28 Ekim 2008

Tek Varlığımız Cumhuriyeti Koruyalım


Sevgili okurlar,

Öncelikle, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, saygı ve rahmetle anıyorum. Bizlere, emanet edip gittiğinden beri, Cumhuriyetimizin ne kadar deformasyona uğradığını, ne kadar bozulduğunu ve içinin boşaltıldığını, birazcık gözlem yapan, azıcık üzerinde düşünen kişilerin, bunun farkına varmaması imkansız.

O halde, Cumhuriyet nedir(?) ve bize emanet edilen bu Cumhuriyet ile şimdi bir çok kesimin farklı şekillerde yorumları ile dejenere edilen arasında ne farklar vardır.

Türkiyede pek çok insan, "Cumhuriyet nedir?" dendiğinde, "Halkın kendi kendisini yönetmesidir" cevabından başka bir şey söyleyememesi çok üzücü bir durumla karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir.

Cumhuriyet kavramı, aynı zamanda her ülkede farklı tanımlamalar ve kapsamlar içermektedir. Her ülke kendi yapısına uygun tanımlamalar yapmış ve içeriğini ona göre düzenlemiştir. Türkiyede de durum bundan farklı değildir. Türkiyede Cumhuriyet kavramı bir çok kesim tarafından dile getirildiği gibi; egemenliğin doğrudan kendisi veya temsilcileri vasıtası ile kullanılması değildir. Bu durum zaten, Tanzimatın ilanı ile bir çok eksiği ve ara vermeler olsa da, 1921 Teşkilat-ı Esasiyeden beri vardı. Atatürk'ün, "benim en büyük eserim, Türkiye Cumhuriyeti'dir" derken, kastettiği "Büyük Türk Devrimi" idi.

Bu devrimi düşündüğümüzde, Cumhuriyetimizin kapsamı da geniş anlamda ortaya çıkıyor. İşte bu devrimdir ki, daha sonraki yıllarda insan hakları ve sosyal hukuk devleti kavramlarının, Cumhuriyetimize ve hukuk sistemimize dahil edilmesini sağlamıştır.

İşte bu devrimdir ki;
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahibolarak; İnsan hak ve hürriyetlerini, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukuki ve sosyal temelleriyle kurmak için; Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabul ve ilan ve Onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete aşık evlatlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.
Cümleleri kastedilmektedir.

Sözlerimi, Can Yücel ustadan bir alıntı ile bitirmek istiyorum. Bu vesileyle de, büyük ustayı saygı ve rahmetle anıyorum.

Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu'da.
Televizyonda gösterdiler geçen gün.
Gelenek edinmiş köy halkı.
"Ben kendimi bildim bileli bu böyledir" diyor, muhtar.
29 Ekim'de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını...
Derken, ekranda entarili bir çocuk belirdi.
Kirvesi tutmus kolundan.
Yatırdılar, bir kamp yatağına.
Ardından, sünnetçi olacak zat boy gösterdi.
Elinde bıçağıyla.
Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
"Yaşasın Cumhuriyet" diye
Bunun üzerine de, ekran karardı.
Korkarım, bu sade Gölköylülerin değil, umumuzun...
Sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de, düştüğü bir tarihsel yanılgı.
Çünkü, sünnet değil, FARZDIR CUMHURİYET

CUMHURİYET BAYRAMIN KUTLU OLSUN
EY HALKIM !... UYAN ARTIK, KALK AYAĞA !...

2 YORUMLAR :

Cem Akkılıç dedi ki...

Mükemmel yazınız için teşekkür ederim.

İzin verirseniz bir yazımı sizin blogunuzda paylaşmak istiyorum.

Göreceksiniz...

Nasılda hızla akıp gidiyor yıllar. Her 29 Ekim tarihinde, annemin özenle hazırladığı o kırmızı beyaz, yakası papyonlu Cumhuriyet bayramı kıyafetlerimi giyip, Beşiktaş’taki Süheyla Artam ilkokulunun bahçesinde toplandığımız çocukluk günlerim gelir aklıma. Bir gün öncesinde heyecandan uyuyamadığımız için sabah uykusuzca kalkıp okuluma koştuğum günler, bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçip gidiyor şimdi. Marşlar okuyarak, ellerimizde minicik Türk bayraklarıyla seslerimiz kısılana kadar inletirdik yeri göğü.


Bizlere, bir milletin esaretten kurtulup, özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşması olarak öğretmişlerdi Cumhuriyeti.


Çağdaş ve uygar bir ulus olarak kalmak için Cumhuriyetimize sahip çıkmalıydık. Hürriyetimiz, namusumuz ve bağımsızlığımız için tek koşul ona sıkı sıkıya sarılmak ve bağlı kalmaktı.


Şimdi ise her şey değişiverdi birden.


Cumhuriyeti sevmeyen bir iktidar partisi bütün kadrolarıyla egemen oldu. Devrim yasaları, ulus kavramı, kayıtsız şartsız egemenlik biranda sinsice yerleşen ihanet tohumlarının hedefi haline geldi.


Türk toplumu ilk kez bu kadar yakından hissetti ihanetin soğuk yüzünü. Bu vatanın ekmeğini tüketmiş, havasını solumuş hain yobaz sürüleri çevreleyiverdi etrafımızı.


En kötüsü ise; yanımızda dediklerimizin korkak-pısırık çıkmasıydı.


Ülkemiz her zaman olduğundan daha çok korunmaya muhtaç durumda kaldı. Çocuklarımıza gösterilen yol, bizlere gösterilenden çok farklı olarak ümmetçiliğin yolu oldu.


Bugün Cumhuriyet bayramı.


Aslında hürriyetimizin, namusumuzun ve bağımsızlığımızın kutlaması.


Her şeye rağmen Cumhuriyete karşı gelenlere inat, bugün milyonlarca anne, evlatlarına o kırmızı beyaz, yakası papyonlu kıyafetlerini giydirecek. Yer ve gök yine inleyecek.

Göreceksiniz…

Cem Akkılıç Cemology Onuncu köy
29 Ekim 2008

Can dedi ki...

CUMHURİYETİN 85. YILINI KUTLAMAYA İZİN VERMEDİLER!

Cumhuriyetin 85. yılı dolayısıyla Kadıköy İskele Meydanı’nda düzenlenen Cumhuriyetin 85. Yıl Festivali Simurg-5'e İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından izin verilmediği için iptal edildi.
Jöntürk tarafından geleneksel olarak yapılan Simurg Türkiye Hiphop Festivali’nin beşincisi, 1 Kasım 2008 tarihinde Kadıköy İskele Meydanı’nda Cumhuriyetin 85. yılını kutlama şölenine dönüştürülerek düzenlemek için bir ay önceden çalışmalara başlandı. Ankara, İzmir, Bursa, Antalya ve İstanbul başta olmak üzere, yurt genelinde pek çok genç müzik ve dans hiphop sanatçısının katılımıyla halka açık ücretsiz bir şölen programı oluşturuldu. İstanbul Valiliği’ne ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne konu hakkında dilekçeyle başvurular yapıldı ve izin istendi; tanıtım çalışmalarına başlandı.

ATATÜRK POSTERLERİNE DAHİ TAHAMMÜL EDEMEDİLER

Ancak, Cumhuriyetin 85. Yıl Festivali daha ilk etapta engellerle karşılandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, festival sırasında halka ücretsiz olarak dağıtılmak istenen ‘’Cumhuriyetimizin 85. Yılı Kutlu Olsun’’ mesajlı Atatürk posterlerinin dağıtımına izin vermeyeceklerini jet hızıyla yazılı olarak bildirdi; ve Atatürk posteri dağıtma talebi içermeyen yeni bir başvuru istendi. 85. yıl kutlama şölenini düzenlemekte kararlı olan Türkiye’nin önde gelen rapçilerinden Jöntürk, bunun üzerine, etkinlik günü Atatürk posterini dağıtmak için izine ihtiyaçlarını olmadığını; her halükarda bu posterleri halka dağıtacaklarını; güçleri yetiyorsa gelip orada kendisini engellemelerini söyleyerek’’, yeni bir dilekçeyle engeli aşmaya çalıştı.

Öte yandan başvuru tarihi üzerinden 20 gün geçmesine ve bir an önce olumlu yada olumsuz yanıt verilmesi talebine karşın, herhangi bir sorunun olmadığını söyleyerek işlemlerini son ana kadar geciktiren İstanbul Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü, etkinlik tarihine 48 saat kala, söz konusu alanda Cumhuriyetin 85. Yılını Kutlamasına izin vermeyeceklerine dair yanıt verdi. Oysa aynı alan hemen her ay pek çok etkinliğe ev sahipliği yaptığı gibi, daha iki hafta önce PKK yandaşlarının aynı alanda yasal olarak eylem yapmalarına dahi izin vermişlerdi.

Son ana bırakarak verilen bu olumsuz yanıta karşı Jöntürk’ün derhal yeni başvurularda bulunup, daha 1 ay önce konser verdiği Kadıköy İnceburun’da Balonun olduğu mevkiine etkinliği kaydırma girişimleri de sonuç vermedi.

Cumhuriyetin 85. Yıl Festivali’nin söz konusu alanda da düzenlenmesine, alanın uygun olmadığı gerekçesiyle İstanbul Valiliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından el birliğiyle izin verilmedi.

Son olarak, geçen hafta sonu Eskişehir'de de ADD'nin düzenlemek istediği Cumhuriyet'in 85. Yıl Yürüyüşüne Emniyet Müdürlüğü ve Vallik güvenlik gerekçesiyle izin vermemişti.

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu