10 Aralık 2009

Selim’le ayrılmamız ve; “Artık her şey bitti bebeğim..!”


Selim’le kavga edip ayrıldığımız 16 gün olmuştu. Ama, bana bir asır gibi geliyordu, bu 16 gün. Öfkelenmekte haklıydım ama, devamında o kadar haklı olduğum söylenemezdi. Öylesine öfkelenmiştim ki, ağzıma ne gelirse söylemiştim. Ne kadar kötü, iğrenç, aşağılayıcı kelime varsa hepsini arka arkaya sıralamıştım. Sonunda da, “Artık, bu iş bitti, bundan sonra birlikteliğimiz süremez. Sen yoluna, ben de kendi yoluma.” deyip noktayı koymuştum.

….

Selim’le sizleri daha önce bu blogda tanıştırmıştım. Bir Sevgililer Günü yazımda. Onunla üç buçuk yıldır –yatak hariç- birlikteydim. Onun ailesinin de, benim ailemin de birlikteliğimizden şikayetleri yoktu. Bir birimizi deliler gibi seviyorduk. O bizim eve gelip gider, ben onun evine gidip gelirdim. Evlenmek için ise hiç acelemiz yoktu. Acelemiz niye olsundu ki..! Yatmak dışında, yani seks dışında her şeyi yapıyorduk. O işi de hiç yapmıyorduk diyemem. Msn ve telefonda saatlerce konuşur, o arada sanal da olsa sekse değinirdik. Bu durum benim için yeterliydi ve daha fazlasını istemiyordum. Şimdilik daha ileri gitmeyi düşünmüyordum. O da, aynı şekilde düşündüğünü söylüyordu. Ama, bu söylediği ne kadar doğruydu, bunu daha sonra anlayacaktım.

Bu kadar öfkelenmekte haklı olduğuma, sizde hak vereceksinizdir. Bir gün ona güzel bir sürpriz yapma, onu mutlu etme fikri geldi aklıma. Yeni bir işe girmişti ve bu işini beraberce bir yerde kutlamak için, bir müzikholde yer ayırttım. İşten çıkacağı saatte de, işyerine gidip, çıkış kapısında beklemeyi düşündüm. Ancak, çıkış kapısının önüne park yapılamadığı için, taksi daha müsait olan biraz geriye gidip durdu. Taksi şoförüne biraz beklememiz gerektiğini, beklediğim kişinin az sonra çıkacağını söyledim. Beklemeye başladık. Beş dakika kadar sonra işyerinden çıkmaya başladılar. Taksiden, bahçe ve çıkış kapısı rahatlıkla görülebiliyordu. Nihayet bahçede Selim’i görmüştüm. Beş altı kişilik bir gurubun arasında o da vardı. Kızlı erkekli gurup neşeli bir şekilde şakalaşarak, kapıya doğru ağır ağır yürüyorlardı.

Aniden bir şey fark ettim. Selim’in yanında yürüyen kızın eliyle Selim’in kolunu tuttuğunu, az sonra da, kolunu beline doladığını fark ettim. Selim’e bakıyorum. O, kızın bu davranışı karşısında, hiçbir tepki göstermeden, rahat bir tavırla yürümeye, neşeli neşeli muhabbetlerine devam ediyordu. Ben neye uğradığımı şaşırmış. Resmen şok olmuştum. Kapıdan çıkarlarken kız Selim’in koluna girmişti. Gurup kısa bir süre kapının önünde durup, bir birlerine veda etmek için tokalaştıktan sonra, benim Selim beyefendi kıza bir şeyler söyleyerek kolunu çekmek istemesine rağmen, kız onun kolunu tutup, beraberce bir yerlere gitmelerini ister gibi, Selim’i razı etme çabası içindeydi.

Ben taksi şoförüne, biraz beklemesini söyleyip, arabadan indim. Onların yanına doğru yürüyordum. Selim’in arkası bana dönüktü. Öfkeden deliye dönmüştüm. Ben onun için neler düşünüyordum, onunsa yaptığına bakın. Yanlarına yaklaşınca, “Oh..! Ohh..! Maşallah..! Allah nazardan saklasın..! Allah mutluluğunuzu bozmasın..!” diye bağırarak ve elimi kolumu sallayarak ikisinin yanına vardım. Suratımın o an ne hal aldığını çok merak ediyordum. Selim beni orada o halde görünce, hemen toparlanmak ihtiyacı hissetti ve “Aaa, senin ne işin var burada..?? Sevgilim, durum senin anladığın gibi değil..!” gibisinden o an benim için hiçbir anlam ifade etmeyen sözleri peş peşe sıraladı. Kız ise, -kız mı yoksa kadın mı desem bilmiyorum- Selim’e fısıltıya benzer bir sesle, iyi akşamlar diledikten sonra, sessizce ve hızla yanımızdan uzaklaştı.

Kapının önünde Selim’le baş başa kalmıştık. O bana bir sürü mazeretler anlatıyor. Yok, o kadın onun şefiymiş de, ona asılmaya çalışıyormuş. O ise, ona yüz vermiyormuş ama, peşini bırakmıyormuş.. Bir sürü –mişli, -mışlı kelimeleri sıralayıp duruyor. Ben, “Tamam.. Bitti.. Her şey bitti.. Aramızda bundan sonra hiçbir şey yok.. Kalmadı.. Her şey sona erdi..” diye taksiye yürüyorum. O da peşimde kolumdan çekiştirip duruyor. Ben ona her türlü hakareti yapıyorum. O, tamam sen haklısın ama, senin düşündüğün gibi değil diyerek beni iknaa çabalıyor.

Ben hem söyleniyor, hem de taksiye doğru yürüyorum. O da, benim kolumdan çekerek derdini anlatmaya uğraşıyor. Öyle çekiştire çekiştire taksinin yanına vardık. Ben kapıyı açıp binmeye çalıştıkça, o kapıyı kapatıp binmemi engelliyor. Nihayet ben taksinin kapısını açıp, arka koltuğa oturup, kapıyı da çekince, taksici de arkasına dönüp, “Tamam mı abla, gidiyor muyuz..?” diye sordu. Ben de, “Evet, beni aldığın yere bırakır mısın lütfen..!  dememle araba da hareket etti. Selim de orada öylece kala kaldı.

Ben, eve gidiyorum ama, bu halde eve nasıl girerim diye düşünüyorum. Bir yandan bu şahit olduğum manzara gözümden gitmiyor, onun için öfkeleniyorum. Diğer yandan, o kadar çok sevdiğim adamın beni bu hale koymasına dayanamıyor ve gözümden sicim gibi yaşlar akıyor. Taksi şoförü de, arada aynadan bakıp, “Ablacım, sakin ol. O kadar üzülme. Üzülmeye değmez.” gibi kendince sakinleştirici ilaç olarak gördüğü kelimeleri sıralıyordu.

Oturduğumuz semte yaklaşınca, bu halde eve gitmemin doğru olmayacağını, evde de bir sürü sorgu sualle karşılaşıp daha da kötü olacağımı düşündüm. Ayrıca, Selim’i ailem de çok sevdiğinden, bu durum onlar içinde büyük bir yıkım olacaktı. Kolay mı..? Bir anne babanın, kızlarının çok sevdiği birinden böylesi bir darbe yemesini ve onun üzüntüsünü görmeye nasıl tahammül gösterirlerdi..!? O nedenle, eve gitmekten vazgeçip, aynı semtte oturan kankam Sinem’e gitmeye karar verdim. Taksiciye yolu tarif ettim. Beni eskiden beri zor anlarımda teselli eden arkadaşımın evinde taksiden indim.

Kapının önünde akan göz yaşlarımı, burnumu filan sildim, zile bastım. İçeriden Sinem’in sesi geldi, “Kim o..?”Kankacım, benim hayatım..” diye cevap verebildim. Kapıyı açıp, beni gördüğü gibi çok kötü bir şeyler olduğunu anladı ve hemen üst katta bulunan odasına çıkarken, “Annecim, Arzu geldi. Biz yukarı çıkıyoruz.” diye annesine seslendi. Annesi de, “Ooo, Arzu mu geldi..? Çoktandır görmemiştim, işimi halledeyim, birazdan yanınıza gelirim.” diye karşılık verdi. Biz Sinem’in odasına girer girmez, kapıyı arkamızdan kapadığı gibi sorguya aldı beni. Ben de başıma gelenleri olduğu gibi anlattım. Sinem, Selim’in böyle bir şey yapabileceğine ihtimal bile vermek istemiyor. Asıl suçlunun O kadın olduğunu iddia edip beni sakinleştirmeye çabalıyor. Bense, o kadın suçlu bile olsa, Selim’in onu tersleyerek, reddetmesi gerektiğini söylüyorum.

Bu arada da, Selim durmadan, mesaj üstüne mesaj gönderiyor, telefonumdan durmadan arayıp duruyor. Sonunda, telefonu tamamen kapatarak, bana ulaşmasını engelledim. Bu süre zarfında da, öfkem ve sinirim biraz olsun yatışmış, suratımdaki o korkunç hal birazcık gitmişti. Az sonra, Sinem’in annesi kapıya vurdu; “Kızım.. Arzucum.. Müsait misiniz, yanınıza girebilir miyim..?” diye sorunca; Sinem bana baktı. Ben de, başımı olur anlamında salladım. “Evet, annecim girebilirsin” diye annesini çağırdı. Ben de kalktım, Feride teyzenin elini öpüp, halini hatırını sordum. O da, bana benim ve ailemin nasıl olduğunu sordu. Feride teyze, -ona bu şekilde hitap etmeye alışmıştım- beni çok severdi. Sevgi konusunda, kızından hiç ayırt etmezdi. Eskiden onlara daha sık giderdim. Benim işe başlamam, Sinem’in nişanlanması bizi biraz uzaklaştırdı. Ayrıca, onunla yaşadığımız bir olayın da, görüşmelerimizin seyrelmesinde etkisi olmuştu. Neyse o konular bizim çok özelimize giriyor. Bir gün belki o cesareti bulursam o özelimi de anlatırım sizlere.

Selim, peşimden günler, haftalarca koştu, diller döktü, msn’den engelledim fakat, cep telefonumdan peşimi bırakmadı. Bizi tanıştıran kuzenim yoluyla mesajlar gönderdi. Bu şekilde, bir buçuk ay pes etmeden aramaya devam etti. En sonunda o da pes etti. Telefonuma son bir mesaj gönderdi;
Tamam, bitmesini istiyorsun. Bunda haklı da olabilirsin. Ama benim bu olayda, en küçük bir kabahatim yok. Bitirmek istedin, bitirelim. Bundan sonra, kesinlikle arayıp rahatsız etmeyeceğim. Ama, sen bundan pişmanlık duyup dönene kadar seni bekleyeceğim. Bu güne kadar senden başkasını sevmedim. Bundan sonra da sevmeyeceğim. Seni severken başkasını nasıl sevebilirim ki..Seni halen çok seviyorum. Dönmeni bekliyorum.. Selim”

.....
Devamı var..

Foto : deviantART 

25 YORUMLAR :

ali zafer sapci dedi ki...

İyilikler dilerim...

sufi dedi ki...

Şimdi "bu ne pehriz bu ne lahana turşusu?" denir bu işe.Belki de amca kızıdır malum kişi yine de sormakta yarar var.Sevgilerimle.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Ali Zafer,

İyi dileklerin için, çok çok sağol.. :)
Ben de, gönderdiğin paketteki dileklerinin bir kat fazlası ile sana gönderiyorum..

Sevgilerimle..

Arzu Breda dedi ki...

Canımın içi Suficiğim,

Bir ilişki, bir senesini aştıktıktan sonra, her iki taraf da bir birinin ıcığını cıcığını öğrenmiş olur.. Di mi, canımın içi..!?

Öyle bir amca/dayı kızı filan olmayacağını sende anlıyorsun da, yani genelde öyle söylerler demek istiyorsun sanırsam..

Ama, onun öyle bir yalan söyleyebilme şansı yok. Çünkü, her şeyini biliyordum, her şeyine hakimdim. Çalıştığı şirketi de ben bulup, girmesine yardımcı oldum.

Fakat, her ikimizin de haklı ve haksız yönlerimiz var bu olayda ve dolayısıyla ayrılmamızda..

Her neyse, olayın devamını yakın zamanda okursunuz..

Sevgilerimi gönderiyorum Suficiğim..

Alphan Tüfekçi dedi ki...

bir erkek sevdiği kadın ile cinselliğini yaşayamıyorsa, onu incitmemek için, idare ederim der ama edemez!!!

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Alphan,

Ne dedin, ne dedinnnn..??
Hem sevecek, ama hem de aldatacak, yalan söyleyecek.. Öyle mi..?
Onun adına da, sevgi diyeceksin..

Vah vah.. Bu sevgi ne hallere düşmüş..

Sevgilerimle..

Zeugma dedi ki...

Arzucuğum ?????
Gecenin bu saati gözlerim kocaman kocaman açılmış şekilde okudum yazdığın her satırı..
Umarım kurgudur yine, diye düşünmem ve dilemem bir işe yaramadı. Okuduğum her yeni kelime olayın gerçek olduğunu gösteriyordu galiba :(
Dilerim sonu kötü gelmeyecektir.
Ama ben diyorum ki; bence hiçbir erkek kendine asılıp dokunan bir kadını iteleyip reddedemez. Buna erkek kardeşlerimiz ve babalarımız bile dahil.
Kadın o kadar rahatsa Selim ne yapsın? Belki sadece o kadarla kalmıştır aralarındaki. Daha ilerisi yoktur. Umarım öyledir.
Okuduklarım kadarıyla başka yorum yapamıyorum. Üzüldüm bir taraftan da..
Ama devamını merakla bekliyorum..
Sevgilerimle canım....

Arzu Breda dedi ki...

Canımın içi Zeugmam,

Kurgularıma alıştın ya, artık her yazdığıma o gözle bakar oldun.. :)
Eee, haklısın elbette.. Bunu ben empoze ettim yazdıklarımla..
Ama, bunlar hayatımın bazı gerçeklerinden küçük kesitler..
Arada bir bu kesitlerden bazılarını sunuyorum burada..

Aslında çok haklısın canımın içi, her erkek aynıdır, bir birlerinden çok da fazla farkları yoktur.
Çok küçük ayrıntılarda ayrılabilirler..
O da, iradelerini kontrol etmeleri yönünden..

"... fazla yorum yapamıyorum." diye üzüntülerini dile getirmişsin..
Canımın içi, ben siz üzülesiniz diye yazmıyorum ki bu satırları..
Ben bunlardan üzülmeyi unutalı çok oldu..
Hatta bu postu yoruma kapalı yapmayı düşünüyordum. Biraz aceleye geldi ve dalgınlıkla unutup, öylece kaydettim.
Ama, olsun.. Sizin yorumlarınızı da merak ederdim sonra.. İyi olmuş, böyle dalgınlıkla yayınlamam.
Devamı gelecek, canım Zeugmam.. :))

Sevgilerimle canımın içi..

M Enes dedi ki...

Selim çok zor günler geçiriyordu, bir aklına işsiz geçirdiği günler geliyor, bir biricik sevgilisi Arzu ..
Gerçekten ne yapacağını şaşırmış haldeydi,içinde bulunduğu durumdan kesinlikle Arzucuğunun haberinin olmaması gerekiyordu,her ne kadar kendisinden kaynaklanan birşey olmasada bilmemesi gerekiyordu.Aslında bir parçada olsa kendiside suçluydu, işinden atılmak pahasınada olsa Şukufe hanımın tavırlarına katlanmamalıydı.Ya Arzu görseydi,bunu düşünmek bile istemiyordu..
Şukufe ne kadarda düşüncesizdi,defalarca Arzudan bahsetmesine rağmen vazgeçmiyordu kendisinden ve sulu tavırlarından.Ve bir eylül akşamı olanlar oldu..."
hikayeyi sizin için genişletebilirdim fakat zaman müsait değil..
Ayrıca selim beyin yerinde olan bir erkeğin , malum kadına bir dakika bile tahammül etmemesi gerekirdi,şahsi kanım.Hikayede niye öyle yazmadın derseniz , bende bilmiyorum .
Ayrıca kendi kaleminizden "seni seviyorum ,senide .." (sanırım ismi buydu ) başlıklı yazınızı okumanızı tavsiye ediyorum..
Sevgiyle kalın..

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili M.Enes,

Hay Allah iyiliğini versin..
Benim yaklaşık beş sene yaşamış olduğum ve bu yaşanmışlıktan kısa bir kesitini buraya aldığım yazıya, sen de kendinden bir şeyler katmak istemişsin. Buna gerek yoktu ama, yine de teşekkür ederim..

Bir defa daha, hay Allah iyiliğini versin..
Bana kendi yazımı bir defa daha okumamı sağladın..
Yok hayır, "seni seviyorum, seni de.." değil başlığı..
"Sana aşığım, sana da, sana da.." olmalıydı..
Her neyse, başlık önemli değil de. Asıl önemli olan, senin bu yazım ile onun arasında nasıl bağ kurup, o yazıma gönderme yaptığın.. Beni şaşırtan o yazı ile bunun arasında ne gibi bir ilişki veya çelişki bulduğun.
Bu yazdıklarım tamamen kendi başımdan geçen bir olayın bir kesiti..
Diğeri ise, okuduğum bir haber üzerine kurgulanmış bir hikaye..

Ne alaka diyesim var..
Yorumunda da hiç ipucu vermemişsin..

Sevgilerimle..

MAVİ TUTKU dedi ki...

Seviyorum deyip aldatan çook. Selim yapmıştır demiyorum ama bunu yapan gerçekten çok. Gerçek sevgilerde seks ikinci planda kalır aslında, yani eskiden hep böyleymiş, şimdi bu kadar derin maneviyat yok gibi..

Selimin son mesajı eğer doğruysa ilişkiye yazık olmuş derim. O durumun gerçekten mantıklı bir açıklaması olabilir, belki gerçekten o kadın asılıyordu ve şefi olduğu için keskin bir tavrıda bulunamıyordu bilemiyorum. Bulunması gerekiyordu ama o an belki bu tepkiyi verememişti, bunun için bile pişman olmuşl olabilir. Bazı şeyler ilişki içinde zamanla öğreniliyor, yani senin böyle bir şeye asla müsamaha göstermeyeceğini bildikten sonra artık asla bundan sonra böyle birşeye izin vermez-di.
Sana çok yıkıcı gelen, içi rahat olduğu için o an ona çok büyük gelmedi belki.
Olay sırf buysa acaba senmi çok aşırı tepki gösterdin? Gerçek bir sevgi gerçek bir Aşksa çok üzülürüm..bu zamanda çok az var artık.

M Enes dedi ki...

Arzu Hanım,
Yeniden okuyunca ilişki kuramamanıza hak verdim,yorumumdaki ilk kısımla ikinci kısım ayrıydı .
İkinci kısımda daha ciddi olarak yaklaştım , bahsettiğim yazınızda ve yorumlarınızda(sana aşığım sana da) ;ilişkide 3. kişinin olmasını neredeyse normal karşılıyordunuz.(Çokda net hatırladığımı söyleyemem.)

Selim beyin , bahsi geçen hanımın kolunu beline atması ise sizin için ilişikinizi bitirme sebebi olmuş.
Yine belirteyim siz haksızsınız demiyorum,kesinlikle hak veriyorum.Fakat yazınızdaki rahatlığın (sadece bir kurguda olsa ) , zerresini burada göstermemişsiniz.

htp://belguzaranne.blogspot.com dedi ki...

gunaydın sevgılerımı gönderıyorum

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili O.K.A,

Evet, yorumlarınızda çok haklısınız..
Böyle bir aşk hikayesinin kısa bir kesitini okuyup, onun üzerinden yorum yapmaya çalışılınca, sizin yaptığınız gibi, ihtimaller üzerinden yola çıkmak zorunda kalıyorsunuz.
Öncesi ve sonrası bilinmeyip, sisler arasında kalınca, insanın aklına her türlü ihtimal geliyor ve yorumunu da buna göre yapmak zorunda kalıyor.
Ama, ben yine de sonrası hakkında ipucu vermek istemiyorum.

İhtimal hesaplarınız ve bu aşkın olumsuz sonuçlanma ihtimali için üzüleceğinizi belirtmeniz beni çok duygulandırdı..
Bunlar için çok teşekkür ediyorum..

Sevgilerimle..

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili M.Enes,

Öncelikle 3.kişiyi normal karşılıyordunuz tesbitinize cevap vereyim..
Benim o kurgu yazımın sonunda;
"Bu kurgulama da nereden çıktı, böyle şey mi olur, bizim toplumuzun yapısına uyar mı..? gibi sorularınızı ve eleştirilerinizi tahmin edebiliyorum..

Elbette olmaz.. Olamaz.. Bizim toplumuzda bir kadının birden fazla erkeğe aşık olması, bir arada yaşaması diye bir kavram yoktur.. Olamaz, olması bile düşünülemez.."

şeklinde kendi düşüncemi belirttikten sonra; Böylesi durumları ancak erkekler düşünür ve yapar diyerek, siz karşı cinse bir göndermede bulunuyorum.
Sonra da, batı toplumunda yaygınlaştığı söylenen bu olgunun bizim ülkemize sıçrayabileceğini ve bunun için siz erkeklerin önlem almasını alaycı bir dille de dile getiriyorum..

Siz, benim o şekilde bir yaşatıyı benimsediğim anlamını çıkarıyorsanız, o sizin bileceğiniz şeydir. Ama, öyle bir yaşantı biçimi bana tamamen ters ve kabul edilir değildir.

Diğer bir eleştiriniz de, bu yazımda rahat olmadığım yönünde.. Bu tesbitiniz için ben hiç bir şey diyemem. Okuyucunun tesbirleri için hiç bir sözüm olmaz.
Ancak, beni de gözünde fazla büyütmesen iyi olur. Zira ben öyle usta bir yazar filan değilim.

Değerlendirmelerin ve yorumun için çok teşekkür ederim..

Sevgilerimle..

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Belgüzar,

Günaydın canımın içi.. Hoşgeldin, sefalarlar buldun.. :)

Ama, aşkolsun Belgüzarcım, bunca zamandır blog tutuyorsun, hatta benden çok evvel başlamışsın bu işe ve çok fazla olmasa da mailleşiyoruz.. Neden blogundan bahsetmedin..
Ama, olsun.. Tahmin edebiliyorum senin senin ruh halini.. Belki tahminimi mailde yazarım.

İnan çok memnun oldum ve arada bir blogunu ziyaret ederim.

Belgüzarcım bu ziyaretin beni çok memnun etti.. Çok çok teşekkür ederim hayatım..
Her zaman beklerim.. Bir merhaba de yeter bana..

Sevgilerimi gönderiyorum canımın içi..

Kalemiti (En hakikisinden ama...) dedi ki...

Arzucum, eğer bana kızıp , gücenmezsen, sana samimi duygu ve düşüncelerimi yazmak istiyorum:))Senin yazılarını okuduğum zaman senin imaj maker'ın olmak dürtüsüyle yanıp tutuşmaktayım:)))Hani bi şampuan reklamında vardı ya, kız sıkı sıkı bağlı saçlarını böle bi açardı da savururdu. Hah işte senin de öyle yapman lazım.Azcık bi savur şu saçlarını. Şuh ol anlamında değil, azcık bi relax ol yavv.Yazının bütününde bu topluma faideli, bu toplumun onayladığı şekilde örf ve adetlere bağlı bir kız görüyorum. Ve inanılmaz sıkılıyorum, boğuluyorum. İster bana kız, ister gücen, napim ya,dost acı söyler. Bir kere bilmem kaç yıl arkadaşlık yaşayıp da seks yaşamamış olmanda dahi hücrelerine sinmiş bu toplumun bastırılmışlık duyguları hakim.Toplumdan onay almak hali hakim. Şimdi bana çok kızacaksın. Ne demek istediğimi belki de yanlış anlayacaksın. İlla sana git de mercimeği fırına ver diyen yok.Ben de bir zamanlar senin kadar katıydım da ordan biliyorum. Fakat bu toplum, bu erkekler,bu saçma değer yargıları ve kıstırılmışlık, bastırılmışlık , bu kendini yaşamayıp da vatana millete, Feride teyzelere hayırlı evlat olma hali ömürden çalar.Ömür geçerrr...Bence o çocuğa haksızlık ediyorsun.O çocuk yıllarca seninle birşey yaşamayarak zaten inanılmaz sabırlı davranmış. Daha naapsın???...O kadınla birşeyler yaşamış olsa bile bence haklıdır.Çünkü seninle yaşayamıyor. Naapsınn? Ya Arzuu,evleneceğin bir insanın cinsel yaşamını hiç mi merak etmiyorsun? Ya adam iktidarsızsa? Böyle biriyle 50 yıl mı geçireceksin mesela....Neyse Arzu yaa...valla neysee...

Arzu Breda dedi ki...

Canım Elifcim,

Aşkolsun hayatım ya, sana kırılıp gücenebilir miyim ben..!? İstediğin gibi söz söyleyip, yorum yapma hakkına sahipsin burada. Ancak, senin sandığın kadar bastırılmış ve toplumun her örf ve adetlerine de sıkı sıkıya bağlı biri değilim. En azından bu bahsi geçen dönemden sonra diye sana bir ipucu verebilirim.

Söylediklerinin tümünü birkaç defa kelime kelime okudum. Katılmadığım bir tek sözüne rastlamadım. Zaten, yazımın başında da söylüyorum. Kendimin tümüyle haklı olduğunu savunmuyorum. Ancak, o başta belirttiğim cümle, aradan bir süre geçtikten sonraki düşüncelerim. Olayın geçtiği günlerde ise, hiç de o yönde bir düşünce içinde değilim. Çünkü, sadece kendini düşünen, kendi arzularının peşinde koşan bir Arzu var o sıralarda.

Bu durum seni yanıltmasın..
Gelişmeler devam edecek..
Bakalım bu ayrılık ne kadar sürecek..?
Arzu ve Selim tekrar barışacaklar mı..?

Bunların hepsi ve daha fazlası yakında bu blogda..
Canım Elifcim, "neyse neyse ya" diyorsun ya, neyselerin sonrasına öteki yazılarda devam edersin..

Öpüyorum Elifciğim sevgilerimle..

Kalemiti (En hakikisinden ama...) dedi ki...

Ohh bee! Rahatladım vallaa:)))Seri yazı dizinin devamını meraklan bekliyorum yaaa:))))

M Enes dedi ki...

Arzu hanım,açıklamanız için teşekkürler.

Fakat sizi gözümde büyüttüğüm kanısına nereden vardınız ,şaşırdım açıkçası.
Akıcı yazdığınızı,duygularınızın kaleminizden iyi çıktığı düşünüyorum ama bunu hiç belirtmedim.Yani bence herkesin elinin bir miktar kalem tutması gerek.
sevgiyle kalın..

Adsız dedi ki...

Sevgili Arzu,
Selimi sadece o şekilde mi yakaladın yoksa gerisi var mı bilemiyorum, okuyunca öğreniriz, ancak bu kadarıyla haksızlık ettiğin düşüncesindeyim.
Olgunluğa ermiş bir erkek ve kadın arasında cinsel ilişki olmaması anormaldir. Bu bir karardır, anlaşmadır saygı duyarım ancak anatomik yapımız malesef böyle demez.
Cinselliğini yaşayamamış insanların evlilikten sonra veya ilerde cinsel problemler yaşadıkları araştırmalarla mevcuttur, istisnalar yok mu? tabii ki var.
Sadece cinsellik açısından irdelersek, bir erkeğin başka bir kadının bir el temasından dahi etkilenmesi çok doğaldır. İradesi dışında, zaafına yenilmesi de gayet doğaldır (bahsettiğin şartlar altında).
Cinsel aldatma, düşünsel aldatma diye ayırır bazıları, bilemem aldatma aldatmadır diyen de çıkabilir.
Açıkçası bir dişinin cinsel çağrısına kayıtsız kalacak bir mahlukat yoktur.Tüm Bunlar seni sevmediğini göstermez, bir daha yapmayacağını da göstermez, kaldı ki yaptığını da bilmyioruz.
Benim gördüklerim bana yeter de diyebilirsin, o da doğal ancak sakin bir şekilde bu olayı değil de ilişkinizde bir problem varmı, o ne hissediyor, konuşabilirdin.
Aradaki cinselliğe birakç kez vurgu yaptığın için, sanırım sen de kafandaki "acaba" yı buraya yansıtmışsın, bu yönden irdelemek durumunda kaldım.
Eğer seviyorsan, konuşun derim yoksa , hayat devam ediyor.

Saygılar
G.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili G.

Selim sadece bu kadarla mı kaldı..? Yoksa daha fazlasını da mı yaptı..? Görülen o kadarı, görülmeyen başka neler var belli değil.
Yüzde yüz haklı olduğumu zaten iddia etmiyorum. Yazının başında bunu belirtmiştim.

Halen seviyor muyum, o da seviyor mu..? Bunları devamında öğreneceksin..

Çok teşekkürler yorumun için..
Sevgilerimle..

htp://belguzaranne.blogspot.com dedi ki...

gunaydın hersey gönünce olması dıleğiyle

Second Life dedi ki...

Tılsımı tanırım, o kadar çok tılsımı varki, ne sen sor ne ben anlatayım.Bende çok severim kendilerini. Yazını gülümsemelerle okudum.Teşekkürler.

Adsız dedi ki...

gugıl amca ile fısıldaşırkene beni buralara kadar yönlendirmiş :) hiç üşenmedende okudum (şimdi kısacık yazının neresine üşenecektn ki deme ben blog yazılarını hiç okumam/zdım)girişi ilgi çekici ki yuttum yazıyı.

bence işin özü (hani yatak muhabbetini de açmışken) arzuların şelale olmayışından yani yatak hariç herşeyi yapmıssınız telsex ine kadar :) demekki kokona ablam bişileri göstermiş ee biizm selim de canlıyı görünce hormanlar biraz tavan yapmış haliyle kendini alamamış..

şimdi merak edermisin bilmem ama benim başımdanda aynısı geçti ve bende selimzadeyim. kız arkadaşımla buna benzer bir şeyi yaşamıştık ama benim leydi anlayışlıydı vesselam. beni o bataklıktan çekip alıverdi hemen ve gözlerimi açtığımda yüzüme çarpan güneşin ışıltılarıyla beraber kollarında eriyordum...

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu