07 Temmuz 2009

Arzu'nun Las Vegas Macerası(!)


Geçen yaz, hem yılın yorgunluğu ve stresini üzerimden atmak, hem de çocukluğumdan beri görmeyi çok arzu ettiğim bir kaç yeri gezip görmek amacıyla, şöyle kısa bir dünya turu yaptım. Hem kafamı boşaltıp dinlendireyim, hem de burada yapamadığım (Ünlü olmanın dezavantajı) bir çok şeyi yurtdışında gerçekleştireyim dedim.

Önce, gemiyle Fransa'nın güney sahillerinden başladım. Ülkemde isteklerimin çoğuna gem vurmuştum. Nice'de bu gemden kurtulup, biraz da gemi azıya alayım dedim. (Buradan Üstat Siminya'ya selamlarımı yolluyorum.) Nice'de güneş, deniz ve eğlencenin, gece-gündüz demeden bolca tadını çıkardıktan sonra, ver elini Paris, dedim. Biraz da Paris gecelerinde ünüme ün katayım diyerek, bir gün, iki gece ben Paris'in, Paris benim tadımı çıkardı.

Paris'i ünümle şereflendirdikten sonra, uçakla Las Vegas'a gittim. Gemi yolculuğu her zaman tercihimdir ama, Las Vegas'a gemi ulaşımı olmadığından, uçakla gitmek zorundaydım. Uçak yolculuğu sırasında, pilotlar ve mürettebat, sıkılmadan yolculuk yapmam için, ellerinden geleni yaptılar. Onlara müteşekkirim.

Las Vegas'a indikten sonra, ünüme yakışır bir limuzin kiralayıp, oranın ve dünyanın tek 12 yıldızlı oteline yerleştim. Wynn Hotel, dünyanın en pahalı oteli olarak da tanınmaktadır. Otelde bir tek "yok" yoktu. Dünya'nın beş bir yanından gelen zengin ünlüler, bu oteli seçiyor. Ben de, elbette bu oteli seçeceğim. Otele yerleşip, biraz dinlendikten sonra, yine dünyanın 12 yıldızlı havuzunda biraz yüzüp, şezlonga uzandım.

Etrafı seyredip, kokteylimi yudumlarken, uzaktan bir çok gözün üzerime doğrultulduğunu fark ettim. Ben, bu bakışlara aldırmadan, hem kokteylimi yudumluyor, hem de izlenmemin ve beğenilmemin keyfini çıkarıyordum. Ben bu keyfi sürerken, üç kişinin benim tarafıma doğru geldiğini gördüm. Bana doğru gelirken de aralarında sesli bir şekilde tartışıyorlardı. Üçü de gelip karşımda durdular. Üçünün de ellerinde ikişer kokteyl bardağı var ve birini bana sunmak istediklerini anladım.

İçlerinden biri; "Çok güzel ve zarif hanımefendi, adım Musa. Sizinle tanışmamı lütfeder misiniz?" diyerek, kokteylin birini uzattı. Ardından da, "Acaba, bu akşam yemeğini sizinle yeme zevkini bana bahşedermisiniz?" diye de sözüne devam etti. Ben uzattığı kokteyli alıp, yanımdaki sehpaya koyarken, ikinci kişi de aynı kibar tavırla, "Benim adım İsa, eğer bu akşam yemeğini bana lütfederseniz, beni sonsuz mutlu edersiniz." diyerek, o da elindeki kadehin birini uzattı. Kadehi sehpaya koyarken, üçüncü kişi söze başladı. "Pek saygıdeğer hanımefendi, adım Muhammed'dir. Lütfen, bu akşamki yemeğe benimle geliniz. Size en güzel geceyi ben sunabilirim." diyerek, o da elindeki kadehi uzattı. Bense şaşkınlıktan ne diyeceğimi şaşırmış bir vaziyette onları izlerken, onlar da kibarlık ve nezaketlerinden bir şey kaybetmeme gayreti içinde olmalarına rağmen, birbirlerine öfkeleri gözlerinden okunuyordu.

Ben bir yandan, bu üç yakışıklı, ünlü ve zengin adamdan hangisine evet demem gerektiğini düşünüyorum. Bir taraftan da, üçünü de kırmak istemiyorum. Böyle düşünürken, birden aklıma bir fikir geldi. En iyisi bu dedim, kendi kendime. Üçüne de dönerek, "Her birinizin bu kibar davranışınız, nazik iltifatlarınız ve akşam yemeği davetiniz için, üçünüze de çok teşekkür ederim. Ancak, ben hiç birinizin kırılmasını, üzülmesini istemiyorum. Bu işe bir çözüm bulalım." dedim. Üçü birden, "Nasıl bir çözüm? Ne öneriyorsunuz?" diyerek gözlerini yüzüme diktiler. "Sizler daha iyi biliyorsunuz. Burası dünyanın en önemli kumar merkezlerinden birincisi. Sizler de buraya, paralarınızın bir kısmını sırf, zevk ve eğlenmek için burada bırakmak, kumar oynamaya geldiniz. Bu, doğru değil mi?" dedim. Üçü de, "Evet, kesinlikle öyle." diyerek tasdik ettiler.

"O halde, üçünüz aranızda zar atacaksınız. Her birinizin tek bir hakkınız var. En büyük zarı atan kazanır." dedim. Bunu söylememle, üçü aynı anda, "Hanımefendi sizi tebrik ederiz. Bu, mükemmel bir fikir." diyerek kabul ettiler. "Ancak, bu oyunu otelin dışında birde oynayacaksınız. Otelin dışında, çöle gideceğiz" dedim. Buna da "Tamam." dediler. Hep birlikte otelden ayrılıp çöle gittik. "Yalnız, kullanacağınız zarlar, benim size vereceğim zarlar olacak. Bunların dışında zar kullanmak yok." dedim.

Hazırlandık ve oyuna başlamaya hazır olup olmadıklarını sordum. Hazırız dediler. "Oyuna ilk başlayacak kişinin seçimini, tek zar atarak yapacaksınız" dedim. Ve ilk zarı İsa aldı attı ve 4 geldi. İkinci olarak Muhammed attı ve onun zarı da 4 geldi. En son Musa attı ve 6 geldi. Bu durumda, Musa birinci olarak zarları atma hakkını kazanmıştı. Ancak, diğerleri birer defa daha atmak zorundaydılar. Tekrar İsa attı ve zar 5 geldi. Muhammed aldı zarı ve attı, 3 geldi. Şimdi, sıralama belli olmuştu. İlk atış Musa'nındı zaten. İkinci olarak İsa kullanacaktı. En son atış ise Muhammed'e kalmıştı. Her üçü de, kaderlerine rıza göstermek zorundaydılar.

İlk atma sırası olan Musa, zarları eline aldı ve dudaklarına götürerek, zarları öptü. Ardından da ellerini kavuşturup, içinden dua etti. Kazanacağından emin gibi bir hali vardı. Diğerleri de, onun ne atacağını merakla bekliyorlardı. Onlar da içlerinden Musa'nın küçük atması için dua ediyorlardı. Musa, dua faslını bitirdikten sonra, zarları avucunda çalkalayıp, ileri doğru yere fırlattı. Her üçü de, merakla yere eğilip ne geldi diye baktılar. Musa, hiç beklemediğim bir ses tonuyla, "Dört cihar geldi. Kadın, kesinlikle benim artık." diye bağırdı. Ötekiler de, "Dur bakalım! O kadar acele etme. Biz daha atmadık, ne atacağımızı biliyor musun" diye Musa'yı ikaz ettiler.

Bu defa zarları İsa aldı. O da zarları öptükten sonra, o bilinen üçlemeyi yapmadan duasını etti. Ardından da, zarları avucunda çalkalayıp savurdu. Diğer ikisi de merakla İsa'nın ne atacağını gözlüyordu. Üçü birden yine zarların olduğu yere eğilip bakmaları ile, İsa'nın havaya zıplayarak, "Sana şükürler olsun, Tanrım. Dü Beş geldi, dü beş" diyerek, neredeyse boynuma sarılacaktı. Musa üzgün bir şekilde yerinden kalkmadan oturuyor, Muhammed ise, biraz mahzun, biraz da ümitli bir şekilde, "Dur bakalım! Daha ben atmadım, hemen kadına sahip çıkma bakalım." diyerek, kızgın kızgın İsa'ya doğru yöneldi. Sonra, dönüp yerden zarları aldı.

Son olarak zarları atma sırası Muhammed'e gelmişti. O da, zarları öptü, ellerini havaya kaldırıp dua etti. Duayı bitirdikten sonra, zarları avucunda çalkaladı, çalkaladı. Tekrar öptü zarları. Tekrar çalkaladı ve yere doğru fırlattı. Hiç umudu yok gibi bir duruş içindeydi. Üçü gidip zarlara baktılar. Muhammed eğilip zarlara bakmasıyla birlikte, "Evet, evet kadın benim oldu. Dü şeş geldi, dü şeş." diyerek çılgınlar gibi dans etmeye başladı. İşte, tam bu esnada birden bir başka kişi ortaya çıktı ve "Hey! Sizler! Evet, evet size söylüyorum. Siz zavallı insanlara söylüyorum." diyerek üçüne de bağırmaya başladı. "Bu kadını size bırakacağımı mı sanıyorsunuz yoksa? Ben Şeytan'ım bu kadın benim olacak." diyerek zarları yerden aldı.

Biz hepimiz bu olağan dışı duruma şaşırmış vaziyetteydik. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, Şeytan, "Durun, size izah edeyim. Deminden beri uzaktan sizi izliyorum. Dedim, gideyim de ben de katılayım bunların oyunlarına ve yanınıza geldim. Şimdi, zarları atma sırası bende" diyerek bizi bir nebze aydınlattı ve biraz rahatladık. Ben de ise, bu rahatlamanın yanında, içimi büyük bir heyecan sarmış durumdaydım. İçimden, "Neyse, bakalım her şey olacağına varır. Ne olacaksa göreceğiz. Kaderimde Şeytana teslim olmak da varsa, onu da yaşayıp göreceğim" diyorum.

Şeytan zarları eline aldı ve bir anda yere doğru savurdu. Diğer üçü gidip bakmaya tereddüt ediyorlar. Şeytan onlara seslendi "Gelin de siz bakın, kaç atmışım." Üçü de, sessizce Şeytan’ın dediğini yaptılar ve zarlara doğru eğildiler. Eğilmeleri ile birlikte doğrulmaları bir oldu. Şeytan sordu "Kaç atmışım?" Üçü birden "Bu olamaz! Dü yedi gelmiş." diye şaşkın şaşkın Şeytana bakmaya başladılar. Şeytan, "Ben size demedim mi? Kadına sahip çıkmak için, acele etmeyin, demedim mi?" diyerek onlara kızgın bir şekilde bağırdı. Yanıma geldi ve elimi tutarak dudaklarına götürdü. "Hanımefendi, artık siz bana tabisisiniz. Benim emrimdesiniz. Yani bana aitsiniz" dedi. İşte tam bu sırada, birden gökyüzü karardı, şimşekler çakmaya, gök gürlemeye başladı. Müthiş bir toz bulutu ortalığı kapladı. O gürültü ve şimşekler çakarken, büyük bir gürültü duyuldu ve bulunduğumuz yer sarsıldı.

O toz bulutu dağılınca, bir de ne görelim! Gökten yanı başımıza, iki tane kocaman kaya parçası düşmüş. Şeytan dahil hepimiz hemen kayaların yanına gittik. Bu defa daha da şaşırdık. kayalar küp şeklinde ve her yüzünde zarlardaki gibi noktalar var. Hepimiz hemen kayaların üstüne çıktık. Çıkınca bir de ne görelim. Kayaların her ikisinin de üstünde, sekizer nokta var. Yani, Tanrı Dü sekiz atmıştı. Bu duruma en çok kızan Şeytan oldu. "Olamaz! Olamaz!" deyip yerinde tepinip duruyor.

Birden büyük bir uğultu ile birlikte bir ses hepimizi yerimize çaktı. "Bre İblis! Bre gafiller! Sizler hepiniz bana aitsiniz. Bana tabisiniz. Ben de, bu karşınızda gördüğünüz Tanrıça'ya tabiyim. Hepiniz de ona tabisiniz ve ona aitsiniz. Hemen ona secde ediniz."

29 YORUMLAR :

TILSIM dedi ki...

Arzucum Las Vegas dedinde bende bu yaz oraya gitmeyi düşünüyordum.Bu bilgiler çok faydalı oldu.Teşekkür ederim.Sağlıcakla kal...

(cbox'u kaldırdığın içinde küsüm. :( )

Zeugma dedi ki...

Ahahaaa:)))
Tılsım'a bak..Önce Arzucum diye ne güzel konuşmuş, teşekkürler etmiş,sağlıcaklar dilemiş..
Sonra da '' küsüm :( )

Valla çok şeker :)))

Zeugma dedi ki...

Arzucuğum,
Akşam sefesı gibiydi yazın. Arkama yaslanıp keyifli keyifli okudum..
Çok güzeldi kurgulaman..
Müthiş bir anlatımla hikaye-roman tarzı şahane bir şey olmuş.
Olay kahramanları ona keza..
Ve tabii en sonunda Tanrı ' nın varlığıyla herkesin silkelenip kendine gelmesi :))
Yazan ellerini öpüyorum canım..
Çok beğendim gerçekten..
Sevgilerimle...

Arzu Breda dedi ki...

Tılsımcım,

Canım arkadaşım, asıl benim sana küsmem gerekirken, senin bana küsmen ne demek oluyor? Ben o kadar hastalandım. Hastalığımla ilgili yazı yazdım. Gelip, o yazıma bir geçmiş olsun mesajı yazmadın. Ben küsmeyim de, kim küssün(!)

Canım arkadaşım, ben hiç küser miyim sana(?) Mutlaka, haklı bir sebebin vardır. O yazımı okumamanın. Sebebini de ben biliyorum. Biraz benim kabahatim var o yazımı okuyamanın.

Canım görüşmek üzere, sevgiyle ve sağlıcakla kal.. :)

Arzu Breda dedi ki...

Canımın içi Zeugmacım,

Yazıma sarfettiğin o güzel sözlere, nasıl sevindiğimi ve beni nasıl mutlu ettiğini anlatamam. O güzel sözlerinin her bir kelimesi için, sana ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ayrıca, asıl öpülesi ellerin, seninkiler olduğunu düşünüyor ve o kutsal ellerini öpüyorum.

Canım, bu yazı aslında biraz aceleye gelmiş bir yazı. Gece yattığım zaman aklıma geldi. Eskiden bildiğim kısa bir fıkra idi. Yatarken bunu kafamda biraz şekillendirip, kurguladım. Kendime göre güncelleştirdim. Ertesi sabah da, yani dün işe gelince, yazmaya başladım. Bilirsin, işyerinde yazı yazmak ne kadar zordur. Bir yandan yapılacak işler, bir yandan gelen giden kişiler, bir taraftan patronun istekleri. O nedenle rahat bir ortamda yazılan bir yazı olmadı. Ancak bu kadarı çıkabildi. Ama, yine de fena olmadı sanırım. Sen de beğendiğine göre... :)

...

Tılsım arkadaşımın küsmesine gelince; O hayatta bana küsmez. Hiç kimseye küsmez aslında. O benim tanıdığım, (erkek kategorisindeki) en iyi dostlarımdan biridir. Hatta birincisidir diyebilirim. Onun kalbimdeki yeri bambaşkadır. O bana küsemez, ben de ona. Onu çok seviyorum ve iyi ki tanımışım.

...

Canımcım, seni de çok seviyorum. İyi ki tanıdım seni ve iyi ki arkadaşımsın.

Sevgiyle kucaklıyor ve öpüyorum..

UykusuZ dedi ki...

Arzu, keyifle okudum, benim konsantre olarak okuduğum çok sayılıdır

TILSIM dedi ki...

Sevgili Arzucum,Canımmm.

Senin hasta olduğuna dair yazdığın başlığı inan okuma fırsatı bulamadım.Benim biricik canım, hasta olmuş buna nasıl duyarsız kalırım, hiç aklının ucundan geçiyor mu? Çok geçmiş olsun canım arkadaşım.İnan şu anda çok kötü oldum.Kendime çok kızdım. :( Yoksa senin için açıkçası yapamayacağım şey yoktur.
Bizim birazda iletişimsizlik sorunumuz var.Tek konuştuğumuz cbox da kaldırınca tamamen koptuk.Bu konuda ikimizinde nerde hata yapıyoruz diye düşünmesi lazım.
Canım arkadaşım.Tekrar tekrar geçmiş olsun,Acil şifalar olsun.Sağlıklı,mutlu,huzurlu günler dilerim.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili UykusuZ,

Beğenmene gerçekten çok sevindim ve mutlu oldum. Sen de bilirsin, yazanlar yazdıklarını kolay kolay beğenmezler. Okuyucular bu konuda, daha iyi karar vericidirler. Eğer siz beğendiyseniz, demek ki fena değilmiş, diyorum.

Değerli yorumun için, çok teşekkür ediyorum.

Sevgiyle kal..

Arzu Breda dedi ki...

Tılsımcım, canım benim..

Şakacıktan dedim, "Benim kızmam gerekir" diye. Yoksa, ben sana kızar, küser miyim? Senin ne kadar duyarlı olduğunu bilmez miyim?

Okuyamama sebebini de ben biliyorum. Yoksa, okurdun ve mesajını da bırakırdın. Yine de çok teşekkür ederim.

Cbox konusu da, hastalığımdan dolayı ekleyemediydim. Blogda biraz temizlik yapmak istedim. Biraz kasma yapıyordu. Onların sebep olduğunu düşündüm o nedenle kaldırmıştım. Zaten bir tek seninle, irtibatımızı sağlıyordu. Onun yerine, bak solda "ebuddy" eklentisi koydum. Oradan gmail, msn, facebook filan mesajlarını yazabilirsin. Çok işlevli bir eklenti. Denersen göreceksin.

Görüşmek üzere, sevgiyle kal..

Yaşamkafe dedi ki...

Vayy,Las Vegas'a gittin haa...!
Yıllardır hayalini kurarım o ışıklı şehirin,bende bir gün mutlaka oraya gideceğim Arzu...

Hatta oraya gitmek için Online Poker (Texas Holdem) bile oynuyorum biletimi kartlardan çıkarmak için..:))

Arzu Breda dedi ki...

Hakancım,

Las Vegas'a gitmek kim, biz kim?.. Bizler, öyle RTE'nin bilmem neresinden düşmedik ki, oralara gidebilelim, yatlar, katlar, gemicikler alabilelim.

Sen de, en iyisi benim yaptığım gibi yap. Gitmiş gibi hayal et kendini. Görmüş gibi, miş muş gibi yap ve anlat gördüklerini. :)

Böylesi daha iyi bence..

Godsyndrome dedi ki...

Tanrı dü sekiz attıktan sonra sen göğe doğru yükselmeye başlamadın mı :D

Arzu Breda dedi ki...

Godsciğim,

Göğe yükselmeme gerek yok ki!.. Tanrı, her daim yanımda zaten. Tanrı, Tanrıçasını hiç yalnız bırakır mı?.. :Pp

Yaşamkafe dedi ki...

Ben de Las Vegas'a gitmenin hayalini kurayım bari,hemde gemicikle...:))

İyi akşamlar Arzucum...

Arzu Breda dedi ki...

Hayal kurmak güzel bir şeydir. Umarım, hayallerin de gerçek olur. Hem de, translantikle.. :))

İyi geceler Hakancım..

Sade dedi ki...

Las Vegas'ta macerasız geçebireceğin kaç dakika var olabilir ki? Bol eğlenceli ve bir o kadar da paralı günler...

Arzunun İncileri tanıtım yazısından sonra bende birdaha gelmeyeceksiniz sanmıştım. bugünse Yorum Numaralandırma yazısına yorum eklediğinizi görünce sevindim.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Sade,

Sen çok yaşa emi!! :)) Beni çok güldürdün. Allah da seni güldürsün. Yaa, Las Vegas nere, bizler nere?? Nerde bizde o para?? Hayalimde gittim geldim. O kadar.. Buna şükür diyorum. :))

Ayrıca, benim ne zaman nereye uğrayıp yorum yazacağım belli olmuyor. Bazen hiç bir bloga uğrayamıyorum. Readerden takip etmekle yetiniyorum.

Ama bundan sonra, uğramaya çaba gösteririm. İade-i ziyaretin için de çok teşekkürler.

Sevgiyle kal..

Engin Bütüner dedi ki...

Las Vegas'a gitmenin yollarını arıyorum, zengin bir arkadaş edinmem lazım diye düşünüyorum.iyi çalışmalar dilerim.

Arzu Breda dedi ki...

Engincim,

Las Vegas'a gitmek, düşündüğün kadar zor değil.
Gece yatağa yattığında, kendini oraya gitmiş olarak hayal edersin. Yanındaki karını da, orada tanıştığın bir kadın olarak düşünürsün. Bunları hayal ettin mi, devamı gelir merak etme. :)

Çok teşekkürler, ziyaretin için.. :)

ADSIZ dedi ki...

Arzu hanım..harikaydı.:)) Bayıldımm.:))
BİR ERKEK

Arzu Breda dedi ki...

Adsız bey,

Çok teşekkürler.. :) Çok sevindirdin beni.. :))

Arzu

adlı.:) dedi ki...

Dü on attım..üstü de yok haberiniz olsun:)
BİR ERKEK

Arzu Breda dedi ki...

Hiç de adlı diye bir ad duymamıştım ama, neyse.. :)

Erkek değil misiniz, atmakta üstünüze yoktur(!)

Üstü yoktur demişsin. Ben de diyorum ki; Sen öyle zannet!.. Bir başka "erkek" gelir, sallamadan atar dü onbeşi(!)

ADLI.:) dedi ki...

E adım varken adsız yazmasın dimi ama.:)
Kızmış gibisiniz? Latife yapayım dedim,
yoksa ne erkekler var dü yirmide atar,
atmanın sonu yok, herşey yaşayarak anlaşılır.:)

Kalemiti (En hakikisinden ama...) dedi ki...

İnsan bu kadar da (zar) atar mıydı be kardeşim:))Hayır yani, yazının başında seni böyle mültimilyoner biri olarak tasavvur etmeye başlamıştım ki birden bire bi alacakaranlık kuşağına girdik,peygamberler, şeytanlar, tanrılar:)) noluyoz yavv:))

Arzu Breda dedi ki...

Elifcim, multimilyoner ne kelime? Ben hayallerimde, multimilyarder de oluyorum, multitrilyarder de.. :))

İşte böyle, hayallerimin içine daldığında, bir bakmışsın alacakaranlık kuşağı.. Bir de bakmışsın, Havai'lerde, ya da Las Vegas'da bulmuşsun beni..

Kızıııımmmmm!!! Yaa, sen benim hayallerime de mi gem vuracaksın, be kızımm??? :))))))

Kalemiti (En hakikisinden ama...) dedi ki...

Tamam, vurmuyorum sana gem, mem, saldım seni çayıra, mevlam seni kayıra,ben gideyim bayıra:))

Arzu Breda dedi ki...

Ohh be!!.. Özgürlük ne güzel!.. Çayırda, çimende gez allah gez.. :))

Çayır çimen geze geze..
Oldum ben bir geveze..
Oğluna gönül verdim..
Darılma hanım teyze..

Nif (•̪●) dedi ki...

Zeuscuğum muydu o konuşan sonda ki :D Bu arada las vegastaki oteli beğenmedim mardan daha güzel gibi :D

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu