıklarım için eleştiren Sevgili M.Enes'e cevap vermek zorundayım. Zira, onun sözlerine suskun kalmak, başka anlama gelmektedir.

Sevgili M.Enes,

"Nasıl yazıyorsunuz bunları?" diye soruyorsun. Soruyorsun da, sorduğun sorunun içinde, yedi vatan evladının şehit edilmesine isyanıma ait bir sorgulama, bir emare göremedim. Senin sorguladığın şey, benim siyasete yaptığım isyan, onlara yaptığım göndermeleri sorgulayıp, suçluyorsun. Bu suçlamayı yaparken de, "birikmiş kinle" diyerek de, benim içimde nelerin biriktiğinin muhasebesini tutumuşcasına eleştiriyorsun.

Bu insanlara güvenip, oy veren insanların kırılacağını söylerken, bu insanlara güvenmeyip oy vermeyen %53 kitleyi bir kenara bırakıyor ve bu insanlara oy veren insanlar arasında da, aynı acıları hissedip, aynı şekilde isyan insanlar olduğunu hiç düşünüp düşünmediğini de, ben sana sormak isterim.

Evet, bazı sözler bazılarına çok kırıcı gelip, onları yaralayabilir. Ama hiç birisi, ülke yöneten insanların söylediklerinin acıttığı kadar, yaraladığı kadar olamaz. Şu anda ülkeyi yöneten kişilerin söyledikleri insanların büyük bir kesimini rencide edip, yaralamaktadır. Ayrıca, benim söylediklerim, öyle birikmiş kinle filan söylenmiş sözler değildir. Yaşanan olayın tazeliği ile sarf ettiğim sözler olup, anlık içimden taşan duygularımın ifadesidir. Belki içlerinde yanlış olan, söylenmemesi gereken sözcükler bulunabilir. Ayrıca, bu blog benim kendimi ifade edebildiğim tek yer ki, burada bunu yapamazsam, başka nerede yapabilirim. Yazdıklarımla herkesi memnun etmeye de çalışmıyorum. Fakat, kimsenin de kırılmasını, üzülmesini isteyerek de yazı kaleme almıyorum.

Şahitlik sorgulaması yapıyorsun ayrıca. Böyle bir sorgulamayı ne hakla yapabilirsin ki..? Benim isyanım ülkemin genç insanlarının ölmesi üzerine.. Kimin ve hangi gaye ile öldürdüklerini ben sorgulamıyorum bu isyanımda. Benim isyanım ölen insanlar için.. Bunu kimlerin ve hangi amaçlarla yaptıklarını bulup çıkarması gereken ben değilim ki. Bunu yapmaları için seçilmiş olan siyasi bir iktidar mevcut. Bu görev onlara ait. yapanları yakalayıp hesap sormak onların görevi.

Devamı var..

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Enes,

Güvenip oy veren insanlardan bahsetmişsin. Evet, "güven" meselesi ülke yönetiminde en başta önem verilmesi gereken bir kavram. Güven olmadı mı, o iktidarın iyisiyle ve kötüsüyle tüm yaptıklarına şüphe ile bakılır. Acaba, bu yaptıklarını hangi amaçları uğruna yapıyor diye şüphe duyulur. O nedenle, bir siyasi iktidarın ilk olarak yapması gereken, ayırım gözetmeden tüm halkın güvenini kazanmaya çalışması olmalıdır. Bu iktidarın ilk göreve geldiği dönemde bu güveni tam olarak sağlayamasa da, şansı ve bazı kesimlerin bilerek veya bilmeyerek destekleri sonucunda bu kadar yüksek bir oy aldı. Başbakanımızın, o seçim akşamı yaptığı konuşmada, gerçekten de ona oy vermeyen kesimlerin çoğunluğunda da bir umut ışığı doğmuştu. Gerçekten de, o konuşma bir çok kesimi umutlandırmış ve belki değişmiştir, belki tüm kesimleri kucaklayacak bir tutum izleyecek imajı sergilemişti. Ancak, ne yazık bir süre sonra, tekrar eski duruma dönüldü ve gerçek yüzü tekrar meydana çıktı.

Senin yorumundan anlıyorum ki, bu yedi genci öldürenler, ülkeyi bölmeyi amaçlayan terör örgütü değil de, başkaları yaptı. Ben de diyorum ki; Her kim yaptı ise, eğer ki bu olayı yapan bizim çok güvenip sahip çıktığımız Silahlı Kuvvetler içinden bir yapı ise de lanetliyorum. Allah yapanları kahretsin diyorum. Ama, bu lanetlemeyle de hallolacak bir durum değil ki.. Yıllardan beridir lanetleyip duruyoruz da neyi halledebildik. Terör mü durdu..? Aksine, dağdan şehirlere indi, sokaklara sıçradı.. Hükümetlerin görevi değil mi, vatandaşını huzur içinde uyumasını sağlamak.

Sevgili Enes, ben bugüne kadar gelen hiç bir iktidarın savunucusu değilim. Her iktidar görev yaptığı sürece, rutin olarak bazı görevler yapar ve bu görevler olmazsa olmaz yapılacak işlerdir. Hükümet olsada olmasa yürütülmesi gereken ve yürüyen işlerdir bunlar. Ben bu iktidarıda katillikle suçlamış değilim. Hiç bir iktidarda bilerek katillerle işbirliği yapmaz ama, yaptığı ve uyguladığı bazı yöntemler bu tür örgütlerin ve dış güçlerin işini kolaylaştırır. Bu şekilde yapılan hatalar ve yanlışlıklarda ülkeyi bunalımlara sürükler. Böyle durumlarda bizler elbette iktadarı eleştireceğiz. Bu hatalarından dönmesini isteyeceğiz. Bundan daha tabii ne olabilir ki..

Yorumundaki son sözlerin için, benim söyleyecek hiçbir sözüm olamaz. Burada hiç kimseyi ikna etmeye çalışmıyorum. Herkes istediği gibi düşünme özgürlüğüne ve iradesine sahiptir.

.....

Sevgilerimle..

M Enes dedi ki...

Arzu hanım,
Öncelikle bu ülkenin her vatandaşının boynunun borcudur bu ülkeye zerre kadar zarar veren herhangi birşeye karşı tavır almak , tepki göstermek.
Fakat sizin yaptığınız gibi mesnedsiz bir şekilde , yöneticileri katil ilan etmek hiçkimsenin hakkı değildir.
Zaman içinde doğruları yanlışları olabilir, ama bu size onları katil ilan etme hakkı vermez.
Yazınızda gayet açık şekilde bu suçlama görünürken , yorumunda "ben bu iktidarı katillikle suçlamış değilim " diyorsunuz.
Ayrıca birikmiş kininizle derken kesinlikle sizin adınıza bir muhasebe yapmış değilim,yazınızda yazmışsınız " .... sebeplerden ötürü mu bunu yaptınız,bez parçası için harcıyorsunuz ... "Bunların sadece bu olaydan sonra oluşmuş fikirler olmadığı gün gibi açık.Aksine siz bunları söylerken kalp okumacılık yapıyorsunuz hükümet adına ki onuda yanlış yapıyorsunuz ,çünkü bu adamlar uzun senelerden beri iktidar oldukları halde,
Hak sahibi olan, anlının teriyle çalışan ,başka yerin değil bu ülkenin azimli ve bu ülkenin faydasına çalışmak isteyen evlatları sadece o bez parçası yüzünden eğitimlerine bile devam edemiyorlar.Bu halde ,bu adamların derdi nasıl bu oluyor anlamış değilim.

Ayrıca sizin olmadığınız gibi bende hiç bir hükümetin ,kurumun kuruluşun daimi savunucusu değilim,ortaya güzel bişey koyuluyorsa,bunu koyan kim olursa olsun alkışlayabilirim.Aynı şekilde zarar verenleride kim olursa olsun eleştirebilirim.

Ayrıca siz oy vermediğiniz tüm partilerin haksız olduğunu mu düşünüyor sunuz ? Yani herkes sadece oy verdiği partiye mi güveniyor ?
Burada bir savaş ortamı mı var bu ne karamsarlık.
Neler neler söylenebilir fakat ellerim , düşüncelerim kadar hızlı değil yazamıyorum.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili M.Enes,

Evet, "birikmiş kin" deyimini kullanma gerekçesinin çıkış noktası, benim de tahmin ettiğim üzere, ancak sadece üstü kapalı olarak "Belki içlerinde yanlış olan, söylenmemesi gereken sözcükler bulunabilir." şeklinde geçtiğim, kadınlarımızın bir giysisi olan başörtüsüne "bez parçası" diyerek, konuyu ona bağlamam, sizi bu derece kırmış, yaralamış olduğu anlaşılıyor.
Sizin buna karşı tepkinizi makul bulduğumu ve anlayışla karşıladığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü, bu konuyu konuşup, tartıştığım tüm başörtülü arkadaşlarıma karşı, fikirlerimiz ne kadar farklı olursa olsun, onların o başörtüyü takma özgürlüklerine karşı hiç bir tavrım olamaz. Onlar da aynı şekilde benim baş açık olmama karşı olmadıkları gibi.

Ancak, benim bu konudaki düşünce tarzım ve tavrım, kişilerin bu özgürlükleri ile alakalı olmayıp, siyasetin bu konu üzerinden kendine prim yapma, insanlar arasında ayırımcı tutum izlemeleri karşısında aldığım tavır ve davramıştır. Ben bu baş örtüsünün asla bir siyaset malzemesi yapılmaması gerektiği inancındayım. Nasıl ki, insanların diğer tüm inanç ve değerlerinin siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini düşünüyorsam, bu konuda da aynı düşünce ve tutum içindeyimdir.

İşte bu nedenledir ki, benim bu iktidara güvenim oluşmamıştır. Bu güvenin oluşmamasının sebebini de bana yüklemeyeceğini umuyorum. Bu görev de yine her şeyde olduğu gibi iktidara düşmektedir. Bana güven telkin edip, beni inandırmak zorundadır. Aksi halde ben onların yaptığı her şeye şüpheyle bakarım ki, bu durumda da sizin beni bu konuda eleştirmenizi anlayışla karşılayamam.

Oy verme konusu da, yine aynı şekilde, en fazla güvendiğin parti hangisi ise ona oy vermekten daha doğal ve mantıklı olan nedir ki..?

Sevgilerimle..

M Enes dedi ki...

Arzu Hanım,
Bu konudan prim yapmalarını eleştirdiğinizi söylemişsiniz fakat konunuzu okursanız, direk olarak bez parçasının hatrına bunların yapıldığını yazmışsınız.(
...Bir ülkenin yetişmiş bir neslini, sırf bir parça bez uğruna harcıyorsunuz..)
Ayrıca oy verme konusunda,en fazla güvendiğine oy vermek , diğerlerine hiç güvenmemek anlamına gelmez. Hatırlarsanız bir önceki yorumunuzda X partisine oy vermeyen herkesin o partinin karşısında olduğunu yazmıştınız.(..bu insanlara güvenmeyip oy vermeyen %53 kitleyi ..)
Daha önceki yazılarınızdan açıkça görünüyorki gerçekten güzel şeyler arzu ediyorsunuz bu sebeple yukarıdaki gibi çelişkili yorumları nasıl yaptığınızı anlamakta güçlük çekiyorum.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili M.Enes,

Lütfen, Allah aşkına söyle bana. Hangi siyasi parti kullanmıyor, halkın önemsediği, kutsal saydığı değerleri..?
Ben, siyasi partiler bu değerleri yok saysınlar, hor görsünler demiyorum ki..
Benim söylediğimi senin de anlamadığını sanmıyorum..
Ben bu kutsal değerler üzerinden kendi çıkar ve amaçları uğruna politika yapılmasına karşı çıkıyorum.
Halkın bu kutsallarını oy avcılığı için kullanmalarına içerliyorum.
Benim söylediklerimi neden ya tersinden anlıyorsun, yahut da anlamak istemiyorsun.

Güven konusunda da aynı şeyi yapıyorsun. Bir kişiye veya şeye ya tam güven duyarsın, yada tam güven duymazsın. Tam güven duymamak, ondan kuşkulanmak, şüphe duymak değil midir.?
Sen bütün partilere tam güven duyuyor musun..?
Senin bazı parti veya kişilere karşı şüphe duyman, kuşkuyla yaklaşman karşısında ben seni suçlayabilir miyim..?

Bir birimizi anlayacaksak, bir birimizi suçlamadan, anlayış göstererek yaklaşmamamız lazım değil mi..?
Fakat, ülke idaresine talip olanların bu konuda daha dikkatli olmaları, iktidar olduklarında da, tüm ülke halkını kucaklamaları gerekmez mi..?

Umarım benim şüphelerim yersizdir ve sen haklı çıkarsın..

Sevgilerimle..

Kalemiti (En hakikisinden ama...) dedi ki...

Şu ülkede azcık bir ''barış'' lafı dillendirilince patlayan bombalardan biraz şüphelenmek gerekmiyor mu artık? Barış denince Dağlıca Baskını, barış denince silahsız yola çıkarılan 33 erin şehit edilmesi; Barış denince büyükşehirlerin sokaklarında patlatılan bombalar ve ölen masum halk...Biraz olsun şüphe duymuyor musun? diye sorarak aşağıda ''Yurdumda'' şarkısına yaptığım uyarlama ile ben kaçar:)));

Barışlar savaşa
savaşlar nemaya
nemalar oligarşiye
dönmeli yurdumda

nakarat:
yuvadır derin devlete
örtüdür militarizme
can verir faşizme
savaşlar yurdumda

bir tek cana kıymadan
demokrasisiz kalmadan
her insan biraz empati
kurmalı yurdumda

nakarat:
yuvadır derin devlete
örtüdür militarizme
can verir emperyalizme
yasaklar yurdumda

Arzu Breda dedi ki...

Canım.. Deran'ım..
Hiç şüphe duymamanın imkanı var mı..?
Artık, her şeyden ama her şeyden şüphe duyar olduk..
Her şeye ve herkese şüpheyle yaklaşır olduk..
Bu kadar şüphe tohumları ekenler kına yaksınlar şimdi..
Kendileri de şikayetçi şimdi, neden hala şüphe ediyoruz diye..

O kurt girmeye görsün insanın bedenine..
Kemirir de kemirir..
Bir de bakarsın ki..
Ne beden kalmış, ne de kol..

Sevgilerimle Deran'ım.. Elif'im..

belguzaranne dedi ki...

gunaydın sevgılerımı bırakıyorum sevgıler

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu