24 Temmuz 2009

KARADUT CANIM ÇEKTİ...


Haberturk internet sitesinde, Nuran Yıldız'ın yazısını okuyordum. Gittiği bir Ege köyünde yediği karadutu anlatıyor. Okurken bir canım çekti, bir canım çekti(!) Akşam üstü eve giderken manavlarada arayacağım. Bulamazsam içimde kalır..

Aslında dutu ağacın altında yiyeceksin. Çıkabilirsen ağacın üstünde.. Çıkamıyorsan, dutun altına bir çarşaf filan sereceksin. Bir sırıkla da, dallarını silkeleyip çarşafın üstüne düşüreceksin karadutları.. Ondan sonra da, ya bağdaş kurup otucaksın başına karadutun, ya da uzanacaksın çimlerin üstüne ve yiyeceksin karadutu, taze taze, löp löp.. Ellerin, ağzın burnun kıpkırmızı boyanacak, dut lekesi... Karadutun tadı ancak öyle çıkar..

Yanında sevgilin olmasa da olur. Öylece uzanacaksın, dalacaksın hülyalara.. Şimdi benim yaptığım gibi.. Büroda, hayal ediyorum kendimi bir dutun altında, çimlere uzanmış.. Ama, sadece hayal.. Hayal de olsa, yine de güzel.. Sabah sabah ruhuma ve beynime iyi geldi..

Siz de, deneyin.. Kesin iyi gelecektir..

15 YORUMLAR :

UykusuZ dedi ki...

Arzu, biz mahallede 5 yaşdaş erkek çocuktuk. Çocukluğum taş savaşları, beep beep (mermer taşla oynanan beep beep sakızlarının otomobil kartlarını toplama), tüftüf savaşları,tel sapan savaşları(inşaata saklanır bizden büyük ablalarımızın popolarına atardık, stretch kotlar pek revaçtaydı, pıt pıt ses çıkarırdı vurunca bie de pis acıtırdı), yemiş ve dut ağaçları tepesinde geçti. Büyük dut ağacına tırmanmak zordur çünkü dik yükselir, çapağı azdır. Amaaaa tepesinde dut yemek gibi bir keyif yoktur dünyada. Neco vardı "peşimden koşanlar" ben grubun solistiydim, dut ağacı tepesinde baara çaara sölerdik. Bir başka güzelliği ise herbirimizin onlarca ipekböceğine yaprak sağlardı. Geçen gün alt mahalledeki Yogoslavların (Yugoslav demiyorum)ordan geçerken eski dut ağacımı gördüm. Muhacirler başkadır, doğaya hayvana saygılı olurlar, kesmemiş adam, budamış ama dimdik ayaktaydı çok mutlu oldum. Çocukluğumun armağanları onlar.

Arzu Breda dedi ki...

UykusuZ, yaa çocukluğundan bir kesiti, o kadar güzel anlattın ki, okurken yine geçmişe döndüm. Eski günleri anımsadım, çocukluğumu hayal ettim. Kuzenlerimin oturduğu köyü, çocukluğumuzda kuzenlerimle birlikte yaptıklarımızı, oyunlarımızı hatırlattın bana. Yazları genelde o köyde geçirirdim günlerimi.. Ağaçların tepesinde, daldan dala atlardık. Çimenlerin üstünde yatıp, yuvarlanırdık. Hayvanlarla haşır neşir olurduk. Büyük baş hayvanlardan tut, koyun ve kuzular, kedi ve köpeklerle kucak kucağa oynardık. Kümes hayvanları ve börtü böcekleri zaten söylemeye gerek bile yok.

O köye yazları yine giderim, arasıra.. Ama, çocuklukta yaptıklarımızı yapmamız imkansız tabii ki, ama bazen çocukluğumuz tutar, çocuklaşmak isteriz ve eskiden yaptıklarımızı tekrar yapmaya çalışırız. Tabii ki, yaptıklarımızın bize yakışmadığını bildiğimiz halde yine de yaparız, kimsenin görmediğine emin olarak elbette. Aksi halde, çocuklar bile görse, gülüp alay eder diye, gizlice yapıyoruz. Kısa bir süre de olsa, bir anlık bir mutluluk hoş oluyor ve insana huzur veriyor. :))

Beni geçmişe, o en güzel günlerime götürdüğün, o günleri hatırlamama vesile olduğun için, sana ne kadar teşekkür etsem azdır.

Yorumun için çok teşekkürler.. :))

Sevgiyle kal..

Zeugma dedi ki...

Tam karadut hastalarına hitap eden bir yazı dökülmüş Arzucuğumdan:)
Biliyor musun benim çocukluğumun geçtiği evde kocaman bir bahçe ve köşesinde de çok büyük bir dut ağacımız vardı. Hergün sincap gibi en üst dallara kadar çıkar dünya kadar karadut yer, hiç bıkmazdım.Ellerim önce kırmızıya boyanır sonra mora dönüşür, ağzım yüzüm ona keza, maymun gibi inerdim o ağaçtan. Çıkarken kolay da inerken çok zordu bir de.Ödüm patlardı inerken,ama yine hep çıkardım.
Sonra lise yıllarımda büyüdüm diye karadut reçeli yapmaya başladım kendi ellerimle. Ne zevkliydi yemesi :))
Şahane olur ya Arzuuu..Öyle bir yazmışsın ki o günlere gittim.Ve çok canım çekti.Hadi bakalım yarın buranın köylerinden birine karadut aramaya gitmezsem ne olsun:)
Yerken de hep aklımda sen olacaksın sevgili Arzucuğum :)
Umarım sen de bugün yiyebilmişsindir..
Sevgiyle öpüyorum..

Arzu Breda dedi ki...

Zeugmacım,

Bahçesinde öyle ağaçlar olan bir eve sahip, hangi çocuk ağaca çıkmaz(?).. Yukarıda, UykusuZ'a yaptığım yorumda anlattım. Neler yapardık, ne güzel günlerdi o günler, şimdi burada anlatmakla bitmez.

Canım, ben akşamı bekleyemedim ve öğlen çıktım, manavları dolaştım. Bir yerde buldum ve nefsimi körledim.. :))

Ben de öpüyorum hayatım..

Sevgilerimle.

Muratonovic dedi ki...

Bi de burdan bak :)

http://bohemdunyam.blogspot.com/2009/07/dutu-dalndan-yerim.html

Arzu Breda dedi ki...

Murat,

Gittim baktım.. Düşecekmişsin gibi gördüm.. :) Götürdün tabi, taze taze dutları.. Afiyet olsun.. :)

NoEngel dedi ki...

Merhaba Arzucum,
Benım açımdan doğal olan herşey hoşuma gider.Bu yazıda,karadutta fazlasıyla doğal.Bu güzel yazıyı bizimle paylaştığın için teşekkürler canımın içi arkadaşım.
Sevgiyle kal..

Kalemiti (En hakikisinden ama...) dedi ki...

Anneannemin evinin bahçesini hatırlattın ya bana gece gece...Ne güzel günlerdi o günler. Bütün mahalle toplanır, ağacın altına kocaman bir örtü serilir, dutlar silkelenir, çocuklar doluşur...Vay bee...Karadutum, çatalkaram,çingenem vayy/ nar tanem, nur tanem, bir tanem vayyy/ ağaç isem dalımsın salkım saçakkk/ petek isem balımsın ağuluuu...Bi de bu şarkı... Hayır yani nostaljime mi yanayım, gecenin bi vakti karaduta aşermeme mi yanayım?:))

Arzu Breda dedi ki...

NoEngel,

Canım arkadaşım, doğallığı tarif et deseler, parmağım seni işaret eder. Senin kadar doğal birini tanıdığım için, çok mutluyum. :))

Sevgiyle ve sevdiklerinle kal..

Arzu Breda dedi ki...

Elifcim,

O güzel günleri bana hatırlatan, Sevgili Nuran Yıldız'a ne kadar teşekkür etsem azdır. Onun hatırlatmasıyla yazılmış, kısa bir geçmişe gidiş hikayesidir. Bu hikayenin de sizi geçmişinize götürmesi, sizin de bundan zevk ve mutluluk duymanız, beni çok sevindirdi. :)

Hangisine yanacağın çok açıkça belli. Nostaljine yanmayacağını sanıyorum. Diğeri için yanmana üzüntümü bildirmek isterim. Ben çok kötü bir şey yapmışım, iyi şeylerin yanında.

Aşermene sebep olduğum için, affedeceğini umarak, sevgilerimi gönderiyorum.

Godsyndrome dedi ki...

İadeyi ziyarette bulunalım dedik ama gece gece karadut görmek bünyeme iyi gelmedi canım çekti yıa :(

Arzu Breda dedi ki...

Godsycim, hoş geldin, sefalar getirdin.. :))

Eee, "misafir umduğunu değil, bulduğunu.." demiş birisi zamanın birinde.. :) İyi mi demiş, kötü mü, o tartışılabilir..

Ne yapayım artık Godsycim, sen de bizim gibi hayal kur..

Adlı.:) dedi ki...

Dün akşam özellikle karadut dondurması için çıktım kaç km gittim.:) Bu yaz baya dut yedim, ağacın tepesine çıktım üstelik.:)Kara dutun altında gezmek bile tehlikelidir üstüne düşer anında leke yapar.:)Şaka bir tarafa ekşimsi çok hoş bir tadı olur gerçekten. Afiyet olsun.:)
BİR ERKEK

Arzu Breda dedi ki...

@Adlı Merhaba,
Karadut dondurması mı, dedin?.. Ahh, şimdi bunu nereden aklıma soktun?.. Var mı öyle dondurma çeşidi?.. Yarın bulup yemem lazım.. :))

ADLI::) dedi ki...

Var var hemde çokk güzell.:)
Ben Maksimum Kilerin içindeki dondurmacıdan alıyorum.:) Ama Seyidoğlu veya Hacı Said de vardır sanırım.:)
Afiyet olsun.:)
BİR ERKEK

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu